- 548 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çok Film Hareketler Bunlar
Çok Kötü Film Hareketler Bunlar
Popüler kültür, hızlı tüketme felsefesi üzerine kurulsa da popüler kültürün kazandırdığı para ve şöhret gözden kaçmaktadır. Tek bir başarının medya tarafından şişirilmesiyle oluşan popüler kültür, anlık yükselen bir tren yakalasa da nitelikten yoksun bir anlaşın ürünü olduğundan varlığı geçicilik üzerine kuruyor.
Popüler kültürün, en somut halini televizyonda görüyoruz. Televizyonun reyting hedefi, cinselliği, kadını, ekonomiyi ve lüks yaşam gereçlerini ön plana çıkarmaktadır. Bunları en adi şekilde sömürü malzemesi haline getirmekten çekinmediği gibi insanlara bu nu bir yaşam biçimi olarak sunma çabası görülmektedir. Malzemenin tüketilmesi ancak sunulanın yaşam biçimine dönüşmesiyle kolay olur.
Televizyondaki diziler ve diğer programlara dair çok şey söylenebilir. Ancak biz bir televizyon programı olan “Çok Güzel Hareketler Bunlar”ın sinema versiyonu “Çok Film Hareketler Bunlar” filmini değerlendirmeye çalışacağız.
Televizyonda reyting iyi olan ÇGHB’nin izleyici kitlesini ayakta tutmak adına güldürü öğelerinin merkezinde cinselliğin ağır bastığını görüyoruz. Cinsel içerikli olmayan skeçlerinde konun çoğu kere dönüp dolaşıp cinsel dayanmaktadır. Türkiye de güldürü ancak belden aşağı konularla yapılabiliyor. Belden aşağı konu etmeyen güldürüye maalesef rastlamak mümkün değil. Toplum belden aşağı esprileri seviyor. Bunu içeren programları da takip etmekten zevk alıyor. Cinselliğin en adice kullanan programlar izlenme rekorları kırıyor. ÇGHB’nın yapımcıları ve televizyon yetkilileri bunu çok iyi bildiklerinden olsa gerek skeçlere cinselliği serpiştirmekte sakınca görmüyorlar.
ÇGHB’nın mantığı ve olaylara bakış tarzlarındaki yüzeysellik, programın sinema versiyonun da içeriğini benzeşmesine yol açmıştır.
Sinema versiyonun bir filmden çok bir skeç programı havasıyla izleniyor. Dokuz farklı hikâye ile Türk sinemasında bir ilk sloganı sadece seyirci çekmenin reklâm kandırmacısı.
Oyunculukların çok kötü olması, rol dağılımın rast gele oluşu, öykülerden tat almayı zorlaştırıyor. İlk öyküden son öyküye kadar oyuncu performans başarısızlığından söz edilebilir.
Öykülerin, bir şey anlatma derdi yok. Komiklik olsun da ne olursa olsun anlayışı göze çarpıyor. İzlerken acaba bunlar ne anlatmaya çalışmış diye kendinize söylenebilirsiniz. Neyi hiciv ediyor, neyi eleştirmiş, ne çözümler sunuyor, hangi derdimize değinmişler diye sormayın. Çünkü öykülerin zorlama kurgularında bunları bulamazsınız.
Daha ilk öyküde seyircisini cinsellikle ekran bağlama uyanıklığına rastlıyoruz. Sanırım oyuncular yıl içinde çok yoruldular. Haydi, tatil yapalım, tatil yaparken de bir de film çevirelim: Hem para kazanırız, hem tatil yapmış oluruz hem de bir filmimiz olmuş olur, diye düşünülmüş gibime geldi. Erkek kız ilişkilerinin bayalığını eleştirme adına, komiklik değil bir dolu saçma sapan diyaloglarla karşılaşıyoruz. Tatilin sadece kız tavlama ve sevişme üzerine kurmak, toplumla ciddi anlamda dalga geçmek olsa gerek…
Dokuz öykü üzerine tek tek yazmanın bir esprisi yok. Ama her şeyi paraya dönüştürme mantığı üzerine kurulu zihniyetlerin ne yapsam da izleniyor anlayışının seyirci tarafından kırılması gerekmektedir. Sinema da güzel filmlere imza atılmasının tek yolu bu tür çalışmaları boş koltuklara boğmak olsa gerektir. Yoksa sinema salonlarımız böyle ticari filmlerle dolup, taşacaktır.
Osman Tatlı
[email protected]
www.sinemaelestirisi.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.