EBU CEHİL’İN TORUNU
Üstat ne de güzel kapak yapmış yıllar öncesinden küfredenlere:
“Deden bile söndürmedi İslam’ın nurunu
Sen mi söndüreceksin ey Ebu Cehil’in torunu” bu söz kapak olsun filmi yapanlara, hitap olsun kalın kafalarına, paslı kalplerine ışık olsun, tıkalı beyinlerine ilaç olsun!
Gül düşünür gül oluruz biz, onlar lağımı düşünür lağım olurlar. Bizler gül kokusunu yayarız etrafımıza, peygamber efendimizin teri olan gül kokusunu… Onların ise kokuşmuş ruhları vardır ceset gibi, onu yayarlar âleme. Budur işte onlardan kalan, budur onlarda nişane olarak kalan.
Elbette lağım içinde olan gül kokusunu bilmez ve beğenmez ama gül kokusunu bilen lağım kokusunu bilir ve iğrenir.
“Haç ve Hilal” savaşıdır perde arkasında olan.
Kıyamete değin sürecek olan.
Hak ve Batıl!
Filistin ortada, Irak ayan beyan, Afganistan’ı görüyorsunuz, Suriye zaten ekranda, Bosna’yı unutmadık, Cezayir i asla, Çeçenistan’ı da! Say say bitmez, küfür eksilmez. Mazlum ve zalim hep aynı. Senaryo belli. Mekân belli. Şeytan taşlamak isterseniz zikredin malum ülkelerin adını olduğunuz yerde taşlayın. İsabet eder.
Onların düşmüş olduğu densizlik ve zulmet çukuruna düşmememiz gerekir.
İki cihanın nuru peygamber efendimize ve İslam’a yönelik karalama çalışmasının başka bir ayağı olan melun ve malum film filmin arkasındaki şer güçlerin arzu ettiği sonucu ortaya koydu. Ortalık yangın yerine döndü.
Ortalık yeni bir 11 Eylül psikolojisinin fitilini ateşledi.
Filme bak ortalığı yak.
Filme bak küfrü gör.
Onlar bize bizim penceremizden bakmazlar, kördürler çünkü.
Bizler İslam güneşiyle aydınlanan ve cennet bahçesine dönen bir coğrafyanın güllerle muştulanan gök kuşaklarıyla süslenen gönülleriyle Allah’ı zikredip peygamber efendimizi fikrederken; onlar ise kendi pencerelerinden ortaçağ zihniyetinin karanlığına hapsederler kendilerini sahte cennetler yaratıp arsa satarlar, çamura bulaşıp İslam’ı kötülemeye kalkarlar. Elbette çamura bulaşan etrafına çamur sıçratır, elbette küfre düşen başkalarını da bu küfür denizine çekmeye çalışır.
Oyuna gelmemek gerek, tepki elbet olacak.
Tavır mutlaka ortaya net bir şekilde konulacak.
Oyun onları istediği şekilde oynanmamalı, oyunu bozacak ve süreci lehimize çevirecek şekilde hareket etmeli ve onların oyunlarına karşı kendi değerlerimizi anlatacak ve bütün dünyaya neyin ne olduğunu gösterecek bir fikre ve beyne sahip olmalıyız.
Uzakta durup küfredersek onlardan bir farkımız kalmaz.
Uzakta durup taş atarsak onlardan bir farkımız kalmaz.
Gelişmeliyiz, bir olmalıyız, diri olmalıyız. Ekonomi olarak, siyaset olarak, kültürel olarak, askeri olarak, teknoloji olarak gelişmeliyiz.
Müslüman ülkeleri viranelerin ülkesi olmaktan çıkmalı kâşanelerle süslü olmalıdır.
Müslüman ülkeleri kendi kendisini vurmaktan çıkmalı, kendi kendisine düşmanlık yapmaktan bir an kurtulmalıdır.
Filme bak ortalığı yak, değil işte.
Filmini yap, keyif çat.
Elbet aşağılanacak, elbet lanetlenecek bu filmi yapanlar ve arkasında olanlar. Elbet yürüyüşler yapılacak elbet gönüller bir olacak bu film zihniyeti karşısında. Elbet tavır sergilenecek elbet ortak ses çıkartılacak küfre karşı.
Ama yakarak, asarak, keserek değil!
Kırarak, dökerek değil!
Peygamber efendimiz iki cihan serveridir. Âlemin nuru yaratılmışların sürurudur.
Had bilmezler onun nuru ile yerle bir olacaktır. Had bilmezler hadlerini alacaklardır muhakkak surette!
Dün de oynandı benzer oyunlar. Bugün de oynanıyor gördüğümüz gibi. Yarın da oynanacak elbette. Ama ona zerre miskal zarar gelmeyecektir şüphesiz, ona erişmeyecektir yapılan ve edilen olumsuzluklar.
Hatasız kul olmaz! Olur, o da Hazreti Muhammet’tir. Bu böyle bilinecektir sonsuza değin.
Ona hakaret edenin bu hali o küfrü taşıyan zavallının diline ve beynine ki varsa zarardır, sahneye koyan güruha eziyettir; akla ziyan kalbe zarar bu hal karşılığını bir şekilde bulacaktır.
Selam sana ey nebi
İzindeyiz her zaman.