- 940 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ariflerin Satrancı
Sivasta son günlerim. Geleli tamı tamına bir yıl oldu. Çok güzel bir yıl geçirdim. Yeni dostlar tanıdım. Tarihi eserlerini gördüm, yemeklerinin tadına baktım. Son günlerim olması hasebiyle daha bi hüzünlendik bu şehirden ayrılacağımıza.
Bu son günleri yaşarken bir kitap fuarı kuruldu. Fuarı ailemle birlikte gezdim. Her şey güzel ve hoştu. Zengin bir kitap içeriği zengin bir ziyaretçi kitlesi vardı. Selçuklu mimarisi Buruciye medresesi avlusunda tarihi mekanların arasında cıvıl cıvıl bir kültür etkinliğiydi. Öğrendiğime göre 123 yayınevi katılmış. İstanbulun Sultan Ahmet etkinliklerinden neredeyse farkı yoktu. Karşıda Kongre binasıyla Sivas meydanı bu işler için uygun bir açık hava müzesi gibiydi. Yavuz Bülent Bakiler, Ahmet Turan LAKAN, Beşir AYVAZOĞLU, Cemal NUR SARGUT gibi aydınlar yazarlar katıldılar.
Ne kadar çok kültür ehli okumuş yazar insan var sivastan çıkan Aşık Veysel, Muhsin YAZICIOĞLU, Hattat Cafer KELKİT, Hattat Abdulhadi EROLDÖNMEZ, Milli Savunma Bakanı İsmet YILMAZ da bildiğim Sivaslılar. Her kültür etkinliğinin bir yada birkaç da derneği var. Dil ve edebiyat derneği, Hayır dernekleri, yardım dernekleri, Ressamlar derneği bile var Sivasta. Ziyabey yazma eserler kütüphanesi dillere destan. 17 bin eser varmış. Ulu camii, meydan camii, paşa camii görülmeye değer. İhramcı zade hazretleri, Şemsi Sivasi, Abdulvahhabi gazi, Mor ali baba geçmiş zaman alimlerinden bazıları.
Hepside girişken, çalışkan atılgan insanlar, İzmirde, İstanbulda, Almanya, Hollanda, Danimarkada bir çok Sivaslı var. Yaz aylarında nüfus ikiye katlanıyor sanki. Yabancı plakalı araçlarla doluyor heryer. Köftesi meşhur ama sivasa gelmeden önce köftesinin bu kadar meşhur olduğunu duymamıştım. Hayvancılık ve Bal üretimi çok gelişmiş. Meyve ve sebzesi bol ürünlerin en iyilerini bulmak mümkün Sivasta. Mesire yerleri süper temiz ve bakımlı, Divriği Ulu camii UNESCO tarafından dünya kültür mirası içerisine alınmış anlatmakla bitmez, 3 tane gelişmiş korosu var neredeyse haftanın her günü konserler etkinlikler yapılıyor. Geleneksel sanatlar hat, tezhip, ebru baş tacı sivasta. Cumhuriyet Üniversitesi yine öyle. Matbaacılar sitesi, Yerel gazeteleri Medya Sentırı bile var. 12 tane yerel gazete var. Kısacası kültür, irfan, azim çaba fışkırıyor Sivastan.
Pide fırınları öylesine gelişmiş ki hemen her mahallede 3 -5 pide fırını var. Ortada fırın yanında manav, yanında tavukçu, yanında kasap siparişi ver yemek hazır. Hepsi candan gönülden insanlar. Ah o madımak olayı olmasaydı diye buruk Sivaslılar. En çok sevdikleri söz gardaş .
Bütün bunların arasında kitap fuarında gezerken baskı bir levha dikkatimi çekti. İlk önce hat levhası zannederek elime aldım. Baktım ki satrancı urefa diyor. Yanında piyonlar ve zar yayın evi sahibine sordum bu nedir. Adam bir güzel anlattı. Muhyiddini Arabi Hazretlerinin öğrencilerine tasavvuftaki kavramları anlatabilmek için tasarladığı satranç tarzı bir oyun olduğunu öğrenince daha bir heyecanlandım. Hemen bir tane satın aldım. Okudum inceledim. Osmanlı Türkçesiyle yazılmış bu eser hakkında ve Muhyiddini Arabi Hazretleri hakkında iyice araştırdım. İslam tarihinin yetiştirdiği en yüksek alimlerden birisi Muhyiddini Arabi Hazretleri. Şeyh-i Ekber diye anılan öyle bir zat ki beyitleri, yazdıkları, ebced hesabından tespitleri, kerametleriyle herkesi hayretler içerisinde bıraktığı gibi tenkitlere de maruz kalmış. Sonunda Yavuz Sultan Selim tarafından kabri onarılmış, ve üzerine bir açıklama yazılmış hazretin büyük bir alim olduğu yazdıklarının anlaşılmamasından dolayı tenkit edilmemesi belirtilmiş.
Santrancı Urefa tam bir aydın oyunu 100 kavram yerşetrilmiş satranç tahtasına en üst noktada visal var 101’inci kelime olarak visal kavuşmak, ulaşmak demek. ahrete kavuşmayı, ölümü sevgiliye kavuşmayı, Allaha ulaşmayı temsil ediyor. Zillet ile başlıyor oyun ve attığınız zarın belirttiği sayı kadar ilerliyorsunuz. Üstünde durduğunuz kavram sizi ya yüceltiyor üst satırlara ulaştırıyor yada alçaltıp alt satırlara düşürüyor. Her biri sosyal ve hayatın her alanında karşımıza gelen kavramlar bunlar. Örneğin güzel ahlak insanı cemale ulaştırıyoar. Vafe Safaya eriştiriyor. Kin düzuh yani cehenneme düşürüyor. Oyunu sabırla oynuyor ve öyle bir keyif alıyorsunuz ki kelimeler kavramlar havada uçuşuyor. Bir kelime geçince hemen biri lügatten anlamını söylüyor. Bununla birlikte o kavramın açıklaması, hikayeler. Şiirler, beyitler bir hamlede konu konuyu açıyor. Yukarı çıktıkça visale kim erecek diye heyecan yükselirken pat diye gurur sizi sarıyor ve zillete düşürüyor ve sizin için yolculuk yeniden başlıyor. Öyle keyifli, öyle zengin içerikli, öyle eylenceli bir oyun ki ariflerin, aydınların, edebiyatla ilgilenenlerin, okumayı, öğrenmeyi sevenlerin mutlaka bulundurması oynaması gerekir.
Oyunu aldıktan bir gün sonra bende bir şey hissettim yıllar önce Şeyh-i Ekber Muhyiddini Arabi Hazretleri. Hazretlerinin talebelerini anlatan ancak kaynağını şuan hatırlamadığı bir yazıda eski zamanlarda bir evin önünden geçerken üstüne sekine indiğini görürlermiş. Belde halkı bu durumu hayretler izleyip kimin evi içeride ne oluyor merakına düşmüşler. Sonra öğrenmişler ki o ev Şeyh-i Ekber Muhyiddini Arabi Hazretlerinin eviymiş. İçeride de talebeleri oyun oynayıp, şakalaşıp gülüşüyorlarmış. Benim okuduğum metin bu hadiseyi Şeyh-i Ekber Muhyiddini Arabi Hazretlerin büyüklüğünü vurgulamak için anlatıyordu. O öyle bir alim idi ki oyun oynayan talebelerinin üzerine sekine inerdi diye. Ben de bu ariflerin satrancını oynadıktan sonraki gün aklıma geldi. İşin doğrusunu Allah bilir ya o talebelerin oynadıkları o oyun bu oyun olmasın diye hissettim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.