1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ
1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ
Ailede barış,
Karyede barış,
Beldede barış,
İlçede barış,
İlde barış,
Ülkede barış,
Dünyada barış.
Bu barış öyle önemli bir kavramdır ki tüm dinlerin özü durumunda olan İslam dahi barışla eş anlamlı bir isim almıştır. Doğrusu, insanlık tarihi boyunca hep barış arayışına mesai harcamıştır.Hâlâ da aranıyor, aranmaya da devam edecektir.Yüzde yüz barış zor.Biz barışa en yakın hallerle teselli bulmaya çalışıyoruz.
Aslında insan önce kendisiyle barışık olmalı. İnsanlıktan nasibini almamış, hangi inanca mensup olduğu bilinmeyen, doğruluk ölçüleri kendinden menkul , fırsat buldukça üstünlük taslayan, onun bunun malına, ırzına göz diken bir kimse ailesinden başlamak üzere topluma sıkıntı verebilecek nitelikte bir serseri mayın gibidir.İnsanlık aleminde böyle vicdanı bozulmuş, aklı karışık kimseler oldukça, şerefli insanlar barışa hasret kalacaktır.
Baksanıza aileler nasıl dağılıyor.Mahkeme kayıtlarına bakıyorsunuz boşanma gerekçeleri kahir ekseriyeti “şiddetli geçimsizlik” ön plana çıkıyor.Şiddetli geçimsizlik ekonomik olabileceği gibi çoğunlukla uyuşmazlık, güvensizlik,bencillik, aldatma şüphesi,evlilik kutsallığından yoksun, sadakatin zedelenmesi dikkat çekmektedir.Basit bir sorunmuş gibi gözükse de aslında barış kavramı ailede darbe aldı mı deniz dalgası gibi çekirdek aileden dünya barışının havasını kirletiyor.
Dünya barışı aslında üç ana etkene bağlı olduğu kanaatindeyim.
1.İnsanlığın tahsil düzeyi,
2.Ekonomik kalkınma ve adil gelir dağılımı,
3.Sivil toplum örgütlerinin varlığı ve etkinliği,
Bilgi beceri sahibi bir insan muhakeme gücü, hoşgörüsü ve vizyonu ile hayatta olumlu bir katkı yapıp olaylara hikmetle bakabilen, sorun çıkarmaktan öte yapıcı bir rol alabilme kapasitesine sahiptir.E vet genel olarak dünyanın tahsil düzeyini ele aldığımız zaman İslam dünyasının bu konuda bir hayli geri kaldığı dikkati çekmektedir. 57 İslam ülkesinde bulunan üniversite sayısı sadece Japonya’da bulunan üniversite sayısı kadar bile yoktur. Bu durum dahi ortadoğu halklarının neden birbirini idare edemedikleri, olur olmaz hallerde şiddete başvurdukları, dış kaynaklı kışkırtmalara alet oldukları anlaşılmaktadır.
Nitelikli meslek erbabı üretken ve mucid bir toplum, kavga gürültü çıkarmaya zamanını boşa tüketmeye fırsat bulamaz.Emek kavramına inanıp emeğinin karşılığını aldığı zaman mutlu olur, başkasının kazancına göz dikmez hoşgörülü ve barışçıl bir ortamın ayakta kalması için olumlu katkı yapar.
Tembel ve yeteneksiz insanlar,dedikodu üreterek kapı komşusu ile uğraşıp gereksiz yere hayatını çürütürken eline bir değer geçmediği gibi yaşadığı yerleşim alanından başlamak üzere dünya barışına kadar barışı bozucu zehir saçıyor.57 İslam ülkesi ne acıdır ki dünya ekonomisine katkısı sadece Almanya kadar bile değildir.İslam dünyası nüfus itibariyle yaklaşık olarak dünya nüfusunun üçte birini oluştururken ne yazık ki üretimde onda birini üretebiliyor.Bu yetersizlik başta Ortadoğu olmak üzere bazı ülkelerde daha ciddi barışı bozucu sıkıntılara sebep olabiliyor.Bu tür toplumlarda rızkına rıza gösteren kanaatkar inancın etkisiyle frenleme de olmasaydı yer yerinden oynayacaktı.Böyle memleketlerde nüfusun yüzde onu üretimin kaymağını yerken geri kalanı açlıkla mücadele etmektedir,güven ortamı yok,barışı yakalamak da zor olur.
Sivil toplum kuruluşları insan haklarını çok yönlü hak hukuk meselesini gündeminde tutarak bir yandan toplumun bilinçlenmesi konusunda toplumu yetiştirirken diğer yandan millet adına devletin organlarını göz önünde tutarlar.Hükümeti parlamentoyu yerel yönetimleri ve en önemlisi de militarist güçleri baskı altında tutan önemli kuruluşlardır.Bunların eksikliği ya da unsurlarını yitirmeleri ülke barışı da dünya barışı da zedeler.Tıpkı günümüzün NATO, Birleşmiş Milletler ,Varşova paktı gibi yaşlanmış örgütlerin etkisini kaybettiği gibi.
Şuandaki dünyayı idare eden, parmağında oynatan siyaset mekanizması ve bürokratik kurumlardan çok sivil toplum kuruluşlarıdır.Ülkemizde de görüldüğü gibi İslam dünyasında burada da bir yetersizlik fark edilmektedir.Sivil toplum kuruluşları zayıfsa,
Siyaset sizi talan eder,
Bürokrasi size üsten bakar,
Militarist güçler size tokat atar.
Çık çıkabilirsen bu ağır yükün altından.Bu kadarlık bir tespitle bile dünya barışı tesisinin kolay olmadığı anlaşılmaktadır.Eeee ne yapalım? yine gücümüz nispetinde barış arayışına devam edeceğiz.Dolayısıyla kendi bölgemizden, ülkemizden başlamak üzere; önce can sorma canan misali ortak bir sesle haykıracağız.Ülkemizin barışı için;
1.Siyasi genel af,
2.Eyalet yönetimi ne yakın bir özerklikte yerel yönetimler yasası,
3.İnsan hak ve özgürlüklerine endeksli demokratik anayasa,
4.Adil gelir dağılımı ve geri kalmış bölgelere pozitif ayrımcılık,
5.Sürekli eğitim kavramı çerçevesinde vatandaşlık hak ve ödevlerini bilen dünya vatandaşlığına katkı yapabilecek nitelikte bir nesil yetiştirmek lazım diye düşünüyorum.
Bu son beş maddenin içeriği zenginleştirilebilir. Yazı uzar diye kısa kesiyorum gerisini siz tamamlayın. Unutmayalım ki son semavi kitap Kur’anı Kerim bütün insanlığı barışa davet ediyor.Başka bir ifadeyle dünya barışına sahip çıkmak direk olarak yüce Allah’ın davetine icabet etmektir.
Selam ve dua ile, varlığınızla iftihar ediyorum , iyi ki varsınız.
e.kaya