- 880 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dünyada İman Ahirette Mekan
Hayır başlıkta bir yanlışlık yok. "Dünyada mekan, ahirette iman" denir ama tam aksini düşünüyorum. Çünkü dünyadaki imanlı hayat-Allah’ın dilemesiyle-ahirette en güzel ve sonsuz barınma mekanı olarak karşılık bulur.
Kur’an’ın bu konuda verdiği örnek olarak hatırıma Firavun’un eşi geliyor. Bu kutlu kadın, Kuran’ın iman edenler için örnek verdiği üstün ahlâklı kadınlardandır.
Firavun, Mısır’da zalimliği ve halkına uyguladığı şiddetle tanınır. Karısı da, Firavun’un bu zorbalığına ve inkarına en yakın tanıktır. "... Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı." (Yunus Suresi, 83) Erkek çocukları öldürür ve halka işkence yapar.
Rabb’imiz, Firavun’u uyarmak amacıyla Hz. Musa’yı gönderir. Ancak, "Sonunda Musa’ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı..." (Yunus Suresi, 83) ayetiyle bildirildiği gibi, Hz. Musa’ya iman edenler çok az sayıdadır. İnsanlar Firavun’un zulmünden korktukları için iman etmezken, Firavun’un karısı korkmaz, Allah’ın yakınlığını kazanmayı seçer. Onun samimi imanını Kur’an şöyle haber verir:
"Allah, iman edenlere de Firavun’un karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana Kendi Katında, cennette bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar." (Tahrim Suresi, 11)
Firavun’un eşi tüm Mısır kocasına aitken, büyük bir zenginlik ve ihtişam içinde yaşarken bu imkanların hiçbirini önemsememiş, imanı, Allah’ın rızasını kazanabilmeyi, O’nun beğendiği ahlakı yaşayabilmeyi bütün bu dünya nimetlerine tercih etmiştir.
Dahası iman sahiplerinin özelliği olan kınayanın kınamasından korkmamış, kocasının-ki Firavun İlahlık iddiasında olan bir zalimdir- imanını öğrendiğinde göstereceği tepkiden ve zulümden çekinmemiştir. Allah sevgisinden kaynaklanan cesareti ile inananlara güzel bir örnek olmuştur.
Pek çok insan, maddi imkanlar elde ettiğinde, mutlu olabileceğini düşünür. Özellikle de zenginlik, evlilik, kariyer, ev, otomobil ve toplumda saygınlık elde ederek tatmin olabileceğini zanneder. Dünyaya yönelik hayat sürer, ölümü ve ahireti hatırına getirmez, yalnızca anı yaşar. Şükretmek için verilen dünyevi nimetlere tutkuyla bağlanır. Eksik ve kusurlu dünyayı, ona ait değerlerle gözünde büyütür.
Dünya hayatı gerçekten, Rabb’imizin şanına uygun olarak güzel, renkli ve ihtişamlıdır. Güzel bir hayat sürmek kuşkusuz nimettir. Ancak nimetler amaç değil araçtır ve hiçbir şey Allah’ın rızasından önemli değildir. Yok olacak bu değerlere sahip olma çabası yerine ahirete yönelik çaba sonsuz güzelliklerle karşılık bulur.
Bizim Katımız’da sizi (bize) yaklaştıracak olan ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. İşte onlar; onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafaat vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler. (Sebe Suresi, 37)