insanız sonuçta robot değil....
O kadar çok kalıplaşmış önyargı var ki ülkemizde herkesin bir kusuru var haliyle. Hatta bir insanda kusur bulmaktan daha kolay bir şey yok. Kirlenmiş kalıplarla yaftalıyoruz birbirimizi; dini inançlarına değer veriyorsa sağcı, sağcıysa faşist, solcuysa komünist (bazı kesimler fazla abartıp ateist bile diyor.) açık giyiniyorsa inançsız kitap okuyorsa entel, okumuyorsa cahil… Açık giyiniyor, küpe takıyor ya da saçları kızıl mavi gibi ilginç bir renkse kesinlikle psikolojik sorunları var diyoruz. Ya da dikkat çekmeye çalışıyor.
Peki, içinde bu kadar çok önyargı taşıyan bir toplumda kaçımız gerçekten insanız?
İnsanları farklı düşündüğü için yargılamak ne derece mantıklı? Peki, herkes aynı düşünce yapısında olsaydı bugün kazandığımız yenilikler nasıl doğacaktı? Yönetim biçimleri, özgürlük anlayışı, sanat eserleri ve teknoloji hepsi farklılığın eserleri değil mi? İnsanları inançlarına, giyim tarzlarına, yaptıkları işe göre yargılamanın bu kadar kolay olduğu bir dünyada insanlığımızı korumanın hiç mi önemi yok?
İzmir’e âşık olmam sebebim bu galiba… Kim olduğuna ne olduğuna bakmadan insanların sadece insan olduğu için sevildiği bir şehir… Hiç tanımadığım biriyle aynı masada yemek yiyip, bir iki saat muhabbet ettikten sonra ayrıldığım çok oldu. Adını bile sorma gereği duymadım bazen… Karşılaştığımızda selamlaşıyoruz bazen formalite icabı bazen de içten bir gülümsemeyle… Biri gelip kim o selamlaştığın dese “bilmiyorum” derim muhtemelen, birisi ama insan sonuçta…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.