21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
7339
Okunma
Kerbela Aşk’a Belâ: Hz. Hüseyin / Sinan Yağmur
Sinan Yağmur, geçtiğimiz temmuz ayında yayımlanan “Kerbela Aşk’a Belâ: Hz. Hüseyin” başlıklı kitabını Profil Yayıncılıktan çıkardı. Kitap 232 sayfadan oluşuyor. İçeriğine dair ilk göze çarpan: kullanılan metindeki yazıların büyük olması. "Keşke..." diyor, içimden bir ses: “Bir punto daha küçük olsaydı yazılar”. İç sayfaların sağ ve sol şeritlerindeki gül desenleri, okuyucunun dikkatini dağıtıyor. Kitabı okumaya başladığınız andan itibaren bu iç mırıldanmaların yerini, büyük bir derinlik alıyor. Hani her şart ve ortamda okunulması kaçınılmaz olan kitaplar vardır; dilin, içeriğin, mekân ve zamandaki akışın ustaca işlendiği usta işi kitaplar... Bu da onlardan biri.
"Kerbela Aşk’a Belâ: Hz. Hüseyin / Sinan Yağmur" rengini içinde barındıran, su gibi aktı denilecek bir anlatımın çizgisini taşıyor. Üslubu etkili kılan en büyük etken, cümlelerin kısalığı. Yazarın olayları kahramanının dilinden aktarması ise, gerçekliği okuyanın soluğuna direk yansıtan ayna görevini üstlenmekte.
Kapak tasarım, kitabın içindeki çöl rüzgârlarının ağıtını sermiş sanki, okuyucunun merak dürtüsüne. Kapaktaki kompozisyon, kitabın içindeki her anlamı heybesine almış tek bir tarif gibi. Kahverenginin en koyu tonundan en açık tonuna doğru akan tasarım, kahramanın kılıcına ufkun sonsuzluğunu savuracak olan bir gölgenin duruşu ile betimlenmiş. Kılıcını çölün koynunda asıl olan mânâya duâ olup yağdıracak olan duruş, insanlığın inanca, cesarete ve aşk’ın gerçek makamına yağdıracağı yağmur izlenimini de vermekte.
Sinan Yağmur kitaplarındaki ortak dil, bu kitapta da mevcut. O öyle bir dil ki, bir ergeni de sarıp sarmalayan, bir gencin filizlenen düşüncelerinin çınar ağacı sabrına giden yolunu da kaplayacak olan ve yaşamın tüm basamaklarını tırmanıp sona doğru gidişin o tatlı huzurunu soluklayacak olanın da ruhuna hitap edecek bir sunum. Yani 7’den 77’ye hitabın örnek gösterilecek şekli demek sanırım durumun özeti olacaktır.
Bu karşı konulamaz başarının şifresi: İnanmak ve inandırmak kelimelerinin insanlığa şartsız hizmet mühründeki sessizlik olsa gerek. Bu sessizliğin sancılı doğumundan bize kalansa, kâinata armağan edilen hikâyelerin çöl dergâhından çıkıp yürekleri ıslatırken âhiri özleten derinliğine şahitlik etmemizdir.
"Kerbela/Aşk’a Belâ: Hz. Hüseyin" evrensel bir ağıtın bize gelen damlasıdır.Yazar, sorgularken iğnelemeyen, ağlarken ve ağlatırken utancı değil; insanın içinde bir yerlerde sakladığı özeleştiri aynasına baktıran, doğruyu işaret ederken yanlışın kanına girmeyen, dinimizi tarif ederken dinsizliğin topraklarına tecavüz etmeyen, duânın duvağını açarken tek bir rengi değil; renklerin yudumlandığı anlamı, okurun dimağına yükleyen ve sabrın yaşama değil; ahiretimize kan bağışı yapan asıl elçi olduğunu vurgululuyor. İşte bütün bu tarif okuyandaki nefeste saklı kılan mânâdadır asıl sır!
Kerbela, fedakârlık ve adaletin iktidar sofrasına zülüm içeceği ile oturanlarla karşı karşıya gelmesindeki acı bir tarih çığlığıdır! Kerbela, Kûfe ihanetindeki utanç verici kısırlığın hazin kanamasıdır! Kerbela; gâfillerin, ihanetin toprağında insanlığı kundakladığı ağulu sağanaktır!
Söz konusu kitap, tarihin bu utanç rengine ve karanlık çığlığına “Kim bir bardak soğuk su içerse beni hatırlasın.” sloganı ile sonsuz bir mühür vuruyor. Bu cümle evrene vicdan, merhamet, inanç ve karanlığın kuruttuğu asıl insanlık denizini, yine insanla doğurmak mesajını vermek istemiş; ki hatırlamak bir daha gerçekleşecek vahşetleri durdurmanın ilk adımı olsun.
Sayın Sinan Yağmur’un Kerbela’yı işleyişindeki sır, acının kuyusuna ancak kitabı, yüreğiyle okuyabilenlerin inebilme şansını vermesidir. Acının kuyusuna inebilmek, yaratılışın en bakir erdem hazinesidir. Değerli yazar yazdığı birçok kitapta bu yolu izlemektedir. Okurla hemhâl olan yanı kazanımın insan adına olan artısıdır.
Ve!...
Önsöz ve sonsöz arasında tarihin insanlığa çivilediği susuz çığlıkların, besmele yüklü bulutlara kanat çırpmalarıyla kitabın bize sunduğu elçilik, hiç bitmeyecek bir hiçliğin imzasını taşıyor!
Mehtap ALTAN
2012