- 2582 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Ölüm Herkese Yakışır
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Şiirimsi bir yazısının sonunda şöyle diyor dün aramızdan ayrılan Müşfik Kenter:
“Ölünce ne diyecekler?*
Muhtemelen, “ölüm sana yakışmadı”.
Normal tabi, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler”
Birçok insan ölümü görünce isyan eder. Yakını ölür, “zamansız öldü”, “içimde yaşıyor” der. Kaderi mi biliyor ki zamansız olsun ölüm? Ruh ve beden daha önce de ayrıydı, şimdi ayrılınca neden garip olsun? Ölümün geleceğini biliyorken kabullenemez ölümü, “hak etmedi, yakışmadı” der. Oysa felaketler, deprem, sel, ölüm hepsi haktır; çünkü Hak’tan gelir.
Dünya, yalnızca insanların sınanması ve olgunlaşması için yaratılmış geçici bir mekandır. Gerçek ve sonsuz yaşam ahirettedir. Ölüm ise insanın dünya hırsını ortadan kaldıran kesin bir delildir. Ölüm, insanları çok etkilediğinden, kişiyi terbiye eden ve ahlakını düzenleyen en önemli nedenlerdendir. Mümin için Allah’a kavuşma ve cennete açılan bir kapı olan ölüm, bu açıdan bir nimettir.
İnsan hayatındaki tek kesin gerçek olan ölümü unutmak, düşülebilecek en büyük gafletlerden biridir. Her insan, kendisi için belirlenmiş vakitte ve belirlenmiş şekilde mutlaka ölümü tadacak, asla kendisinden uzaklaştırmaya güç yetiremeyecektir:
De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." (Cum’a Suresi, 8)
Bediüzzaman, ölümü şu sözlerle hatırlatır:
“…Dünya durmuyor gidiyor. İnsan da beraberinde gidiyor. Sen de yolcusun. Bak ihtiyarlık şafağı, kulakların üstünde tulu etmiştir(doğmuştur). Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye (vatan edinmeye) niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Maahaza(bununla beraber), ebedi ömrün(sonsuz yaşamın) önündedir. O ömrü bakide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fani ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır.Senin o ömr-ü bakiden(sonsuz yaşamdan) hiç haberin yok. Ölüm sekeratı (ölüm hali, ölüm anı) uyandırmadan evvel uyan!” (Mesnevi-i Nuriye)
Çok açıktır ki, insanların taşıdıkları hiçbir özellik onları ölümden koruyamaz. Genç ya da yaşlı, hasta ya da sağlıklı, yoksul ya da varlıklı, herkes ölüme aynı yakınlıktadır. Bütün bunlar toplumda çok iyi bilindiği halde, yine de insanlar ölümden pek söz etmezler, bu konuda düşünmezler. Ölümü ellerinden geldiğince unutmaya çalışarak bu gerçeği göz ardı eder, konusunu açıldığında, “ağzından yel alsın”, “Allah korusun” diyerek hemen sözü değiştirirler.
Oysa ölümden söz etmek ve her an ölecekmiş gibi hareket etmek, -çoğu insanın düşündüğünün aksine- insanı bunalıma sürüklemez; son derece akıllı olmasını, derin düşünmesini ve beyninin çok güçlü olmasını sağlar. Allah’ı çok düşünmek Allah’tan çok korkmak, ölümü her an bilmek, insanın çok dengeli, tutarlı, teveküllü ve güzel huylu olmasını sağlar. Hiç bir şeyden öfkelenmez, hiç bir şeyden korkmaz, içine tam bir huzur gelir, aklı açılır aydınlanır, her sözü güzel olur, hikmetli konuşur, Allah ona basiret, feraset ve fiziksel güzellik verir. Bu Rabbimizin bir sırrıdır. Yani her güzel şey, bir zorluk duvarının ardına saklanmıştır.
Dolayısıyla kişinin ölümden söz etmemesi, göz ardı etmesi yalnızca kendini kandırmasıdır. Düşünülmese de, unutulmaya çalışılsa da bu kaçınılmaz olaylar, mutlaka eksiksizce yaşanacaktır:
Rabb’imiz, Kuran’ın birçok ayetiyle iman edenleri "dikkatli olmaya" çağırır. Ölümün kesin bir gerçek olduğunu her an hatırda tutmak, ancak tam olarak açık bir şuurla mümkün olabilir. Ölüm her an, her yerde, her şekilde gelebilir. Alınan nefesin geri verilebileceğinin garantisi yoktur. Bu yüzden her an ölecekmiş gibi davranmalıdır. Ölümü sık düşünmek insanın şuurunu açar; insan o zaman hayatına Kur’an penceresinden bakar, Rabb’inin sınırlarını ihlal etmeden yaşar. Dünya imtihan mekânıdır ve “…Her nefis ölümü tadıcıdır.” (Enbiya Suresi, 35)
Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, herşeyi sarıp-kuşatandır. (Fussilet Suresi, 54)
Kadinhaberleri.com
YORUMLAR
Fuat Türker
Ölüm aslında kaçınılmazın eteklerinden asıl olana akmanın penceresidir!
Yine o tarifi imaknsız huzuru soldum sayfanızda...
Kutluyorum saygılar...
Fuat Türker
Teşekkür ediyorum değerli katkınız için. Güzel ve huzur içinde bir bayram dilerim, saygılarımla...
Evet..ölümün gerçek olduğunu herkes bilir de ahirete iman konusunda yaşanan sıkıntılar nedeniyle bu çok kıymetli gerçeğin hayatımıza yansımaları pek görülmez.Avrupa'da ezan sesini duymamak için minarelere izin vermezler..daha çok mescitler vardır.Ezan çünkü ölümü ve ahireti hatırlatır..oysa diriliğe, sonsuz bir hayata davet eder.Ölümden bu kadar kaçan o toplumlarda konfor, teknoloji, düzen ve birçok şey düzgün gibi görünse de ne yazık ki ölümü ve ahireti anlamış,
iman coğrafyasındaki huzur, insan sıcaklığı yoktur.Gidenlerin anlattığı kadarıyla sanki bir ölüm soğukluğu vardır.Ölümü unutmak için anti-aging ten tutun da kapitalizmin diğer argümanları el verdiğince boş çareler peşindedirler.Unutmanın, unutturmanın en bariz alameti olarak baş döndürücü bir hızla değişim ve tüketimi pazarlamaya, reklam etmeye çalışırlar.Biz de her geçen gün onlara mı benziyoruz acaba?
Dİpdiri, bahar tazeliğindeki yazınız için teşekkürler.
Saygı, selam ve dua ile...
Fuat Türker
Değerli katkınız için teşekkürler, selam ve saygılar....
Fuat Türker
Bediüzzaman, ölümü şu sözlerle hatırlatır:
“…Dünya durmuyor gidiyor. İnsan da beraberinde gidiyor. Sen de yolcusun. Bak ihtiyarlık şafağı, kulakların üstünde tulu etmiştir(doğmuştur). Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye (vatan edinmeye) niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Maahaza(bununla beraber), ebedi ömrün(sonsuz yaşamın) önündedir. O ömrü bakide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fani ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır.Senin o ömr-ü bakiden(sonsuz yaşamdan) hiç haberin yok. Ölüm sekeratı (ölüm hali, ölüm anı) uyandırmadan evvel uyan!” (Mesnevi-i Nuriye)
,,,,,,,,,,,,
Ölümü hatırlamak , hemde çok sık..Ölüm rabıtası yapmak.
İnsanoğlu hep korkar ölüm rabıtası yapmaktan diri diri kendini toprağa gömmeyi düşünmekten.
Çünkü ne oraya gidecek yüzü ne de götürebileceği bir azık yok. Bunun içindir ki nefse ağır gelir hep ölümü düşünmek.
Ne güzel demiştir Mevlana/Rumi
"Ey gönül eğer sen ölüme düğün gecesi diyemiyorsan , sevgilini dünya da etmişsin demektir"
İşte bu yüzdendir bizdeki kaçış. Fani dünyalık sevdalara gönül bağladığımız için.Amma kaçış yok güzergah belli, varış oraya.Ana vatan orası. Öyleyse nedir bizde ki bu gaflet uykusu.
Ya Rab uyandır bizi!!!
Yine kıymetli bir yazı ..Kaleminiz daim olsun..
Fuat Türker
Rabb'im ölüme düğün gecesi diyebilenlerden kılsın...