- 1258 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
İŞTE GELDİM GİDİYORUM 7
İŞTE GELDİM GİDİYORUM
Bölüm 7-Bu ne lannnnnnn? Bu neeeeeeeeeee?
Delikanlı kıpırdamadan duruyordu. Saniyeler içinde karşısındakini inceliyordu bilinçsiz bir tepkiyle. Gözlerini kısıp sadece bakıyordu ona. Korkuyordu; ama bu kişiden değil, yeni geldiği okulda rezil olmaktandı bu korku. Gelen kızın kardeşiydi. Çok belliydi, karşısındaki laftan anlamayacaktı.
-Ne bu dedim sana neeeeeeeee?
Bağırıyordu ve bağırırken yüz hatlarındaki tüm kaslar şişmiş, suratı engebeli bir hal almıştı. Morarmıştı birden. Gri ile mor arası bir şeydi. Çenesi titriyor, alnındaki kırışıklıkların sayısı sürekli değişiyordu. Omuzlarına yakındı artık yumrukları ve müthiş sıkmıştı; açmak imkânsızdı sanki. Delikanlının yumruğu suratında hissetmesi an meselesiydi.
-Yılların dostluğu var aramızda. Gel sahile gidelim hadi. Ne olacaksa orada olsun.
Delikanlı bunu söylerken kantini işleten yetişmiş, geleni arkadan sarılarak sıkı sıkıya kavramıştı. Kurtulmak için debeleniyordu. Kantinciye seslendi:
-Bırak abi… Yatışır şimdi. Tanırım onu.
Bunları derken kolundan tuttu ve “Hadi!” der gibi başını kapıyı gösterir gibi hafif çevirdi. Kantini işleten diğerinin sakinleştiğini anladı ve bıraktı. Delikanlı hala kolundan tutuyordu ve beraber aşağı inmeye başladılar.
Kumsala gelmişlerdi. Güneş henüz doğduğu taraftaydı ve direk geliyordu gözlerine.Ters tarafa doğru yürümeye başladılar. İlk diğeri aldı sözü…
-Biz seninle yılların arkadaşı değil miydik? Evimize kendi evin gibi girip çıkmadın mı? Neden bunu yaptın lan bacıma?
-Beni sakin dinleyeceksen sana anlatayım. Dinlemeyeceksen, buraya dinlemeye, öğrenmeye değil de kavgaya geldiysen gerek yok anlatmama.
Sakindi artık diğeri. Belki bunda denizin rengi, dalgaların sesi ve hafif esen meltemin de etkisi vardı.
-Anlat! Dinleyeceğim. Haklıysan, senden özür dileyip gideceğim.
Anlattı delikanlı olanları. Daha birkaç gün içinde her şeyin geliştiğini, öncesinin olmadığını, çamlıkta annesinin birden bağırdığını, babasının bu nedenle çağırdığını birer birer aktardı. O anlatırken diğeri şaşkınlıkla renkten renge giriyordu. Ani bir hareketle tokalaşmak üzere elini uzattı delikanlıya. Tokalaştılar.
-Benim en kral arkadaşımdın. Gördüm ki şu yaşananlardan sonra ne sen benim yüzüme, ne de ben senin yüzüne artık bakamayız. Keşke böyle olmasaydı. Allah’a emanet ol!
Bunları der demez arkasını döndü ve koşar adımlarla uzaklaştı. Delikanlı yemeği falan unutmuştu; çok üzgündü. Yürümeye devam etti.
Zil sesini duyana kadar gitti gitti geldi kumlarda. Sonra idare binasının önünde toplanan öğrencilerin arasına katıldı. Sınıflar belli olacaktı. Ayrıca yatakhane düzeni de sınıf sınıf ayrılacaktı.
Aradan üç ay kadar geçti. Herşey iyi gidiyordu. Derslere giriyor, etütlerde ödevlerini yapıyor, kitaplar okuyor, yeni arkadaşlar ediniyordu. Ailesi de iki kez gelmişti ziyaretine. Babası her defasında tembih ediyordu gençlik hareketlerine katılmaması için.
Her ilden arkadaşları da olmuştu. Gündüzlü okuyan kızlardan da çok arkadaş edinmişti. Sınıflarında hiç kız olmasa da tanışmışlardı bir vesileyle.
Okulun çok geniş bir kütüphanesi vardı. Dersi ve arkadaşlarıyla işi olmadığı zamanlar kütüphaneye giderdi. Kitaplara bakar, beğendiklerini okurdu bir solukta.
Bu arada okuldaki gençlik hareketleri de faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Okulda pek kavga olmasa bile şehirde kavga çoktu. Herkes bir tarafa yönleniyordu. Kendi arkadaşları da zorlamaya başlamışlardı. O hafta şehre indi ve kitapçılardan iki tarafı da anlatan kitaplar aldı.
Artık yatakhanede, kantinde, etütlerde dersini bitirdikçe okuyordu sürekli. Okuyor ve kendi düşünceleriyle kıyaslıyordu akımları.
Yine etütteydi ve elinde siyasi içerikli bir kitap vardı. O güne kadar görmediği, ismini bilmediği bir etüt nöbetçisi öğretmen geldi sınıfa ve sırasının yanında durdu.
-Bu kitabı neden okuyorsun?
-Öğrenmek istiyorum hocam.
-Neyi?
-Kimin ne düşündüğünü…
-Vatanı sen mi kurtaracaksın?
Sustu… Öğretmene saygısızlık olurdu yoksa.
Artık gizli gizli okumaya başladı kitapları. Okurken çok garip şeyler keşfetti. Sadece iki akım var sanıyordu; ama derine indikçe o kadar çok akımın olduğunu anladı ki. O yıllarda basın ve halk, klasik olarak sağ – sol çatışması diyordu. Oysa anladı ki; sağ denilen yerde de, sol denilen yerde de o kadar çok akımlar var ki…
Kafası iyice karıştı…
Tekrar kız ve erkek arkadaşlarına yöneldi. Artık okumuyor, arkadaşlarıyla gezip tozuyordu.
Bir tatil gecesi sinemaya gitmeye karar verdiler. Güzel de iki film seçtiler. O yıllarda sinemalarda iki film gösterimde olurdu.
İki filmi de bitirip salondan çıktıklarında memnundular. Film güzeldi. O saatte şehir içi otobüs çalışmadığı için okula yaya gitmeleri gerekiyordu. Yaklaşık yarım saat kadar yürümeleri gerekirdi. Çaresiz yola koyuldular.
Beş dakika geçmemişti ki bir otomobil hızla geldi ve acı bir frenle önlerine geçip durdu.
(Yedinci bölümün sonu)
YORUMLAR
Sanki okuması başına bela olacak gibi. Belkide bazı faaliyetlere katılıp, düşünce suçuna kadar bile gidebilir.
Bir hikaye de ben yazdım burada :D
Merakla bekliyoruz!
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Çünkü olayların en başında görünmeyen güç bu kan davası ruhunu vermişti idealist gençlere. Önce kamplara ayırmış, sonra aynı silahlarla iki taraftan da gençleri yok edip belli bir kan davası oluşturunca ortadan çekilmişti. şimdi orta yaşlara gelen o yılların gençleri, bu gerçekleri sonradan anladılar tabi. O nedenledir ki o yılların selam vermeyenleri şimdi aynı masada şakalaşabiliyorlar...
Selamlar...
mERAK ETTİM Şİ,MDİ. gARANTİ POLİSTİR. GÜZEL GİDİYOR CAN, YAZMAYA DEVAM. SAYGI VE SELAMLARIMLA...
Turgay COŞKUN
Selamlar...
hep derim yorum yazma fakiriyim diye
arkadaşlar o kadar güzel yorum yapmışlar ki
klavyemi kırasım geldi:))
öykü mü ??
çok iyi gidiyor hocam
her bölüm merak uyandırıyor
kutluyorum kaleminizi
saygı ve hürmetlerimle
Turgay COŞKUN
Yazdığın yorumlar kötü mü :)
Sağolasın varolasın...
Selamlar...
.......................................Delikanlı kıpırdamadan duruyordu. Saniyeler içinde karşısındakini inceliyordu bilinçsiz bir tepkiyle. Gözlerini kısıp sadece bakıyordu ona. Korkuyordu; ama bu kişiden değil, yeni geldiği okulda rezil olmaktandı bu korku. Gelen kızın kardeşiydi. Çok belliydi, karşısındaki laftan anlamayacaktı.................................................................
Karşısında ki kişiyi inceliyordu bilnçsiz bir tepkiyle. Hikayenin başından beri çıkardığım sonuç, delikanlının inceleyen , sorgulayan, kavramları anlamaya çalışan, analiz eden bir yapısı var. Böyle bir durumda karşısında ki kişiyi incelemesi de, tam olarak ne olduğunu anlama çabası. Bazı insanlar hiç konuşmadan, sırf karşısında ki kişinin duruşundan ve yüzünün almış olduğu şekilden çok şey anlayabilirler. Bu biraz da kişilik özelliğidir ve zeka gerektir. Korkuyordu ama rezil olmaktan.
Çok ilginç, bu cümle bana çok tanıdık geldi. Ben de pek çok durum karşısında birşeyleri kaybetmekten ya da zarar görmekten korkmam da rezil olmaktan korkarım. Nasıl bir hissetme biçimidir bilmiyorum ama en büyük zarar göreceğim şey, onurumun incinmesidir.
....................................Bağırıyordu ve bağırırken yüz hatlarındaki tüm kaslar şişmiş, suratı engebeli bir hal almıştı. Morarmıştı birden. Gri ile mor arası bir şeydi. Çenesi titriyor, alnındaki kırışıklıkların sayısı sürekli değişiyordu. Omuzlarına yakındı artık yumrukları ve müthiş sıkmıştı; açmak imkânsızdı sanki. Delikanlının yumruğu suratında hissetmesi an meselesiydi..................................
Kız kardeşi olan bir delikanlı gelmiş, ziyarete. Nedir bu kız kardeşi olan erkeklerin çektiği, garip bekçilik işinden. Daha çocukluktan itibaren, üstlerine bu sorumluluk yükleniyor. Kendileri evlendiğinde de eşlerinin bekçiliğini üstleniyorlar. Neden, onlar da hayatı yeni yeni öğreniyorlar ve yığınla da sorumlulukları var. Bu kızlar kendi kendilerine sahip çıkıp, kendi namuslarına sahip çıkamıyor mu? Konu tabi çok uzun fakat, kızların çektiği kadar erkekler de çekiyor bir şekilde cahilliklerden. Bir cahilce davranış yüzünden, kaç kişi zor durumda kalıyor. Neyse ki abi, ikna oluyor ama ne kadar yoruluyor kendisi de.
.......................Artık gizli gizli okumaya başladı kitapları. Okurken çok garip şeyler keşfetti. Sadece iki akım var sanıyordu; ama derine indikçe o kadar çok akımın olduğunu anladı ki. O yıllarda basın ve halk, klasik olarak sağ – sol çatışması diyordu. Oysa anladı ki; sağ denilen yerde de, sol denilen yerde de o kadar çok akımlar var ki…..........................
Akım çok, birine atlayacak kadar gözü kör değil, delikanlının. O kadar çok araştırıp irdeliyor ki, tabi kafası da karışıyor. Hem okula alışmak, hem geçmişten gelen sorunları çözmeye çalışmak, hem derslere odaklanmak, hem aile hasreti var zaten. Bir de akımları anlayıp, aklının ve gönlünün yattığı birini seçmek tabi ki de çok zor. Zaten bu onun kendi isteği de değil, çevre baskısı var. Üstelik, saygı duyduğu babası da, "akımlara kapılma" demiş. Belki de çok sıkıntı çekmiş insanların güçlü, ve hayatta kalma yeteneklerinin fazla olmasının sebebi, zorluklara alışmış olmalarındandır.
Bu seçimi erteleyerek, enerjisini arkadaşlarına aktarmaya başladı. Film izlemeye gidiyorlar fakat dönüşte yürümek durumundalar. Sanırım okulda ki yaşamı, şimdi hareketlenmeye başlayacak delikanlının.
Yaşanmış, atlatılmış, özümsenmiş, acı kokusu harflerde gizlenerek sadece hüznü cümlelere taşınarak hikaye formatında sunulmuş böyle bir yazının yorumunu yapmak elbette ki çok kolay. Üç beş cümle üzerinden tahlil yapıp, yazıyı anlamaya çalışmak da kolay belki. Fakat bu yazının yazılma aşamasına gelmesi ve yazılması kimbilir ne kadar zor omuştur. Evet belki de hiç yorumlamamak, daha saygılı bir davranış olurdu. Sadece okumak ve anlamaya çalışmak daha doğru belki de, bilemiyorum. Ne kadarını anlayabilirim ve hissedebilirim bilmiyorum fakat yorumlarım sadece ve sadece anlama ve paylaşma çabasıdır. Kalemimi bu konuda sık sık uyarıyor ve haddini bildiriyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
hayal deniziii tarafından 9/13/2012 10:43:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
Turgay COŞKUN
Delikanlının araştırıcı bir insan olduğu, incelemeden karar vermediği, gözlemlere dayandığı iyi tespitler...
Kızların kardeşi olmanın zorlukları ise gerçekten benim bile aklıma gelmeyen bir tespit ve çok da doğru... Ben de şimdi düşündüm de; o konuda kızlardan fazla kardeşleri nöbette. Bu da hem kızları hem kardeşleri aşırı yormakta.
Gelelim yorumla katkıda bulunmaya... daha ilk bölümde, ben dostlarımdan geniş yorumlar arzu ettim. Çünkü öykünün devamında ve gelecekteki düzenlemelerinde bu yorumların her birinin büyük etkisi olacaktır...
Teşekkür ediyorum tüm emeklerinize ve devamını bekliyorum..
Saygılar
hayal deniziii
Hayali bir şiir ya da kitap üzerinde gezinirken ben de çok rahat ve özgür olabiliyorum. Yaşanmış olaylarla ya da ilgili kişilerle ilgili yanlış bir cümle kurmaktan cidden korktum, bugün.
Eğer öyle birşey olursa uyarırsınız, düzeltirim ben de. Eğer, harflerimiz yanlışlara uğramıyorsa ve paylaşım iyi gidiyorsa ben de devam edebilirim kendimce birşeyler yazmaya.
Turgay COŞKUN
'sen mi kurtaracaksın bu vatanı?' hepimiz illa duymuşuzdur bu sözü sanırım..ah o yıllar..nasıl da heyecanlıyızıdr..büyük ideallerimiz vardır ve gerçekten biz kurtaracağız sanırız Dünya'yı..ama işte o iş hiç de öyle olmaz..biz de delikanlı gibi,bu sözleri duydukça belki..pes ettik ve tabir-i caizse biz de bıraktık elimizdeki kitapları,onun gibi koştuk sinemalara..
(tahminim kızın babası yönündeydi ama yanılmışım,ki nitekim yanlış hatırlmaıyorsam kızın abisinin olduğunu aktarmamıştınız..)
bu frenle de sanki acaba bir aşk doğabilir mi diyorum..yani neden olmasın?:))
beklemedeyiz suskun yazar..
Turgay COŞKUN
Evet.. O yıllarda iki taraf da vatanı ve dünyayı kurtarma derdindeydi. Ama başka taraflar içinde bir taraf vardı ki; onlar da küçümserdi iki tarafın gençliğini. Bunlar da o esnadaki mevcuttan memnun olan orta yaşlı ve yaşlılardı...
Fren konusu.... Bakalım.. :)))
Kimler çıkacak otomobilden.. Ya da kim?
Teşekkürler güzel yoruma...
Selamlar...
6. bölümü okumuştum. Şimdi de bu bölüm. Ben yetişemedim bu dönemlere tabi. Okula bile gitmeyen bir çocuktum. Ama çok okuduk o yılları. Televizyonlardan çok izledik.
Olayları içiçe götürüyorsun. Bence bu da öyküye zenginlik katıyor.
Gelişmeleri merakla takip edeceğim. Her bölüm birbirinden güzel.
Araba neden önlerini kesti? Şimdi bunu merak edeceğim.
Tebriklerimi ve sevgilerimi bırakıyorum sayfana...
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Ve şiirlerimden sonra öykülerime de hoşgeldin diyorum yeniden. Uzun zamandır bu sayfada yorumlarının eksikliği vardı..
Sevgiler...
Her okuyan eski günlerine dönüyor, kendinden bir parça buluyor muhakkak yazının içinde. Okuma anlama bağlamında o yasaklı kitaplar dönemini az da olsa yaşadığımı düşünüp gülüyorum kendi kendime. Sol ve sağ neydi diye okuduğum dönemleri hatırlıyorum da işte tam da bahsettiğiniz dönem. Aslında ortalama yaş olarak demek ki insan bu dönemde yani 15 yaş sonrası yani liseli olunca ailenin dışına çıkıyor yada çevrenin, düşüncelerin, sistemlerin farkına varıyor değil mi? Ondan öncesi okuduğumuz çocuk kitapları çünkü.
Lise döneminde ne yazık ki okumayı sevmeyen pek çok arkadaşım olduğunu gördüğümde üzülmüş olsam bile, bu durum lehimeydi sanırım onlara hediye edilen kitapları da ben okumuştum. Sıra arkadaşımın, erkek arkadaşının hediye ettiği kitabı okuyup, arkadaşı sorduğunda okumadım demesin, utanmasın diye bir de özet anlatım yapmıştım arkadaşıma.
Bu arada beni düşündüren, şaşırtan pek çok şey öğrenmiştim kitaplardan. Kahramanımız gibi işin içinden çıkamadığım anlar olmuştu doğrusu. Kitap yazarlarıyla tartışmaya tutuştuğum dönemleri tebessümle hatırlattı bana yazınız.
Son sürat sürüyor hikaye aklımın kenarında şu araba. Bakalım kim çıkacak içinden.
Tebrik ederim.
Turgay COŞKUN
Siz de yaşamışsınız okuyarak hangi tarafta yer almanız gerektiğini araştırmaya. İşte o dönemde çok kişi bunun derdindeydi. Yaraf olmak zorundaydı çünkü...
Bazıları da hiç okumadan katıldılar saflara... İşte onlar da her iki tarafı mahcup eden maceracılardı. Zevk için insan döver ve yaralarlardı.
Teşekkür ediyorum...
Selamlar...
her seferinde sans dogru olanin yaninda oldu. Insallah bundan sonrada oyle olur ama kimbilebilir. Esas bundan sonra yasam zorlugu basliyor diyerek bir sonra ki bolumde karsilasmak uzere diyorum.
Okudugum birbiri ardina seriyi tebrik ediyorum..
Saygimla..
Turgay COŞKUN
Tümü bölümleri okuyarak harcadığınız emeğe, beğeninize ve dostluğunuza teşekkür ediyorum...
Saygı ve selamlarımla...
yine aynı şey oldu ve en heyecanlı yerinde bitti... merak içinde, hiç çaresiz yeni seriyi bekleyeceğiz:)
tüm seriyi okumaktan keyif aldım, akıcı, duru bir anlatım...yormuyor, sıkmıyor...emeğinize, yüreğinize sağlık diyorum tüm içtenliğimle...sevgi,saygı ve selamlarımla...
Turgay COŞKUN
Teşekkürler tüm güzelliklerle dolu sözlerinize...
Oldukça merak uyandıran konuları ustalıkla anlatıyorsunuz. Sonuçlar şimdilik kahramanımızın lehine. İnşallah böyle devam eder diyeceğim ama kalem sizin elinizde. Bu otomobilde neyin nesi şimdi?
Saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Öykünün kahramanı buraya kadar iyi ve hasarsız geldi.
Otomobil ve sonrası bakalım neler olacak?
Teşekkürler güzel yoruma...
Selamlar...
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
ÖLÜMÜN NE SONU VARDIR YAŞAYAN NE BAŞI VARDIR SON VEREN BİR TEK KAİNAT ALLAHTIR * ÖZLEM DEMİRKAYA &*.*&
Özlem Demirkaya tarafından 9/13/2012 3:22:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
Turgay COŞKUN
Teşekkürler dostluk abidesi...