- 3143 Okunma
- 31 Yorum
- 0 Beğeni
ATİNA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Atina’ ya ilk gittiğimde hayal kırıklığına uğramıştım. Açıkçası bu Akdeniz’in tarihiyle ünlü kentini daha güzel bekliyordum. Oturmamıştı bazı şeyler. Binlerce yılın kültür mirası o kent, çirkin binalara bırakmıştı kendini şehrin merkezinde. Tıpkı bizde ki gibi. Ortak çok yönü var iki halkın. Böyle olunca da kenti kent yapan insanlar olduğundan, şehrin güzelliğinde de, çirkinliğinde de ortak paydalar olabiliyor. Sahile kıyısı olan bir kent olmasına karşın, merkezi ve o ünlü Akropolis’in bulunduğu yerler denizden epey uzakta.
2002-2003 yılları arasında tam 1 yıl yaşadım orada. Daha sonrada New York’a geri dönünce 2004 yılının sonuna kadar fırsat bulduğum her zaman Türkiye ile birlikte Atina’ya koşturdum. Bana çok pahalı bir şehir gelmişti orada yaşarken.
Ermou diye bir caddeleri var, aynı İstiklal Caddesi gibi mağazalarla dolu. Trafiğe kapalı ama daha kısa. İstiklal Caddesi gibi bir tat yok. O yıllarda, daha yeni yeni Ermou’nun etrafındaki salaş sokaklara bar, clup yapılıyordu. Ermou Caddesi’nin sonunda, küçücük, tarihi bir kilise var. Çok hoş ve büyüleyiciydi. Ermou’nun paralelinde başka bir caddenin sonunda ise, bir sürü kebap lokantaları var. Özellikle güzel havalarda dışarıda oturması çok hoş. Kebap denilen şeyse büyük bir köfte.Tadı güzeldi. Pita denen bizim pideye benzeyen ama daha ince bir ekmeğin arasında geliyor. İçindeki cacık sosunu akıtmadan daha doğrusu rezil olmadan yiyebilmek için bayağı bir çaba gerektiriyor. Ben her seferinde ıstakoz yemiş gibi o korkunç mücadeleden, yemeği bitmiş ama yorgun, üstüne üstlük o kadar çabadan dolayı hala aç kalkıyordum.
Pireus (Pire) denen bir liman semti var. Orada ben anlatacak pek bir şey bulamadım. Beğenmedim açıkçası ama Pireus‘un biraz üstünde, Deniz Harp Okulunun yanında küçük bir balık lokantası var ki, enfes deniz manzaralı. Orada yediğim kızarmış karideslerin (garides) tadını hala unutamıyorum. Hele ki yazın bahçesinde otururken önümüzden nizami bir sıra ile geçen askeri öğrenciler, giydikleri şortlardan dolayı beni çok güldürürlerdi (etrafa çaktırmadan).
Tourko Limani, yani Türk Limanı ve biraz ilerisinde adını hatırlamadığım ama Mikro Limani olduğunu sandığım yer yok mu? İşte Atina’nın en muhteşem yeri. Önce yat limanındasınız, sonra kıvrıla kıvrıla yukarı çıkan yoldan bar, kafeterya ve restoranların önünden geçerek tam tepeye, harika bir manzaraya ulaşıyorsunuz. Hangi bara, restorana girerseniz girin, o muhteşem manzara sizi büyülüyor. Benim gibi iştahlıysanız şayet o an dünyayı yiyebileceksiniz gibi hissediyorsunuz. Alaturka ya da alagrekolar için ouzo hazır zaten. Veyahut, bira ya da küçük su bardağına benzeyen kalın camlı bardaklarda , o tadı mükemmel Yunan şaraplarından içebilirsiniz.
Halkı her şeyden önce çok dindar ve çok milliyetçi. Çok yabancı memlekete uçtum ama uçak kalkarken ya da inerken, tüm uçağın toplu halde istavroz çıkardığını ya da büyük bir kiliselerin önünden geçerken; otobüste, arabada, yayan çoğu insanın istavroz çıkardığına daha önce hiç şahit olmamıştım. Milliyetçiliklerini de daha önceden biliyordum.Yabancı memlekette yaşayan Yunanların dükkanlarının adı hep mitolojik ya da geldikleri köyün, yerin, adanın adıdır. İstisnasız…Geldikleri yeri anlarımda, mitolojik ad koymaları biraz abartı gelirdi bana. Belki de haklılar. Çünkü hak ettikleri ya da etmedikleri saygıyı görüyorlar Yunan olarak. Türk olmanın aksine.
Paleo Faliro, yaşadığım yer. İzleyenleriniz olduysa,Bir Tutam Baharat filminin başında gösterilen, deniz kıyısında ki semt. Bir Tutam Baharat Filminin orijinal adı Politiki Kouizina’dır.Siyasi mutfak değil anlamı...Poli şehir demek, ama diğer anlamı ise İstanbul, yani Konstantinopoli(s), yani kısaca herkesin dediği gibi Poli…Politiki Kouizina da ,İstanbul mutfağı demek. Filmi bulun izleyin, tavsiye ederim. Ben film piyasaya çıktığında Atina ‘da yaşıyordum. Gerçekten de Yunanlar gözleri yaşlarla dolu izlediler o filmi.
Mutfak dedim de; yaşadığım yerin bir özelliği de Türkiye’den taşınmış Rumlarla dolu olmasıdır. Böyle olunca Türk gazetelerini, Türk malı yiyecekleri kolaylıkla bulabiliyordum. Alt katta bir bakkal amca vardı, İstanbullu. Yufka ve kaymak bile getiriyordu İstanbul’dan. Her gün Kamil Koç ‘un otobüsü gelirdi o semte çünkü. Yunanlar her şeyi taklit edebildiler ama yufka ve kaymağı asla.Yufka yerine milföy tarzı bir şey kullanılıyorlar, yufka ebadında, kaymak yerine hiçbir şey yok, yapamıyorlarmış. Ben New York’a geri taşınmadan hemen önce oturduğum caddeye Güllüoğlu baklava açılmıştı. Atatürk havalimanında elleri Güllüoğlu paketleriyle dolu insanlar görürseniz, onlar Yunanlılar.
Bulunduğum semtte çok Türk restaurantı vardı ama hiçbiri mutfağının Türk mutfağı olduğunu belirtmiyordu.Anatoliki Kouzina, yani doğu mutfağı. Açanların çoğu Yunanistan’a siyasi irtica yapmış Kürtlerdi. Araplarda vardı tabii. Çok leziz Adana, Urfa ve İskender kebaplar yedim. Bizim tarzımızda dönerler de vardı.( Arap ve Yunan dönerlerinin tadı çok kötüdür)
Türkiye’den göçmüş Rumlar…Yunanları beğenmezler. Kaba, köylü bulurlar. Kanlarını inkar etmezler ama biz Türk adetleriyle yetiştik, buralar bize fazla ama yerleştik işte diye dert yanarlar. Gerçektende Yunanlar genel olarak çok kaba ve sürekli her şeye bağırıp çağıran insanlar. Ben alışana kadar psikolojim bozulmuştu. İstanbul’dan tekstil getirip orada satan Rum arkadaşlarım vardı. Hepsinin söylediği; mallar Türkiye’den ama etiketler Made in İtaly. Yoksa kimse almaz derlerdi. Yunanların haberleri yok ama Türkiye’den giyiniyor. O bir şey değil, bizde hiç sıkılmadan ürünlerimize Made in İtaly yi basıyoruz.
Akşam haberlerinde mutlaka Türkiye ile ilgili bir haber vardır. Politik değil. Kim kimin çantasını çalmış ve bunun gibi. Bir de Ege’deki it dalaşları. Halkın Türklerden korkması, bizimle yatıp , nefes alması çok doğal. Medya bunu bilinçli bir şekilde, siyasi olarak yapıyor. Olumsuz diğer örnekse Ermou civarında ki bazı baskı tarzı tişört satan dükkanlarda kimi tişörtler aşırı milliyetçiydi. Örneğin: Yunan bayrağı motifli bir kartal pençeleriyle Türk bayrağını parçalıyor. Hem Yunanistan’a hem de Türkiye’ye giden, aslen Yunan olup ama Amerika’da doğup büyüyen bir tanıdığım, iki ulus arasında ki farkı şöyle söylemişti bana ; Yunanların gereksiz yere aşırı milliyetçi ve kindar, Türklerin ise çok daha affedici ve (inanın böyle söyledi)bu yüzden daha asil . Eminim bu yazdıklarım sol’cu olmanın Türkü ve Türklüğü aşağılamak olduğunu düşünen bazı aydın sıfatlı zatlarca beğenilmeyecektir.
Türk olduğum için kesinlikle bir tepki görmedim. Aksine kucak açtılar, beni tanıdıklarına çok sevindiler. Her ne kadar Yunanlar Türklere gereksiz ve de haksız yere kızsa da bir Türk’e karşı bir şekilde hissedilen eziklikleri var. Bunu biraz zeki ve hisleriniz kuvvetliyse fark edersiniz. Yunan Kominist Partili ve zamanında aktif olarak partide çalışmış yaşlı bir çiftle çok samimiydim. Onların Türklere ve Yunan ordularının Türkiye ye saldırmasına, Osmanlı’ya, Türk kültürüne bakış açışları inanılmaz derecede objektif ve bir Türk olarak bunları duymak sizi hem sevindiriyor hem şaşırtıyor. Aklı başında Yunanlarda varmış diyorsunuz. Örnek vereyim: Yunan ordularının İzmir ve civarına saldırmasının tek sebebinin emperyalist güçlerin elinde Yunanlıların kukla olarak boyun eğmesi ve yaptıkları en büyük hatanın Türkiye’ye saldırmaları olarak görüyorlar.
Yunancada olan Türkçe sözcüklere değinmeden olur mu hiç ?
Atina’da yaşayan ama kendilerini New York’ta yaşarken arkadaşları olduğum çocukları sayesinde tanıdığım İstanbul’dan sadece kısa bir zaman önce göç etmiş yaşlı bir çift vardı.Vasilis amca anlatmıştı bir gün ve ben çok gülmüştüm: Çocukken Yunanistan’a akrabalarını ziyarete geliyor ve Yunan okuluna gitmediği için Yunancası yok. Akrabalarından kendisine Yunanca öğretmelerini istiyor. Onarda başlıyor günlük kelimeleri sıralamaya: Tavani, duvari, sevdas, tenceres… Türkçe kelimelerin sonuna anladığınız gibi genelde –i ekleniyor. Örneğin: saz-i,cam-i vb. Yunanistan’da Türkçe sözcüklerden kurtulmak için bir çaba vardı. Benim yaşımdakilerin bildiği Türkçe kökenli bazı kelimeleri okullu çocuklar bilmiyor kullanmıyordu. Zamanla hepsini teizleyecekler sanırım. Saygı duyarım.
Dedim ya,Yunanistan’da Türk olduğumdan dolayı hiç sıkıntı yaşamadım. Çoğu bana sanki bir sır açıklar gibi aslında şu yemek,Yunan kahvesi, Karagöz Türk biliyoruz dediler. Şu yemeğin ‘’orijinal’’ tarifini verir misin diye benden tarifler aldılar. Onlarda karnıyarık yapıyorlar mesela ama o ağır yemeğin üstüne bir de beşamel sos koyuyorlar. Çok kötü oluyor. Yalnız, kıymalı lahana dolmasını terbiyeli yapıyorlar ki enfes bir lezzet çıkıyor ortaya.
Yunanlar bizim gibi çay içmez. Sorduğunda, niye ben hasta mıyım derler. Çay kültürleri olmadığı içinde yapılan börekler akşam yemeğinde sofrada meze gibi servis edilir. Sürekli kahve içtikleri için sanırım; fazla kafeinden sinirliler ya da hiper aktifler genelde. Türk kahvesini de duble içerler. Bende alışmıştım, hep duble içerim. Eski, siyah beyaz Yunan filmlerinde çok gördüm. Eliniko (Yunan) kafe diye değil, Turkiko kafe diye isterler hep. Hala yaşlılar öyle diyor. Birde frappe kahveleri var ki, harika. Bir kavanoza iki kaşık neskafe klasik koyun, şeker ve süt ilave edip köpürene kadar çalkalayın. Bardağa buzla beraber koyun ve yazın o sıcaklığında afiyetle için. Süt şart değil ama, şeker olmazsa köpürmüyor. Bir de mutlaka klasik kahve olmalı. Afiyet olsun.
Yazımı okuduğunuz için efkaristo para poli .
YORUMLAR
Bir sokağı anlatsana bir gün Banu, gidip görmüşsen eğer badana boyalı pencere denizliklerinden çiçekler sarkan dar sokaklarıyla.
Milliyetçilikleri kör bakışı biraz Kuzey Kore'liler gibi. Akıllarını kullansınlar, okumayı söksünler artık :) Avrupanın ucunda yaşayıp karacahil kalmayı başarabilmelerine bende akıl sır erdiremiyorum. Çok güzel olmuş. Bu arada bi tavsiyede bulunayım fırsat bulmuşken, anahtar yıllığına katılacakmışsın, o benim çok sevdiğim şiirinde kaldı aklım ama etki altında bırakmayayım. Kitapla birlikte cd'ye şarkı haliyle kaydedilip hediye edilse ne iyi olur hatta.
BANU ULUDAĞ
İlerde belki ne güzel olur
şimdi 3 şiirimin arasında kararsızım
bu arada bir bestelenmiş şiirim daha var
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/326854/kiyametim-geldi
Yazabilme fırsatını ancak şimdi bulabildim. Anlattıklarınızın bir kısmını bende yaşadım. 2 yıl yakın çevremi geziye götürmüştüm kuzey bölgesine. Selanik-Kavala-Drama-İskece-Gümülcine gibi. Güneye inemedik ama eksiklik saymadık inemediğimizden. Çok tatlı şeyler yaşadığımız gibi hoş olmayan manzaralar ile de karşılaşmıştık. Bu gezimizi o yıllarda yazdığım Istranca Rüzgarı dergisinde yayınlamıştım. Bana o günleri anımsattınız. Tşk.
Elbete yaz ecem.. tabi bizler her şeyin iyi yönünü alıyoruz ne yazık ki,bize vurun abalıya yaptıkları gibi bizde vuracağız bize vuranları ki ancak böyle başederiz.İnan ecem benimde çok yazmak istediğim var ama burası bir edebiyat sitesi olduğundan her konuyu yazamıyorsun,Günün yazısını kutlarım başarılarının devamını dilerim dost yüreğim.
sevgilerimle
Bahar
sevgili baharca,bende çok olumsuzluklarla karşılaştım ama bir şikayet yazısı olmasını istemediğimden tek tek aktarmadım.olumsuz gözlemlerim olumlulardan çok.ben Türk olduğum için bir tepki görmedim.ama gören olduğunu duyunca da yadırgamam .yaparlar çünkü.bilmiyorum ,kararsızım, acaba Atina 2 yi yazsam mı diye.Selanikte arkadaşım Türk olduğunu söyleyince yere tüküren adamı mesela.Ya da Ermou da,Türk bayrağını parçalayan Yunan bayraklı kartal figürlü t-shirt leri.Belki de gerek yok.Tek isteğim halkımızdan safça onlar bizim dostumuz dememeleri.Dostumuz ama en ufak bir kıvılcımda düşman olabilirler.Daha önce İngiliz dürtmesiyle bize saldırmaları gibi.Uzatmak istemiyorum derin konular.
MENEKŞELER teklifine sağol.Seni ciddiye almıyorum,sanırım şaka yaptın.Komikti.
OZZY........Bu şarkıyı biliyorum.Melodisi kulağımda hala.Çok güzel bir kadının güzel bir şarkısı.Teşekkürler paylaşımın için.Hemen sözlerini orijinal harflerle defterime geçirip,eşimin çaldığı gitar eşliğinde söyleyeceğim.
Yazımı okuduğunuz için herkese teşekkürler...
ecem68 tarafından 2/16/2008 11:08:44 AM zamanında düzenlenmiştir.
BANU ULUDAĞ tarafından 4/26/2010 12:59:58 AM zamanında düzenlenmiştir.
Parakalo Ecem....
Yanni'nin memleketinden merhaba demişsin bize her ne kadar gidip görmemiş olsam bile hiç ücret ödemeden bir tur attım (beleş) sayende. Yani kısacası; gittim, gördüm ve yaşadım...Şimdiii burada eksik olan tek şey bir şarkı o da benden armağan olsun..
Sevgilerimle...
Esena mono
kanenan allon den eho sto mualo mou
aklimda baska kimse yok
kanenan allon den eho pio diko mou
baska iç kimse senin kadar benim degil
kanenan allon konta mou den anteho
yanimda senden baskasina tahammül edemiyorum
einai megalo to problima pou eho
büyük bir sorun bu benimki
kanenan allon den plisiazo toso
baska kimseye bu kadar yaklasmiyorum
ta oneira mou sta heria na tou doso
ellerine düslerimi teslim etmek için
kanenan allon den eho sthn kardia mou
yüregimde baska kimse yok
auta pou lene na sou to poun mprosta mou
sana söylediklerini benim önümde söylesinler
esena mono sthn agkalia mou bazo
yalnizca seni aliyorum kucagima
hara kai pono mazi sou na moirazo
sevinci ve kederi seninle paylasiyorum
esena mono na m'akoumpas s'afino
yalnizca senin bana yaslanmana izin veriyorum
se sena mono psihi kai soma dino
yalnizca sana veriyorum beden ve ruh olarak kendimi
kanenan allon den eho sinantisei
baska kimseye rastlamadim
tis monaksias mou ama gia ta lisei
yalnizligimi böylesi çözebilen
kanenan allon den eho niosei etsi
baska kimseyi hiç böyle hissetmedim
kommati eheis apo ti kate skepsi
her bir düsünceden parçalar var sende
kanenan allon den eho brei akoma
henüz bulmus degilim kimseyi
na mou allazei ston ourano to hroma
gökyüzümün rengini degistirecek olan
kanenan allon den ebala mprosta sou
kimseyi koyamam önüne
na mh fobatai mazi mou i kardia sou
benimleyken korkmasin diye yüregin
esena mono sthn agkalia mou bazo
yalnizca seni aliyorum kucagima
hara kai pono mazi sou na moirazo
sevinci ve kederi seninle paylasiyorum
esena mono na m'akoumpas s'afino
yalnizca senin bana yaslanmana izin veriyorum
se sena mono psihi kai soma dino
yalnizca sana veriyorum beden ve ruh olarak kendimi
Kaiti Garbi
Yunanistana 7 kez gittim ve tüm adaları dahil gezdim gördüm.Fakat benim gittiğim dönemlerde yunan halkının bizlere ne denli düşmanca olduklarını çok iyi gördüm.Belkide politik bir tavırdı ama insan olarak görmedim yunanlıları.İpsala kapısından geçerken arabamın koltuklarına kadar söktüler,sebebide bizi ipsala sınırına kadar gelen istanbuldan göç etmiş bir akadaştı.Neden beni böyle didik didik arıyorsunuz dediğimde,bizler şaşırdık nasıl olurda sizi buraya kadar karşılamaya bir dost geliyor dediler.Sanki arabamızda kaçak mal taşıyormuşuz bizi suçlu gibi görmeleri beni çok üzmüştü. Oradan italyaya gitmek üzere gemiye bindiğimde ise herkesi geçirdiler beni bir kabine aldılar aramadık yerimi bırakmadılar neden ben neden ben bu kadar aranıyorum diye ağlatmışlardı beni.Sonra yunanlılar türk mutfağını,yemeği içmeyi kimden öğrendi bizlerden,bir servis yaparlardı çatalı tabağı kafamıza atar gibi.Dua etsinler türkiyeden giden rumlara onlara insanlık edep adabı muaşereti öğretti,ve benim kültürümle bir yerlere geldiler.Siz o yunanistanın köylerindeki tıpkı benim senin gibi yaşayanları dinleseydiniz neler anlattılar bana,burada yazmam çok uzun olur.Selanik Atamın evini gördüğümde çok şaşırmıştım bakımsız terk edilmiş hizbeydi bilmiyorum şimdi ne alemde.Kesinlikle yunan halkı misafirperver değil,kaç yunanlı evine gittimse bir bardak çayı suyu çok gördüler,nasıl bir bakışları vardı bize karşı hala unutamam ecem.O söylediğin yerlerler hiçte merak edilecek kadar güzel bulmadım.Hiç bir özelliği olmayan yerler.Türk limanı dediğiniz yerde bir balık yemiştim yağındanmı artık pişirme tarzlarındanmı içim bulanmıştı,ama şimdi bilemiyorum değişmiş olabilir ,çünkü Türkiyeden giden rumlar türk vatandaşı olup oraya yerleşenler orayı baya bir düzene soktu.Zaten türklerin çoğuda sizin oturduğunuz semte yerleşmişler.Hı neden memnun kalmadınızda 7 kez gittiniz diyeceksiniz,benim bazı mecburiyetlerim vardı gitmek zorundaydım,ama çok yerleri gezdim benim vatanım gibi bir yer daha göremedim,ben dışarı gitiğimde aç kalıyorum ne sebzenin tadı var ne de yemeklerinin.Vatanımızın kıymetini bilelim ah vatanım var mı senin gibi bir tane daha yok yok yok.Güzel bir yazıydı yüreğine sağlık.Kutlarım.
sevgilerimle
slm ecem yunanistanda demekki halen türklerin korkusu var birde tv de genelde kap kaç vb olayları göstermeleri ve it dalışlar gibi haberlere yer vermeleri nede olsa türkiyeyyi öcü gibi göstermeye çalışmalarıda olsa yinede güzel yanlarıda var aslında türkleri ve türk kültürünü tam olarak yaşamış olsalar bu düşünceleri biraz değişir
emeğine sağlık güzel yazı olmuş tebrikler
Bizlerden istediklerini yaptık.Binlerce yıldır güçlü ve onlara tehdit oluşturan bir ulus ancak böyle güçsüzleştirilebilir.Nasıl mı,yakın tarihe,olanlara,bakalım yeter .Uzun uzadıya yazmaya gerek yok tek tek.Şu bir gerçek ki,dünyayı karıştırmayı,kendileri dışında ki güçleri yok etmeyi,acımasızlığı çok profesyonelce yapıyorlar.
"Fransayı tavsiye ederim,ben bir tek Paris te bulundum .En sinir olduğum hemen Türk olduğunuzu anlıyorlar,sözde iltifat ediyorlar ama bence hakaret;siz çok farklısınız ,diğer Türkler gibi değilsiniz diyorlar.Sevilmediğinizi anlıyorsunuz yani.Birde gerçekten turiste ihtiyaçları olmadığı için ,ne düşündüğünüz ,memnun kalıp kalmadığınız önemli değil.Hayır dışarısı daha güzel değil.Değildi...Son hükümetle artık ''dışarısı daha güzel'' düşüncesi gerçekleşecek.Az kaldı."
önceleri istanbula, izmire... göç ederdi vatandaşımız... şimdilerde. sınır dışı çalışıyoruz. vatandaşta sinir içi birşey kalmayınca ancak sınır dışı kurtarıyor bazılarını...
bizden Temizliği öğrenen bir zihniyet, şimdi bizi küçük görebiliyorsa. BİR YERLERDE BÜYÜK BİR HATA YAPTIK...
kaleminin çok kuvvetli ve anlatımının şiirdede yazıdada her zaman etkileyici olduğunu zaten biliyorsun
yazı beni genelde acıktırmış olsada :) anlattığın her yeri görür gibi oldum ve merak uyandırdı, benimde yunan bi arkadaşım vardı beni ne kadar davet etsede gitmeye bi türlü fırsatım olmadı ama yazından sonra fikrim değişebilir, aslında bize çok benziyen bu insanların ülkesini yaşayışlarını görmek isterim
emeğine sağlık arkadaşım
Fransayı tavsiye ederim,ben bir tek Paris te bulundum .En sinir olduğum hemen Türk olduğunuzu anlıyorlar,sözde iltifat ediyorlar ama bence hakaret;siz çok farklısınız ,diğer Türkler gibi değilsiniz diyorlar.Sevilmediğinizi anlıyorsunuz yani.Birde gerçekten turiste ihtiyaçları olmadığı için ,ne düşündüğünüz ,memnun kalıp kalmadığınız önemli değil.Hayır dışarısı daha güzel değil.Değildi...Son hükümetle artık ''dışarısı daha güzel'' düşüncesi gerçekleşecek.Az kaldı.
ecem68 tarafından 2/15/2008 11:53:06 AM zamanında düzenlenmiştir.
****kenti kent yapan insanlar****
kesinlikle katılıyorum. insanlar tarihi tarih yaparlar. kenti kent...
çok güzel anlatmışsınız Atinayı...
hani şöyle hayal alemine sürüklemediniz bizi... hayal alemi derken; Türkiye geride kalmış, oralar 'DIŞARISI' daha güzellllll... hayalleri...
yazıyı okurken gerçek Atinayı ellerime sunmuşsunuz gibi hissettim. gözümün önünde tüm güzellikleriyle, çirkinlikleriyle Atinayı görmüş kadar oldum...
yurt dışına hiç çıkamadım, nasip olurda fırsatım olursa mekke-medine-mısır ve fransayı görmek istiyorum. birde diğer Türk devletlerini... :)) çok mu istedim :)))
akıcı güzel anlaşılır bir uslup kullanmışsınız. zordur bu şekilde anlatmak...
Bize ne kadar düşman gözükse de insanlarının ne kadar misafirperver ve bizim yapımızı andıran kişiliklerini iyi bilirim. Aslında ben de bir hayal kırıklığı yaşadım desem yalan olmaz. Tarihiyle ünlü bu kenti bende sizin gibi tarihi yapılarıyla ve ihtişamıyla hayal ediyordum, ama o şehri de yeni dünya medeniyetine yem olmuş anlaşılan. Sayenizde o güzel anlatımınızla Atinaya da gitmiş olduk. Teşekkür ederiz.
Hoş ve sevecen bir anı-yazı olmuş.
Bizim sahiplenmeyi unuttuğumuz bazı yiyecek türlerine adamların sahip çıkması ne kadar üzücü..
Oysa anadoluda yıllardır biz üretiriz bu yiyecekleri..
Yaşanılan yerlerden kaleme düşenleri keyifle okudum..görmek lazım belkide okuyunca öyle düşündüm.
Kutladım yazarı paylaştığı için..
Sevgiyle..
Yazınız bir Tv tanıtım programı tadında . Öylesine güzel, sade ve kolaylaştırıcı bir dil kullanmışsınız . Kutluyorum .
Çarpık kentleşme ve hızlı gelişimin bir örneği de Pire semti dediğiniz bölge olsa gerek . Yıllar öncesinin haritalarında Pire ayrı bir kent yada ilçe merkezi olarak gösterilirdi , bugün semt diyorsunuz işte . İstanbul-gebze yada silivri gibi ....
Çok güzeldi , kutluyorum, teşekkür ediyorum ...
YAŞAMI DOLU,DOLU YAŞAMIŞSIN ECEM HANIM
SENİ KISKANMAYA BAŞLADIM...BENSE EDİRNEDEN
ÖTEYE GEÇEMEDİM,UÇAĞA BİNEMEDİM..YURT DIŞINA
ÇIKAMADIM...CANIM,KANIM,DAMARLARIMDAKİ ASİL
KANIM ANADOLUM İLE AVUNUYORUM..GERÇİ MEMLEKE-
TİMİN 60-70 KADAR VİLAYETİNİ GÖRDÜM AMMA...
Kutlarım...Bizlerine ATİNAYA götürmüş oldun
Emeğine,kalemine sağlık
Ansiklopedik bir yazı gibiydi. Gidip görmüş gibi bir duyguya kapıldım.
Ancak bir kaç nokta var ki altı çizilen Trükiye'den baklava alıp götüren bir millet baklavaya ve lokuma ülkeleri adına tescil ettirdiler. Dahası da var ama konumuz dışı...
Tebrikler efendim saygılarımla.
fertom tarafından 2/15/2008 9:36:38 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Gürselce,Ben oradayken olimpiyalar için sürekli bir şeyler inşa ediliyordu.AB buna yüzde yüz destek oluyordu ,ama Yunanlılar yaptıkları yollar ve traleybüs içinde para isteyince AB onlar sizin görevleriniz,olimpiyatla ne ilgisi var diye kabul edilmemiş,medyaya yansımıştı bu olay.Benzeriz ama yazımda unuttuğum bir şey var ki benim çok hoşuma gitmişti.Kadınlar özgür.Yolda yürürken kesinlikle laf atılmıyor,rahatsız edilmiyorlar.Ne giyerlerse giysinler.Daha başka şeylerde var ama düşündümde belki ikinci yazıya koyarım ..sevgiler
Sevgili Ece, biliyorsun bizlerde Yunanistana komşu bir ilde yaşıyoruz.Sık olmamak kaydı ile ve senin gibi sürekli olmamak kaydı ile defalarca gittik yunanistana.Hatta havaların düzelmesini bekliyoruz, mart sonu gibi tekrar gideceğiz.Aslında birbirimize o kadar benzeyen bir toplumuzki anlatamam. şimdilerde senin orada kaldığın 2002-2003 lü yıllardan biraz daha oturmaya başladı bazı şeyler.yani AB ye katılmalarından sonra ABA yunanistana çok fazla parasal ve kültürel destekde bulundu.Zaten toplam nüfusları Bizim İstanbulumuz kadar olanda bir şehir olunca, bazı sorunlar daha çabuk çözüldü.Düşünsene Ece benim ülkemi, Edirnenin Mericinden,Karsın hanak ilçesine, sinop un ayancığından, iskenderuna kadar bir kocaman ülkede yaşıyoruz.sorunlarımızda o denli büyük.
Defalarca gitmeme rağmen Yunanistanı anlatış tarzın ve benim göremediğim bir çok yönünü çok güzel anlatmışsın.Binlerce defa gittiğin yerlerin belgeselini izleseydin, bu kadar güzel anlatamazdın.Her insan imkanları ölçüsünde oraları gidip görmeli.bak banada senin yazınla ilham geldi, bende uygun olduğum bir ara Bulgaristanı yazayım.eline sağlık arkadaşım.