Çaya Dair Kırk Yazı(8)/ Çay Üstüne Düşünceler
Nazlı bir kuğu misali masada süzülen ince belli hayal perisi tatlı tatlı gülümserken güne başlamak ne büyük nimet. Üstündeki buğu, ışığındaki davet ne kadar da göz alıcı. Renk ahenk kaynaşmasının en çarpıcı örneği. Bir hayal beste, notasız, güftesiz. Sükunun fotoğrafı, huzurun resmi. Teması haza güzellik olan billurdan şiir.
Sırçadan sarayların billurdan odası oluverir ıtırlı nefesiyle kerpiç haneler. Meramını anlatmak için, söze ihtiyaç duymayan has dilberdir çay. Berrak bakışları gönül çelen efsane. Günlük güneşlik şarkılar misali dolar ruhuna insanın. Her katresi albeni rayihası saçar durur. İpekten dokunmuş anılar kilimine nakış olur yudum yudum.
Güne başlarken ayrı nefaset, günün yorgunluğunu attıran nazenin afet. Demliğin gördüğü berrak rüyayı dudaklarınız yorarken nice efsunlu rüyalar görürüsünüz sayesinde. Bardakla dudağın ünsiyeti buğusuna karışır dem dem. Bu anı sözcükler resmedemez. Tasviri için gümüş sahillerin imbatını getirmek gerek uzaklardan. O bunaltmayan, gözleri ışıtan nazenin. Suya işlenmiş nakış. Bereketin nefesi, hazzın usaresi. Damakta bıraktığı tat da anılar sayfasına işlediği ad da kendine özgü.
Akıp giden hayatın içinden geçen billur bir ırmaktır çay. Tevazu merdivenin gümüşten basamaklarından inerken çıkılan huzur aşiyanı. Aşina olduktan sonra vazgeçilemeyen sevgili. Vefalı, mütevazı, asil. Busesi iz bırakır yıllarca. Camdan ışıl ışıl bakışı içten bir davettir. Çay, özünde huzur ve sükunu cem etmiştir. O günün her saatinde huzura ve sükuna merhabadır. İtibarı bu yüzdendir…
Ankara, 02.09.2012 İ.K