- 1039 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
MUSTAFA
TRT’NİN SICAK YÜZLERİ EKİBİ, FETAV KÜLTÜR KOMİSYONU ÜYESİ ARAŞTIRMACI ŞAİR YAZAR ÂDEM GÜNGÖR’ÜN ÇAIŞMALARINI YERİNDE ARAŞTIRDI.
Mustafa Koruk’un yedi kişiyi öldürdüğü cinayetin öyküsü
Mustafa Koruk 1938 yılında Temel köyünde dünyaya gelmiştir.
05.12.1966 yılında Arsa köyünden Zahide Hanımla evlenir. Bu evlilikten Ayten, Ramazan ve Ünver isminde üç çocukları dünyaya gelir. Bunlardan son dünyaya gelen Ünver 01.05.1971 yılında doğduktan beş gün sonra babası bu cinayeti işler ve üç yavru öksüz kalırlar.
Mustafa’yı bu cinayete sürükleyen nedenler ne olabilir dersiniz?
Bu cinayetin oluşumuna sebep olan nedenleri Mustafa’nın amcaoğlu Mehmet Koruk’tan bir dinleyelim bakalım.
Mehmet Koruk 29 Mayıs 2012 tarihinde Fethiye Tavaslı çay bahçesinde TRT’nin Anadolu’nun Sıcak Yüzleri ekibinin de aramızda olduğu bu mekanda bizlere cinayet anını ve cinayet vesile olan olayları şöyle anlattı.
"Culluk Durmuşu adında yaşlı bir adam Mustafa’nın eşine öküzlerini otlattığı yerde dille sarkıntılık eder, bu olayı anlatamayan Mustafa’nın eşi Zahide Hanım, bir gün öküzleri otlatmaya götürmediğini gören, Mustafa eşine öküzleri bu gün otlatmaya neden götürmediğini sorar ve cevap alamaz. Tekrar tekrar sorar ve eşinin gözlerinden yaşların aktığını görür. Tekrar sorar, eşi bu arada olayı tüm detaylarıyla birlikte Mustafa’ya anlatır. Bu olayları Mustafa serinkanlılıkla kafasının bir kenarına yazar.
Bir gün Culluk Durmuşu ile karşılaşır. Durmuş amcanın da gelinlik bir kızı var, oda öldürülenlerin içinde adı geçen Memiş Karadere’nin kardeşi Sait Karadere ile nişanlıdır. Mustafa,”Durmuş amca, kızını bana vereceksin! Benim karıyı da sen alacaksın” der. Durmuş amca oracıkta şok olur ve yüzü kıpkırmızı olur. Yaptığının ne derece yanlış olduğunu ve kendine neye mal olacağını düşünmeden bir yanlışı başlatmış olmanın pişmanlığıyla cevap bile vermez. Mustafa bunları söyler ve oradan uzaklaşır.
Gün geçtikçe Mustafa’nın kin ve nefret duyguları üst seviyeye kadar tırmanır. Bu süreçte Mustafa bir arazi satın alır. Arazi alımında yapılan köy seneti üzerinde sınırları oynama yapan Memiş ve Naci Karadere kardeşler arasında geçen bu usulsüzlük gün geçtikçe olayları tetikler. Satın aldıkları arazi kenarında selvi diken Mustafa’nın kardeşi Nadi Koruk bir gün diktiği selvilerin tümünün yerinden söküldüğünü görür.Selvileri sökenin Memiş Karadere olduğunu tahmin ederek,Memiş Karadere’nin arazisinde yetiştirdiği tüm elma fidanlarını eline aldığı tara ile keser.Memiş Karadere bir gün bahçesine vardığında tüm elmaların kesildiğini görür.Bu olayın Mustafa Koruk’un kardeşi Nadi Koruk tarafından yapılabileceğini tahmin eder ve Nadi Koruk’a,“Benim elmalarımı sen mi kestin?”diye sorar.Nadi,“Sen benim selvileri yolduysan bende senin elmaları kesmişimdir.” der. ‘’Memiş Karadere senin bağırsaklarını çalıya dolaştırırım der’’ Nadi Karadere de yaparsın der’’ Bu olaylar gittikçe iki aile arasında kin ve nefret duygularının ayyuka çıkmasına vesile olur.
Mustafa Koruk bir gün Culluk Durmuş’a, elinde bir boş teneke ile oradan geçerken, “Durmuş amca yarın Arsa köyüne pekmez almaya gideceğim tenekenin kapağı yok sizde kapak var mı? Varsa bana versene.” der. O da bende kapak yok der. Oradan geçer amcasının hanımı ile dargın olduğu halde , “Yenge, yarın Arsa köyüne pekmez almaya gidiyorum.Bir ihtiyacın var mı? “ diye sorar. Amacı kendisinin o gün köyde olmadığını şahitlendirmektir. Normalde maksadı hasımlarından birisinin eski kullanılmayan evini ateşe verip, evi söndürmeye gelenlerin içinden hasımlarını bir bir avlamaktır. Ne hikmetse ev yanar kül olur ama kimsenin haberi olmaz. Mustafa’nın planları tutmayınca ikinci bir plan uygulamaya kalkar. Mustafa Koruk 06.05.1971 yılı Perşembe günü sabahı dokuz sıralarında insanların arazilerinde çalışma saatlerinde eline silahı ve cephaneleri alıp başına geçirdiği siyah bir bez torbayı giyerek hasımlarını avlamaya çıkar.
Olayın devamını olay yaşamış insanlarla görüştükten sonra kaleme alınacaktır...
Oy dağlar dağlar başı dumanlı karlı dağlar,
Söyleyin Mustafa’ya, köyde analar ağlar,
Köyümüzün içinde, tutuldu gamlı yaslar,
Arandı didik didik, dağlar, taşlar, ovalar,
Ne yaptın be Mustafa, nasıl kıydın canlara?
…
Yedi cana kıydın da, kaçıp gittin dağlara,
Seferber ettin bizi, on altı gün yollara,
Köyümüzü boğdun ya, acı, kanlı yaşlara,
Birer birer avladın, yazık ettin dostlara,
Ne yaptın be Mustafa, nasıl kıydın canlara?
…
Ne oldu da Mustafa, kimseye söylemedin,
Başına geleceği, hiç mi hiç düşünmedin,
Dağlarda dolaştın da, köyüne dönemedin,
Teslim ol dediler de, kimseyi dinlemedin,
Ne yaptın be Mustafa, nasıl kıydın canlara?
…
Mustafa’yı buldular, kovalarken yordular,
En sonunda pes edip, Örtülü de vurdular,
Sal ağacına alıp, neler neler sordular,
Adını da Fethiye, canavarı koydular.
Ne yaptın be Mustafa, nasıl kıydın canlara?
...
Silahla ata ata sirenlerle geldiler,
Mustafa’yı getirdik, diye ilan verdiler,
Battaniyeyi açıp, arasına sardılar,
Patlayan organları, avucuna koydular,
Ne yaptın be Mustafa, nasıl kıydın canlara?
Söz yazarı: Adem Güngör
Not: Şiir yaşanmış gerçek bir olaydan esinlenerek yazılmıştır.
Olay yeri. Muğla/ Fethiye/ Seki Beldesi/ Temel Köyüdür. Yıl -06- 05-1971