- 681 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Arayüzler ve İfrat ve Tefrit
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
.
İnsanın ’varsayımlar ’ üzerine konuşlandırdığı ve temelde ’düşünme (beyin)’
merkezinin varlığını sürdürmedeki kadim ivme, öldükten sonra da varlığın
izler bırakarak ölüme karşı direncidir.
Bütün verilerin neredeyse ve yalnızca önermelerden ibaret olduğu
düşünce dünyası için sonsuz ihtimallerden sözediyorsak
ve bazılarının iknasına razı oluyorsak Allahın(c.c) VARLIĞINI ’varsaymak’ ile
’yoksaymak’ özgürlüğünü hemen her durumda ayrı ayrı değerlemeliyiz.
Arayüzlerin teşhis edilebildiği bazı bilgi akış programları toplamda der ki
-Yansımalar yalnızca yansı değil aslın göstergesidir de.
Veri olanakları tez- antitez şeklinde ilerledikçe esaslı boşlukları ’sentezleme’
basamağında yapamadığı her durumda her fikir yürütme potansiyeli
tekleyerek boşa çıkacağından;
İşaretler âlemi simgeler ve türlü tezahürler alıcıların devre dışı olmadığı
her varsayımı kabule fakat koşulsuz kabule ’yalnızca hazırlar’
Koşulsuz kabul, onu ufacık ipuçlarıyla dahi algılayan iç hazırların varlığı ile mümkündür.
-Onlar görmedikleri ve emin olunamayacak şeylere İ N A N I R L A R.
İnanmak; bütün evrende var olan kudretten nispi miktarlarda
birlik ve kesişme algılarını tetİkleyebilir. Fakat bu olağanüstü hÂl
aynı nispilikle (kısmen) bize şunu da anımsatır.
Hllac ı Mansur haddini aşarken ateş topuna dönen içsel hacmin tuzağına
dayanamayarak keyfin sermesti ile esas yapması lazım geleni ıskalayıp
geniş kitlelere ’hali anlatabilme’ fırsatını kaçırmıştır.
Bütün bilgilerin direnç teknesinde karıldığı ve bütün kâinata kesin müşahadelerle
damıtıldığı (vahdeti vucud ) doğru ise de Allahın (c.c) biz insanların anlamlandırmasına
denk gelecek herhangi bir yüzü hiç bir yüzde yahut maddede yoktur.
Olsa idi, Allahı (c.c) bilhassa insanın oluşturarak yığınla metefor kurup kullandığını söylemeliydik.
Allahın (c.c) cüzleri her yerde ve herşeyde hissi olunca, onu farkederek tarifsiz hazların
kaf dağında değil, atar damarlarımızdan dolayı bilhassa içimizde yakın ve birlikte
olduğunu hissedebilme noktasında birleşiriz.
Şiddeti değişen hissedişler bireyi daima genişleyen bir anaforun
varlığına iman eşiğinde külli kadime ayrıca ve doğal gelişimi zarfında
zaten ve yeterince ikna eder.
YORUMLAR
Elbette insanoğlu övgüyü seviyor ve de sonsuzca bir övgüye layık meşhur olmayı !
Var veya yok sayma tartışmaları; bana yer çekimi kanunu'nun kabulü veya inkarı gibi geliyor !
Bence de yansımalar aslın bir suretidir; ayna misalinde olduğu gibi !
"İNANIRLAR" Sözünüz bana Fil hikayesini hatırlattı !
Benimde karşıma Hallac gibi biri çıksa ve dese ki "ben Hakkım !" onu Hallac gibi doğramak isterdim; şayet öyle bir imkanım olsaydı önce onu doğrar, sonrada cesedinin yanından ayrılmadan; doğru söyledin derdim ! Namazı niyazı terketmiş bir hal ehli buna benzer bir şey söylemiş ve efendi babamız ona: "senin tefekkürün yanlış; madem ben Hakkım diyorsun, o halde benim cebimdeki saati al da görelim !" der ! Yani ne Hak halk olur ve ne de halk Hak olur.Zira yok yoktur ve asla var olmaz ve de vara yok denilmez.
Hidayet dileme bir duadır ve temenniden ibarettir !
Yazınızı beğeniyle okudum.
Saygılarımla.
Nevin subaşı
Bakınız onu yeniden kesip doğramaktan söz edebilecek denli
bu açık izahı yeniden değerlemelere tabi tutamadan
bir sonuca ulaşmışız
İnsanın kesip biçme yahut itlaf konusunda hâlâ Allahın(c.c) takdirlerine
bu minvalden bakabiliyoruz.
Yalnızca bir miktarını taşıyamadığıımız ''Hükme varmak eylemi ''
çok kez canımızı yakacak gibi duruyor.
Söze evrilemeyen
''ben hakkın bütün güzel sıfatlarını üzerimde taşıyan
bir paratonerim ''
cümlesi Hallac ı Mansur'un gerçek açılımı olsada
yaşadığı koşulların sonucu kaçınılmazdı.
Yalnızca okuyup geçmediğiniz ve paylaşımınız için teşekkür ederim.