- 1218 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ANSIZIN GİTTİ KADIN
Zamanın , kendini sorgulamaya henüz zaman bulamadığı bir günün sancılı şafağından sızan tüm sızıları bedenine sığmayan yüreğine sığdırarak gitti kadın. Dönüşü olmayan vakitsiz bir gidişti bu…
Yaşamın bir yanılgı olduğunun bilinciyle, her şeyi bilerek ve ne istediğinin farkında olarak gitti. Ağustos sıcaklarını süpürmeye niyetlenen yağmurları taşıyan bulutların özlemiyle gitti. Uğruna savaştığı dostlukları, sevgileri hak etmeyen yüreklere bağışlamanın yorgunluğuyla, sahip olduğu bir avuç mutluluğun kendi kurmacası olduğunu anladığında dudaklarını yakan isyanların haklılığıyla gitti.
Olasılıksız düşlerinin ısrarını susturarak, tüm aldanışlarını kaçınılmaz bir gerçeğe, ölüme, adayarak gitti. İnsanların acımasızca birbirine kıydığı ,aşkların başlangıcı ve sonu arasında yükselen uçurumları yok edemeyeceğini anlayarak, gözyaşlarına yataklık eden gözlerinde kurulan setleri yıkarak gitti. Maddenin manayı kendine hapsettiği bir dünyada bencilliğin yaratılışa yakışmadığını düşünerek, anlaşılamamanın kahredici çırpınışlarıyla savaşmayı defalarca deneyerek gitti kadın.
Yaşamın birçokları için bir gaflet uykusundan öte bir anlam taşımadığını ,ölümün sonsuz bir uyanış ve eşsiz bir yaşama açılan kapı olduğunu idrak ederek gitti. Üstat Necip Fazıl’ın ‘’Ölüm güzel şey budur perde arkasından haber/Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber’’ dizelerinin ruhuna kement atan anlamıyla gitti.
Yaşadığı tüm sevinçlerin, kederlerin, hüzünlerin hakkını vererek ,gözyaşlarını nefes almanın bedeli sayarak gönül kasesine damlalar biriktirip gitti.
Çocukların ve çiçeklerin bunca örselendiği bir dünyada insanların kendisiyle birlikte başkalarını da düşünmesi gerektiğine inandığı halde değiştirmeye gücü yetmediklerinin mutsuzluğuyla gitti. Barışın özlemiyle ‘’Güzel günler göreceğiz çocuklar ‘’diyen Nazım’ın bu iyimserliğine takılan ayaklarına inat gitti kadın.
Çocukluğunun toprak ,deniz ve çam kokulu memleketine duyduğu yakıcı hasretle gitti. Gençliğinin akasya dallarının top top sarkan çiçekleri arasında unutulmuş umutlarına can vermek arzusuyla , hücrelerinin yanıp tutuştuğunu fark ederek gitti.
Kitaplarını kucaklayarak, çocuklarını alınlarından öperek, çiçekleri koklayarak ;ruh titreten bir şiir gibi, içli bir şarkı gibi gitti. Yaşanmamış aşkların gizemiyle, söylenmemiş sözlerin masumiyetiyle gitti kadın.Yokuşa akan sularda sürüklenen yaprağa tutunan bir tüy kadar hafif yosunlar gibi gitti.
Sokaklarda mendil satan çocukların avuçlarına yüreğini, beklemekten gözlerinin ışığı solmuş umut insanlarına gözlerini, kendi elinden başka tutacak bir el bulamayan yalın ve yalnız insanlara ellerini ve sevginin her şeyin kaynağı olduğuna inanan tüm insanlara ruhunu bırakarak gitti kadın. Ekmeği için emeğini ortaya koyan insanların alınlarındaki terin ışıltısında yeşeren umutlarını görerek, insan ruhundaki kötülük ,bencillik; aymazlık gibi duyguları sökerek gitti kadın.
Yaşamı ve yaşayanları fark etmenin farkındalığıyla, işitmenin ,görmenin … var olmanın şükrüyle gitti. Sessiz sedasız ve vedasız gitti kadın…
Yaşamına dokunduğu insanların hayatlarında bir tebessüm ile olsun bir kum tanesi olmayı başarabilmiş olmanın umuduyla ,dilinde gönül yıkayan dualarla ;bu dünyada kendisine verilen yaşamı tüm halleriyle yaşamış olmanın ,insan olabilmenin huzuruyla gitti kadın.
YORUMLAR
Ne anlamlı bir yaşam. Ne güzel bir gidiş.
Ne mutlu Kadına...
demekten başka bir şey gelmiyor aklıma.
Ömrünüze bereket.
Yadigar Ünver
Sevgiyle ...