SÖZ SANATI
SÖZ SANATI
Sözle ve sesle başlayan insan yaşamı davranışlarla devam ederken zaman içerisinde değişik evrelerden geçmekte bugünlere ulaşmakta ve geleceğe de ulaşarak kültürleri şekillendirmektedir.
Sözlü kültürü yazılı kültürler izlemekte ve ortaya çıkan kaynaklar insanlığın düşünce-fikir ve felsefe dünyasının en kalıcı kültürel mirası haline gelmektedir. Mitolojik sözlü kaynakları masalların gizemli- efsanevi –renkli dünyası takip etmekte ve daha sonra yazının icadı ile geçmiş veriler kalıcı hale gelerek kütüphaneleri ve müzeleri doldurmaktadır.
Ünlü 1001 Gece Masalları içerisinde yer alan , “ AZİZ İLE AZİZE’NİN ÖYKÜSÜ” nde kısaca şu anlatımlar yer almakta :” Geçmiş zamanlarda İsfahan dağlarının ötesinde bir kent varmış. Adı Yeşil Kent’miş. Kentin hükümdarı cömertlik ve iyilikle uzun zaman halkın sevgisiyle sarışmış yönetimini refah ve güven içinde sürdürmüş…. Bir gün akla durgunluk verecek incelikte ve güzellikte işlenmiş kare şeklinde ipek parçaları görmüş. …Yarattıklarının ruhuna bunca sanat yapma yeteneğini veren Tanrı’ya şükürler olsun demiş…”
İnsanoğlunun elini üstün sanat yapma yeteneği ve dilini söz söyleme sanatı ile donatan Tanrı’nın insan bağışladığı bu yüce değerleri en anlamlı bir şekilde kullanması gerekenlerin büyük ölçüde bu aziz değerlere saygılı olmadıkları üzülerek görülmektedir.
Bilge kişileri kalıcı yaparak geleceğe taşıyan söz sanatı şiirde, musikide, öykülerde, romanlarda, denemelerde görülmektedir. Dil denen mucize insanlığı yönlendirip yönetmektedir. Söz sanatını iyi yönde kullanmayanlar için halkımız arasında söylenen ,” Dilini eşek arısı soksun “ ve “ Dilim seni dilim dilim yerim “ sözünü hak edenlerin sayısı giderek artmaktadır.
Kötü kullanılan söz sanat olmaktan çıkar toplumsal karışıklığa ve bireysel huzursuzluğa yol açar. Söz uçar yazı kalır yada söz uçar izi kalır. İnsanı konuşan bir canlı olarak tanımlarlar. İnsanları insan yapan söz sanatının değeri bilinmeli ve buna özen gösterilmelidir. Kaşgarlı Mahmut’un sözlediği gibi : “ Erdemin başı dil’dir.”
Ünlü şair ve yazarlar SHAKESPEARE İLE DANTE’nin benzetme ve istiare sanatını ve kastettiği maksadı hissedebilmek ve düşünceye anlam yüklemek için zihinse bir gücü harekete geçirmek gerekir. Sokrates’in müdafaası gibi Tarihe geçmiş ünlü savunmaları da…
“Dante, “Beni yaratan ilâhi güç,ilâhi akıl ve ilâhi aşktı.” Diyor. Yazının bir bölümünde şu eşsiz söz sanatını bir kilim gibi sözcükler ve benzetmelerle dokuyor : “ Soğuk bir mevsimde sığırcıkların büyük gruplar halinde uçması ve turnaların gökyüzünde türkülerini söyleyerek büyük bir kuşak oluşturmaları gibi, uğuldayan rüzgârın taşıdığı ağlayan gölgeleri gördüm.”
Ünlü şair ve yazar şairler ve şiir sanatı için şu gerçeğin altını çiziyor: “ Şair, yakın çevre dilinde, şiirinde kullanacağı ham maddeyi bulacaktır. Tıpkı bir heykeltraş gibi şair de kullandığı maddeye sadık kalmalıdır; yaratacağı melodi ahengi işittiği seslerde bulmalıdır.”
Düşünür Valery der ki : “ Bir şiir heyecanlarla değil, sözcüklerle yazılır.” Gerçekte her ikisi de olmalıdır. Söz sanatı heyecansız olmaz. Algılama , vurgulama, yorumlama, etkilenme ve etkileme birbiriyle iç içedir. Sanatçı yaşamalı ve yaşatmalıdır. Düşler ve düşünceler insana ve topluma yeni ufuklar açan en nemli değerlerdir.
Kaşgarlı Mahmut’tan, Ahmed-i Yesevi’ye, Mevlana’dan Güvahî’ ye, Hacı Bektaş Veli’ye Karacaoğlan’dan Yunus Emre’ye ve Büyük hatip- devlet adamı Atatürk’e pek çok söz sanatı ustamızı bugün saygıyla anıyor, yaşatıyoruz. Söz söylemek kadar sözü anlamakta büyük bir sanattır.
Sanat dalları arasında SÖZ SANATI toplumsal yaşamda her zaman önde ve saygın bir yücelikte yer almakta ve insanı yüceltmektedir.. Ne mutlu bu sanatı anlayıp baş tacı yapanlara.
YAHYA AKSOY
YORUMLAR
“Dante, “Beni yaratan ilâhi güç,ilâhi akıl ve ilâhi aşktı.” Diyor. Yazının bir bölümünde şu eşsiz söz sanatını bir kilim gibi sözcükler ve benzetmelerle dokuyor : “ Soğuk bir mevsimde sığırcıkların büyük gruplar halinde uçması ve turnaların gökyüzünde türkülerini söyleyerek büyük bir kuşak oluşturmaları gibi, uğuldayan rüzgârın taşıdığı ağlayan gölgeleri gördüm.”
ÇOK DEĞERLİ ÜSTADIM MERHABALAR ;
nr kadar örtüşür bilmiyorum ama belki sizinde tanıdığınız ve hukukunuz olan çocukluk arkadaşım "Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Eski Üyesi Dr.Recep SANAL beyfendinin bir kitabım için yazdığı sunum yazsının çok beğendiğim bir kısmını yukarıdaki sözlerinizi kuvvetlendirmesi anlamında paylaşmak istedim...
" Sarıkaya, köyden azıcık irice bir ilçe!Sanki asırlar evvelden terk edilmişçesine…
Yapayalnız duruyordu, bozkırın ortasında.
***
1967 Yılının Şubat akşamı alacakaranlığı.Hava ayaz ve yerer kenger sakızı kıvamında çamur.
Elinde küçük çipli ile dolaşan bir çocuk…“Öz”ün alt başında, telâşla bir şeyler arıyordu.
Lastik ayakkabılarına silme çamur dolmuş vaziyette…Bata çıka, bir sağa bir sola dolanıp duruyordu.
İleride bir yerlerden kaz sesleri geliyor ama…Oraya kadar gitmeye cesaret edemiyordu fukara.
Karanlıktan ve ilerideki ıssız kavaklıktan korkuyor…Ve ıslık çalarak korkusunu yenmeye çalışıyordu!.."
HANİ DİYORSUNUZYA ;
Ünlü şair ve yazar şairler ve şiir sanatı için şu gerçeğin altını çiziyor: “ Şair, yakın çevre dilinde, şiirinde kullanacağı ham maddeyi bulacaktır. Tıpkı bir heykeltraş gibi şair de kullandığı maddeye sadık kalmalıdır; yaratacağı melodi ahengi işittiği seslerde bulmalıdır.”
KESİNLİKLE KATILIYOR DAĞARCIĞIMI ZENGİNLEŞTİRME ANLAMINDA BİR KEZ DAHA ÇOK FAYDALANDIĞIMI BELİRTEREK SEVGİ VE SAYGILARIMI SUNUYORUM..
ipekyolu
o değerli ,duyarlı ve sıcak sevgi,saygı ve insanlık dolu
yüreğiniz hep sağlıkla var olsun;kaleminize heyecan, hız ve enerji versin.
yazın ve de yazmaya devam edin ki bu örnek değerlleriniz ve kişilğiniz
paylaşılsın paylaşılsın.
Değerli hemşerimiz Sanal' ı tanırım.
Aynı coğrafyanın yetişitirdiği yürekler aynı atarmış.
Örtüşen duygular, düşünceler ve kalemler...Ne güzel...
çok anlamlı. Katkınıza ilginize ve sevginize teşekkürler,başarılar.