- 1224 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
VAY BE…HARBİDEN ÖLMÜŞÜM DE HABERİM YOK…
17 AĞUSTOS 1999U UNUTMA…UNUTTURMA.
Sonu 9 la biten bütün yıllar benim hayatımda hep felaket yılları oldu.
1959 da yani henüz beş yaşındayken annemle birlikte caddeden karşıya geçerken ve ben ayağım sakat olduğu için annemin kucağında olduğum halde bir araba çarpmış anneme. Annem kendi canını hiç düşünmeden beni öylesine korumuş ki benim burnum bile kanamazken o günlerce hastanede ve sonrasında evde mosmor bir vücutla yatmış. Bunu hatırlamıyorum tabii ki. Aklım kesmeye başlayınca anlatmışlardı bana.
1969da Annemle babam bir daha bir araya gelmeyecek şekilde ayrıldılar
1979da İlk Görev yerim olan Manavgat’ta Devrimci kardeşler demir su borusu ve çivili sopa ile bir güzel devirdiler beni. Allahtan kafam oldukça kalındır. Sekiz dikiş taşırım hâla o günlerden.
1989…İşte tek anlatamadığım ve anlatamayacağım felaketimi yaşadığım sene.
1999…O sene tüm Türkiye ağladı. Marmara Bölgemizdeki o müthiş depremde kırk beş bin civarında can toprak oldu. Biz ailecek Finike’deydik o günlerde.İstanbulda yaşayan ailem ve yakınlarım içinde ise tek yaralanan benim gibi ayağı sakat olan kardeşim olmuştu. Apartmanlarının merdiveninden aşağı inerken karanlık ve oluşan izdiham sonucu düşerek ayağını kırmıştı.Onun dışında şükür maddi bir zararımız bile olmamıştı. Manevi hasarı ise o depremi yaşayanlar hiç unutmadılar elbette ama yaşamayanlar da yaşayanlardan çok farklı değildir.
Deprem elbette ki tüm Türkiye’yi sarsan büyük bir felaketti ama benim özel felaketlerim de oldu o yıl…Malum sonu 9 la biten bir yıldaydık. Evet o yıl deprem felaketinden sadece bir kaç gün sonra yirmi bir senelik bir çalışma neticesinde güç bela alabildiğim Murat 124 taksimizle bir başka araca arkadan fena halde tosladık. Tabii ki arabamız haşat oldu. Çok şükür ki ön koltukta kucağımda oturan Yunus’umun burnunun cama çarparak kanaması dışında başka bir yaralanma filan olmadı bizlerde. Ama hepsi bu kadar değildi. Aynı yılın Eylül ayında bir de mide kanaması geçirerek tüm felaketlerin üzerine tüyünü de diktik hayırlısıyla.Oturduğumuz evin yanma tehlikesi geçirdiğini, Ynunus’umun neredeyse dumandan boğulmak üzereyken abisi tarafından son anda kurtarıldığını ve ev sahibimizin bizi evinden kovduğunu saymıyorum bile.
Nihayet 2009 yılına geldik…Aylar su gibi akıyordu ama bir felaket yok…’’Oh oh bu seneyi kazasız belasız atlatacağım ve böylece sonu 9 la biten yılların bana felaket getirdiği şeklindeki bu batıl itikadım ortadan kalkacaktı. Ne demekmiş yahu? Olur mu öyle şey? Resmen saçmalık…’’
2009…Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım geldi geçti. Aralık ayı geldi çattı. Bu ayı da atlattık mı tamamdır.
6 Aralık 2009…O gün müthiş bir ev temizliğine giriştim. Özellikle mutfağı…Adeta bal dök yala yaptım. Evde ne kadar deterjan varsa mutfak karolarının üzerine bolca boca ettim. Gıcır gıcır oldu fayanslar. Hani değme ev kadını öyle bir temizlik yapamaz. Evet gerçekten de yapamaz. Daha doğrusu temizliğini o şekilde yapmaz. Ev kadını yerleri deterjanla sildikten sonra alır eline bez-paçavra ne varsa sildiği yerlerin üzeride kalan su birikintilerini bir güzel siler değil mi? Ben öyle yapmadım. Kendi kendine kurur nasılsa diye camı çerçeveyi açtım ve mutfakta yemek yapma işine geçtim. Mercimek çorbası tamam. Ispanak yemeği de tamam..Sütlaç da ‘’ooohh ye beni ‘’ kıvamında oldu. En son faaliyeti de yapacak ve mutfaktan çıkıp kızımla birlikte kardeşime gideceğiz.
Sütlacı kaselere boşaltıyorum...Hayır boşaltamıyorum. Resmen havalardayım. Öyle bir havalandım ve öyle bir yere çakıldım ki inanmayacaksınız o ‘’ Çaaatttt’’ sesini bizzat kulaklarımla duydum. Hemen ardından müthiş bir acı. Zaten sakat olan sol bacağımı kıpırdatmam mümkün değil. Feryat figan çocukları çağırıyorum. Az sonra da başımdalar zaten.On beş dakika sonra kardeşim de başımda ve yirminci dakikada ise ambulans. .. Ver elini Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi.
Ben ayağımın durumu için kırık dedikçe ‘’ Yok ya kırık değildir en fazla çıkık ya da incinmedir ‘’ diyen kardeşim benim bar bar bağırarak sağa sola döndürülerek çekilen rontgen filmini görünce ‘’ Evet abi gerçekten kırıkmış’’ dedi…Zaten o çok sevimli genç doktor da söyledi daha sonra ‘’ Sami Bey…Çok tatlı bir kırığınız var. ‘’ Böylece kırığın tatlısı da olabileceğini öğrenmiş oldum. Aslında doktor bey haklı…Parça parça olmayan düzgün kırıklara onlar öyle diyorlarmış.
Ben tabii ki bekliyorum ayağım alçıya alınacak diye. Bir saat sonra o genç doktor bir başka genç doktorla birlikte başıma geldiler…O da ne? Aman Allah’ım…Herifin elinde matkap…Hani matkap bir şey değil de ona taktığı uç rahat elli santim var. ‘’ Ulan n’ooluyor valla bizi resmen oyacaklar herifler’’ dememe kalmadı. Biri tam diz kapağımın üzerine bir iki iğne yaptı. Öteki bir şeyler fıslattı ve matkapın ucu benim dize bir taraftan girdi öbür taraftan çıktı. Sanırım o matkap ucu dediğim şey orada öylece kaldı ya da delinen yere başka bir çelik tel soktular. Daha sonra doktor bey sordu: ‘’ Kaç kilosunuz? ‘’ Kilo mu? Ne alaka demedim tabii ki. Bunca sene okumuş tahsil görmüş bu aslan parçalarının bir bildiği vardı ki soruyorlardı kilomu. ‘’Altmış altı’’ dedim ‘’Hımm’’ dedi ve daha sonra acaip bir düzenek üzerinde olan ayağıma sanırım 5-6 kilogram ağırlığında bir kütle bağladılar.
Ohhh beee..Ne ağrı kaldı ne sızı..Demek ki o kadar da kötü değilmiş durumum. Alçı malçıya da almadılar…Bunun tedavisi böyle oluyor sanırım…İyi yahu. Bir iki güne çıkarım diye düşünüyorum.
Kara haberi ertesi gün verdiler. Ameliyat olacakmışım ve dahi ayağıma platin takılacakmış. Tabii ki bana bunu bu şekilde anlatmadılar. Sabah visitesinde Baba doktor arkasındaki tıfıl doktorlara durumu bir sürü tıbbi terimlerle ifade ettikten sonra benim sormam üzerine genç doktor bana da tıbbi olmayan şekilde özetledi durumu.
Velhasılı Kelam yine yapmıştı sonu 9la biten bir bir yıl yapacağını…Hem de bitimine çok az kala.
Nihayet üç gün sonra Ameliyat masasındaydım. Daha önce de bir mide ameliyatı geçirdiğim için öyle ameliyattan filan korkum yok. Zaten ameliyat ekibi süper matrak bir ekip. Vatandaşlar bir taraftan ameliyat için gerekli hazırlıkları yapıyorlar..Mesela biri iğne vuruyor , öteki alet edevatın ayarlarını yapıyor tüm bunları yaparken de bel altı fıkralar anlatıyorlar birbirlerine. Ben de uymuşum onlara kikirdiyorum salak salak…Ulan beyinsiz belki de o masadan hiç kalkamayacaksın. Belki aldığın narkozla geberip gideceksin. Fıkra dinleyip kikirdeyeceğine kelime-i şehadet getir de öte aleme imanla gitsene…Yok…Onlar ‘’adamın biri ‘’ diyor ben ‘’kikir kikir’’, ‘’ işte böyle hocam.’’ Diyor.Ben kikir kikir. Sonunda malum nesneyi burnuma dayadılar. Yani narkoz… Gidiş o gidiş.
*************
Gözlerimi açtığımda bir hamamdaydım…Yani sanırım bir hamamdı. Oh be yahu seneler var ki bir hamamda yıkanmamıştım. Hele de bir tellağa kese attırmak filan hayatta hiç yaptığım bir şey değildi. Valla hastaneler baya gelişmiş ama böyle hemen ameliyattan sonra hamam sefası…İşte bunu beklemiyordum…Takdir ettim şimdi bu hükümeti. Adamlar tellak bile tahsis etmişler. Bravo..Bravooo. Of yaaa.. Valla hamur gibiyim. Buraya nasıl getirildim , niçin elimi kolumu kıpırdatamıyorum hiç bilmiyorum.Tellek beni iyi yoğurmuş anlaşılan. Kılımı dahi kıpırdatamıyorum. Tellakla konuşmaya başladım.
-Çok sağolasın kardeş. Allah razı olsun…Sana da zahmet veriyorum ama…
-Ne zahmeti abi estafurullah. Görevimiz.
-Şeyy su biraz sıcak değil mi?
-Ilıtayım abi ne demek..Demek ki sağlığında öyle seviyordun.
-Hımm evet…Hastaneye düşmeden önce hep ılık suyla banyo ederdim. Şimdi de öyle olsun lütfen. Şeyy bu arada merak ettim. O elinizdeki keseyi, lifi, anladım da pamuk ne işe yarayacak?
-Hiç merak etme abi. Anlayacaksın nasılsa.
-Tellak efendi. Lütfen bilmece gibi konuşmayın.
-Ben tellak değilim. gassalım.
-Hımm demek ki hastane tellaklarına gassal diyorlar.
Adam pis pis sırıtıyor…Yahu bu işte bir hinlik var ama ne?
-Heeyyyy ..Hooop…Bana bak..Ben asabi adamım öyle el şakalarından hoşlanmam. Adama kodummu oturturum..O pamuğu da ağzına teperim senin. Sapık herif…Ne yapmaya çalışıyorsun sen?
-Abi bu işlerin raconu böyle…Kusura bakma.
-Başlarım raconundan maconundan.
Ulan anasını satayım elim kolum kalkmıyor ki şuna iki tokat aşkedeyim şöyle Osmanlısından.
-Ya bak benimle uğraşma..Yüksek yerlerde tanıdıklarım var..Vallahi oylum oylum oydururum seni.
-Abi o yüksek yerlerde olanlara da aynı işlemleri yapıyoruz.Cumhurbaşkanı, Başbakan hiç farketmiyor.
-Kimsiniz lan siz? Ali kıran baş kesen misiniz? Bu memlekette kanun var, adalet var.
-Abi o kanun da, adalet te hep gelirler bizim elimizin altına.
-Oğlum bela mısın sen?
Haydaaa...Ulan herife bak. Konuşmayalım diye bir de çenemi bağlamaz mı? Mımm mımm yaparak da olsa konuşuyorum.
-Baskılar bizi yıldıramaz…Çenemi bağlamakla beni susturabileceğini sanıyorsan çok yanılıyorsun ahbap. Çok yanlış kayaya çattın çoook.
Herif cevap vermiyor bu sefer. İki ayağımın baş parmaklarını birleştirip bir de onları bağlıyor.
-Ulan gassal mısın halhal mısın ne karın ağrısıysan ne halt etmeye ayaklarımı bağlıyorsun ki. Daha yeni ameliyat oldum. Bu halde kaçacak değilim ya. Hem benim sosyal güvencem var. Niçin kaçayım ki hastaneden ?
Herifin hiiiç umrunda değil…Artık beni muhatap almıyor. Yıkadı pakladı şimdi de işkenceye devam ediyor. Al işte…Ellerimi göbeğimin üzerine getirip bir de onları bağlamaz mı?
-Yav hemşerim kulun köpeğin olayım. Ne yaptım ben size? Yav kimsenin tavuğuna kış demem, horozuna taş atmam. Ne istersiniz Allahın garibi bir öğretmen emeklisinden.
Bak hele. Bunca eziyet yetmedi şimdi de kundaklamaya başladı…Hem bu sefer başka yardımcıları da var. Resmen sarıp sarmalıyorlar.
-Heeeyy kardeeeşşş. Ya bari yüzümü açık bıraksanız ha? Bakın böyle nefes alamam. Ölür giderim.
Bu sözlerimi her nasılsa anladılar. Ama insafa geleceklerine kendilerini yerlere atıp tepine tepine gülüyorlar.
-Ölür gidersin demek ha? Haa haaa haaaa… Vah garibim vah. Daha işin farkında değil.
-Ya ne demek işin farkında değil? Adamı dellendirmeyin. Bir kalkarsam valla fena olur.
-Bir kalkarsan mı? Haa haaa haaaaa…
Haydaaa…Yahu sanki adamlara Temel- Fadime fıkrası anlatıyorum.
Herifler resmen güle oynaya sarıp sarmaladılar iyice. Artık hamamdan çıktık. Beni soğuk odaya aldılar. Orada tahta bir yatak var. Amaaaa
-Beni o yatağa yatırmayacaksınız değil mi? Lan oğlum onun içinde insan ne sağa dönebilir ne de sola.
Yok aga…Millette insaniyet diye bir şey de kalmamış. Beni resmen o daracık tahta yatağın içine attılar. Yorgan niyetine üzerine bir de kapak örtmezler mi.
-Lan ölüyorum laaannnn…Hiç mi vicdanınız yok?
Yok anasını satayım.Yok. Anlamadığım tüm bunları bana niçin yapıyorlar. Kime ne ettim?
Yatağın kapağının kenarından az bir şey görünüyor dışarısı. Allahtan yüzümü örten kundak bezi de oldukça ince. Böylece dışarıyı görebiliyorum. Anaaaa…O da ne yahu evlatlar, kardeşler, bütün tanıdıklar herkes toplanmış zırlıyor. ‘’ Ulan zırlayacağınıza şu vicdansızları dağıtsanıza. Çıkarsanıza beni şu acayip yataktan’’.
O da ne? Evlatlarım ve kardeşlerim de bu namussuzlara yardım ve yataklık yapıyor. Benim yatağı onlardan aldı kendileri taşımaya başladılar. Gerçi beni hastaneden çıkarmak için bu kadar güzel-en sevdiğim renk olan yeşil- ve büyük bir araba getirmiş olmaları göğsümü kabarttı ama taşınma şeklim hiç hoşuma gitmedi. Eve gidince soracam hepsine bu manasızlığın sebebini.
Evet evet eve gidiyoruz..Bu yol bizim evin yolu…İyi de ..Hay Allah…
-Heeyyy yanlış tarafa saptınız…Yahu nereye gidiyorsunuz? O girdiğiniz kapı…Yahu Karacaahmet’te ne işiniz var?
Vay beee….Harbiden ölmüşüz de haberimiz yok.
Ulan bahtsız bedevi Sami. Demek ayağı kurtaralım derken kuyruğu titrettin ha? Neyse…Kader…Yapacak bir şey yok. Artık bekleyeceğiz Münker ve Nekir’i…Dur bakalım ne soruyorlardı bunlar?
-Rabbin Kim?
-Allah ( C.C.)
-Peygamberin Kim?
-Hazreti Muhammed ( S.A.S.)
-Dinin ne?
-İslam
-Ne zamandan beri müslümansın?
-Kalü beladan beri…
İyi be unutmamışım. İnşallah atlatırız sorgu sual faslını. Hah zaten geliyorlar her halde. İyi de niçin bir tane? İki tane olmayacak mıydı bunlar? Hem hani bunların cinsiyeti yoktu? Oysa bu gelen baya baya kadın. Üstelik de tanıdığım birine ne kadar da benziyor. Neyse başlasın bakalım sorularına.
Başlıyor da nitekim.
-Beni seviyor musun?
-Anlamadım?
-Beni seviyor musun dediydim. Bunda anlaşılmayacak ne var.?
-Yahu saçmalama. Ben ölmüş gitmişim, senin sorduğun soruya bak. Şu saatten sonra sevsem ne yazar sevmesem ne yazar.
-Geber o zaman e mi?
-Yahu gebermişim işte daha nasıl gebereyim? Hay Allah’ım ya. Hem sen git de Münkerle Nekir gelsin…Onların soruları daha kolay.
-Demek beni istemiyorsun.
-Yahu görmüyor musun ölüyüm ben ölüüüü…
********
-Babaaa…Babaaaa…
-Hıııı
-Haydi kalk..Sahur oldu. Ne o öyle kan ter içinde kalmışsın.
-Rabbim Allah(C.C), Dinim İslam, Kitabım Kur’an, Peygamberim Hz. Muhammed( S.A.S), Kalü Beladan beri Müslümanım.
-Amenna baba amenna…Haydi sofraya.
YORUMLAR
sami biberoğulları
Hep beraber, sağlık ve huzurla..
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Size de hayırlı bayramlar.
Baştan sona ilgiyle okudum
yer yer tebessüm ettim yer yer derine daldım
kalem diliniz mükemmel Sami hocam
Hepimiz aynı yolun yolcusuyuz
hani "yatan ölmez, yeten ölür" diye bir söz var
Allah gecinden versin
hikayede geçen ayak kırılma ve matkap işi başımdan geçmiş 84 yılında
ameliyat gününe kadar kırık yapışmasın diye ağırlık asıyorlar, vücut hareket edince kırık yeri de oynasın diye
platin hala ayağımda
okurken gülümsemelerimi ev halkı gördü sesli okudum onlara yine
kalemin kelamın susmasın hiç
hayırlı bayramlar dilerim
sami biberoğulları
Umarım o platin dolayısyla bir sıkıntı ya da sakatlık yaşamıyorsundur. Benim ayak zaten sakat olduğu için ,içinde platin varmış, yokmuş ğek fark etmiyor ya inşallah sende bir hasar bırakmamıştır.
Selam ve saygılarımla hayırlı bayramlar dilerim.
Mehmet Ziya Dinç
benim ki tam uylukta çubuk şeklinde
çıkarmaya gittim geek yok dediler
25 yıl oldu
saygılar
Hiç düşünmedim acaba uğursuz sayım veya yılım varmı diye dikkat etmedim. Her insanın hayatında kötü olaylar vardır. İçinden ççıkılmaz dertleri ve kimselerle paylaşamadıkları sevdiklerinin veya kendisinin acı çekmesi. Ölün değil dirin lazım. Sonunda rüya olması güzel bir daha böyle saçma sapan rüyalar görmeyin. Evlatlarınız ve sevdiklerinizle güzel uğursuzluğun olmadığı sağlıklı ömür geçirin Allahımda bir daha depremler göstermesin çok acılar çekildi
Sana iyi bayramlar.
selam saygı ve sevgiler
sami biberoğulları
Mesela 2 de bizde ilginç bir rakamdır. Babamın Kendisinin ve erkek kardeşlerinin hepsinin ikinci çocukları sakattır..Irsi bir durum değil..Mesela biri tandıra düşüm yandığı için sakat kalmıştır...Daha da ilginci babamın ikinci evliliğinden olan kardeşlerimin ikincisinin de ayağı sakattır.
Allah cümlemize beden ve ruh sağlığı içinde daha nice bayramlara ulaşmayı nasip eylesin.
Selam ve sevgilerle.
bayram şekeri gibi geldi valla,,defalarca okudum,,son anda kefeni yırttınız sandım,,rüyaymış çok şükür..ömrünüze bereket..yaa yedi yıl nasıl bekliycem ben şimdi:)))
Sağlıklı huzurlu güzel bir bayram dileğimle...
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Sanırım o yedi yıl içerisinde bu rüya gerçeğe döünüşür. Çünkü yedi yı- eğer yaşarşam- yaş olacal 65...Rabbim o kadar yaşamama izin verir mi bilemiyorum..Ve sanıyorum ki 2019 da Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz....
Ben de sana çok çok güzel, mutlu ve huzur içinde bir bayram diliyorum..Daha nicelerine inşallah.
Selam ve sevgilerimle.
hocam yazı çok güzel sürükleyiciydi ne çabuk bitti anlamadım insanın kendi ölmesini görmeside mümkün olabiliyormuş geçmiş olsun hocam allah başka bela ve sıkıntı vermesin inşallah son olur takıntı olunan şeymutlaka arıyoruz gibi oluyor herhalde kutlarım kaleminizisaygılarımla selamlar
sami biberoğulları
İşin doğrusu yazının sıkıcı olabileceğinden korkmuştum çünkü baya uzundu.
Aslında problem etmiyorum sonu dokuzla biten yılları. Çünkü olacak oluyor, engelleyemiyorsun.
Huzurlu ve mutlu bayramlar dileklerimle.
yine yaptın yapacağını...güldürdün ustam bayramını canı gönülden kutlarım gardaş..... saygılar
sami biberoğulları
Huzurlu ve mutlu bayramlar dileklerimle selam ve sevgilerimi yolluyorum.
sami biberoğulları
Çok takmıyorum dokuzları..Sadece bir durum taspiti açısından yazdım..Yoksa Allahtan gelene boynumuz kıldan ince..İster 9 da gelsin ister 8 de...
Selam ve saygılarımla birlikte mübarek bayramınızı can-ü gönülden kutluyorum.
nefes nefese bir yazı okudum...üzüldüm şaşırdım..güldüm..rüya bölümüne bayıldım..bazı yerleri dönüp tekrar okudum..neyse 2o12 deyiz 2019 baya var rahat olunuz..Düşünceler insanın duasıdır derim ben..Gül düşün gülistanlık olsun, yani kötü düşünceyi çağırmamak lazım..Bu konuda uzmanlaştım ben..Beğenerek okudum..sevgiler saygılar..
sami biberoğulları
Bu yazı benim için bile değişik bir yazı oldu. Başlarken sadece hüzün yazmak amacıyla başlamıştım ama yine beceremedim. Gördüğün gibi depremi yazmayı hedeflediğim bir yazı ne hallere döndü.
Benim için dua et. Ben de senin için edeyim..Dün camide hoca dedi kabul olunan duların en başında 1- Anne-babanın duası 2- Yetimlerin, öksüzlerin duası 3- Zulme uğrayanların duası 4- İnsanların birbirleri için yaptıkları dualar geliyormuş.
Selam ve sevgilerimle sana ve ailene huzur ve mutluluk içinde bir bayram geçirmenizi ve daha nicelerine ulaşmanızı diliyorum.
sareyaprak
tek kelime yorumsuz...ve mükemmel hocam...ölmeyiniz..size gelesiye kötü adammı yok....ömrünüz uzun haneniz bereketli olsun...severek okudum ama üzüntü içinde kaldım ha..bayramınız şimdiden mübarek olsun..gül diyarından selamlar...puanın 10 dur..
sami biberoğulları
Bana kalsa bir bu kadar daha yaşamak isterim. Çünkü bu yaşadığımdan bir şey anlamadım. Ama Rabbim ne kadar takdir eder orasını da bilemeyiz tabii ki.
İstanbul'dan gül diyarına kucak dolusu, gönül dolusu sevgiler.
Mübarek Bayramınız kutlu olsun..Sağlık, mutluluk ve huzur dolu daha nice bayramlara inşallah..
Selam ve sevgilerimle