- 593 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
"TOPRAK KAYIYOR ALTIMIZDAN TOPRAK!.."
Milli Gazete’yi bir defa daha tebrik ediyorum.
“Hayaldi Gerçek Oldu!” diye ironik bir manşetle konuyu kamuoyuna duyurdu.
Konu dediğimiz Sümela Manastırının restore edilip, kilise olarak Patrik Bartholemeos’un ve Rumların hayal ve rüyalarında yaşattıkları gibi özel ayinle kilise olarak ibadete açılması… Hem de Trabzon Pontus Rum Devleti’nin fethedilmesinin bilmem kaçıncı yıldönümünde.
Birazcık tarihi malumat verelim:
Bilindiği gibi Fatih Sultan Mehmet Han 1453 yılında İstanbul’u fethederek ortaçağı sona erdirmiş, yeni çağın kapılarını tüm dünyaya açmıştı.
İstanbul’un fethi ile başlayan olaylar baş döndürücü bir hızla gelişmeye başladı.
Dünyanın neresinde bir fesat yuvası varsa dedem Osmanlı davet ediliyor ve mazlumların imdadına yetişiyordu.
Bu yıllarda Karadeniz bölgesinde hüküm sürmekte olan Doğu Roma kalıntısı Rum Pontus Devleti, Osmanlı mülkünün ortasında kalmış, fesat ateşini yakmakla meşguldü. Ayrıca Fatih’in ortadan kaldırdığı Bizans Krallığı’nın da varisi olduklarını telaffuz etmeye başlamışlardı.
Fatih Sultan Mehmet Han, hem fesat yuvasını tümden ortadan kaldırmak ve hem de İstanbul üzerinde hak iddia edebilecek birilerinin kalmaması için bizzat ordusu ile Pontus üzerine yürümüş, 1461 yılının 15 Ağustos’unda Pontus’u fethetmiş, böylece bölge tamamen Doğu Roma kalıntılarından temizlenmişti...
Başta Yunanlılar olmak üzere Avrupa Hıristiyan devletleri, Osmanlı ve yerine kurulan Türkiyemizin zayıf olduğu anlarda Pontus meselesini ısıtıp ısıtıp ortaya getirmeye başlamışlardır.
Nitekim bağımsız Yunanistan’ın sahneye çıkarıldığı 1830’lu yıllardan sonra Doğu Karadeniz bölgesine karşı ilgi artmıştır. 1870’ten sonra da özellikle Yunanistan’dan gelen Rumların sayıları artmış, Atina’da yerleşmiş siyasi kişiler, Samsun’u merkez yaparak bu konuda çalışmaya başlamışlardır.
1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilânından sonra bu konudaki çalışmalara hız kazandırmışlardır. Bölgede ilk silahlı çeteyi de Amasya Metropoliti Germanos 1908 yılında Samsun’da kurmuştur . Trabzon’daki Yunanistan Konsolosluğu da 18 Ekim 1912’de Trabzon Metropoliti’ne bir tezkere yazarak, Yunanistan Kralı I. Yorgi’nin isim günü olan 23 Nisan’da Aya Gregorios Kilisesi’nde tören yapılmasını istemiş ve böylece konu tamamen bir Yunanlılık konusu haline gelmeye başlamıştır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar’ın Trabzon’u işgal etmeleri ve Rumlar’ı silahlandırmalarıyla Pontusçuluk faaliyetleri çetecilik yapmak suretiyle ivme kazanmıştır.
Rusların buradan geri gitmesiyle Osmanlı Devleti, bölgede hakimiyeti yeniden sağlamış olmasına rağmen, bu dönemde Pontusçuluk faaliyetleri de uluslararası bir boyut kazanmıştı..
1918 Mondros Mütarekesini takip eden günlerde Rumlar, bölgedeki faaliyetlerini daha da artırmışlardır. Bu amaçla bölgede nüfus üstünlüğü kurmaya çalışmışlar dışarıdan göçmen getirmeye başlamışlar ve çetecilik faaliyetlerine yönelmişlerdir.
Merzifon’da faaliyet gösteren Amerikan Koleji idarecilerinin destekleri ile Samsun ve civarında bulunan Pontuscu çeteciler köylerimizi kasabalarımızı kasıp kavurup katliamlar yapmak suretiyle melanetlerini arttırmışlardır. Dahası 1919 yılı Nisan ayında bölgede bulunan askeri birliklerimizin Pontusculara mani olma ihtimaline karşı İstanbul’u işgal etmiş bulunan İngilizlerin ültümatomu ile, Mustafa Kemal Paşa’nın Ordu Müfettişi olarak bölgeye gönderilmesine karar verilmiştir. İngilizlerin muradı Mustafa Kemal Paşa bölgeye gitmeli ve silahlı kuvvetlerimizin elinde kalmış olan silahları tamamen temizlemeli, Rum çetecilerinin önü açılmalıydı. Sultan Vahidettin Han’ın planı ise Mustafa Kemal Paşa’yı, bu bahane ile İngilizlerin isteğini yerine getiriyormuş gibi bölgeye gönderip, buradan Anadolu içlerine gitmek suretiyle vatanın kurtarılmasını sağlamaktı. Nitekim 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa, oradan Amasya’ya geçmiş ve olaylar aynen Padişah’ın isteği doğrultusunda gelişmiştir.
Yörenin vatansever halkı Topal Osman Ağa önderliğinde teşkilatlanmış ve Pontuscularla destansı mücadeleler yapılmıştır.
Kurtuluş mücadelemizin en hararetli günlerinde Pontus çeteleri Samsun merkezli bir isyan başlatmışlarsa da 1923 yılında bu girişim Nurettin Paşa tarafından bastırılmış ve çetecilere hak ettikleri ders verilmiştir.
Bu gün üzülerek görmekteyiz ki, Türkiyemiz bin bir türlü dertle uğraşırken Pontusculuk hayalleri yeniden hortlama aşamasına gelmiştir.
Trabzon merkez olmak üzere Giresun ve kısmen de Ordu illlerinde bazı hain emelli kişiler olaylar çıkarmaya çalışmaktadırlar.
Gerek şehir merkezlerinde, gerekse köylerde bir takım olaylar ve karışıklıklar meydana getirmek isteyen bu hainlerin, gençler üzerinde çalıştıkları, gerek misyonerlik yoluyla, gerek terör hareketlerine gençleri yönlendirme yoluyla bir takım girişimlerde bulundukları öğrenilmektedir.
Ayrıca 2007 yılı içinde Yunanistan’da yapılan bir gösteride Türklerin Pontus soykırımı yaptıklarına dair sloganlar atıldığını, pankartlar taşındığını, bu soykırımın kabul edilmesi için Türkiye’ye baskı yapılmasını istediklerini biliyoruz...
Bölgenin yegane geçim kaynağı olan fındık konusunda da IMF nin politikalarının uygulanması ile bölge insanının fakirleştirilmesinin arkasında da aynı amaç olduğu söylenebilir...
Gerek bölge halkının, gerekse yetkililerimizin bu hain emelleri farkederek gerekli tedbirleri almalarını diliyoruz.
Bu hain maksatlı faaliyetlere asla müsamaha edilmemeli, daha teşebbüs halindeyken gerekli dersler çıkarılıp bölge rahatlatılmalıdır.
Bu gerçekler ortadayken yerleşim yerlerine uzak, hiçbir Hıristiyan vatandaşımızın bulunmadığı, yalçın kayalar üzerinde bulunan Sümela Manastır kalıntılarının İstanbul’daki Patriğin isteği doğrultusunda şu kadar milyon Türk Lirası harcanarak restore edilmesi ne anlama gelmektedir? Turizme hizmet, döviz, cazibe merkezi gibi bahanelerle bizi ikna etmeye çalışırsınız. Hadi öyle olsun diyelim ama, burasını kilise olarak ibadete açmak ne anlama gelmektedir? Hadi onu da “hoşgörelim” desek Sümela Manastırının açılış ayininin tam da Fatih Sultan Mehmed Han’ın Pontus’u fethettiği güne rastlatmak ne demek oluyor? Allah’ın başka günü mü kalmamıştı? Bu ne aymazlıktır, bu ne cürettir. Hadi diyelim ki tepedeki yöneticilerimizi birileri aldatarak bu günü seçtirmişlerdir. Kaç kişiyi görevden aldınız? Kamuoyunu bu konuda aydınlattınız mı? Özür dilediniz mi onuru incinen Milletten? Bari bu aymazlığı gösterecektiniz, hiç olmazsa milletin gözünü boyama politikası da olsa, Trabzon’daki Pontus Fetih Sembolü, ecdat yadigarı Ayasofya Camii’ni de restore edip aynı gün ibadete açsaydınız ya. Ya da İstanbul’daki büyük Ayasofya’yı!..
Erbakan Hocam vefatından önce bangır bangır bağırıyordu:
“Dikkat edin, toprak kayıyor altımızdan toprak!..”
Ayasofyalara bakın desem, sözler boşa,
Gözlerinizi kapadınız, sebep hoşkörü,
Kilise Manastır deyince hep koşa koşa;
Neden aferincilik, neden böyle hoşgörü?..
Ekrem Şama
[email protected]