Kel Şerif
-1-
Şerif halam, çocukluğumun en eğitici, en renkli simalarındandı. İnce narin bedeni, hafif kambur yürüyüşü, yanından hiç ayırmadığı av tüfeği, kuşağı, kuşağın üzerinden bağladığı ve içinde daima biz küçük çobanları emirlerine itaate ikna ettirecek cinsten bir şeylerin bulunduğu peşkiri ile çocukluk albümünün en otantik dağ köyü kadınıydı O.
“Sen börek açabilir misin hala?” Diye sorduğumda; “o nereden çıktı be uşak!” Diye tatlı sert azarlamıştı beni. Şeklen kadın, edasıyla erkek olan büyük halamın yufka açamayacağından, çamaşır yıkayamayacağından, dahası doğuramayacağından o kadar emindim ki Hayrettin Dayı’yla Emine Abla’yı leyleklerin getirdiğine sahiden inanırdım.
Babaannemle annemin, “bu kızın yürüyüşü bizim Şerif’e benziyor,” diye gülüşmelerinden sonra içime ne tür korku tohumları düştüyse, evde her börek açılışında oklavayı kafama yemeden uzaklaşmazdım diplerinden.
Sözü babaanneme getirdiğimde halamı kendi yanıma çekeceğimden emindim. Onlar gelin ve görümceydiler çünkü. “Babaannem börek açamayan kızları evermezler diyor" diyerek açmıştım kara kutuyu. “Kendisi çok mu biliyormuş! Ali Beyin Konağına geldiğinde yüzünü yıkayamazdı nursuz. Şimdi karı olmuş da beni mi beğenmiyor kenef!” “Sen kaçmışsın Hüseyin Enişteme?” “O gavuç deden verseydi kaçmazdım. Evelinde de böyle aksiydi O.” Derken gülüyordu halam.
O güldükçe daha da iştaha gelip, annemin “çok debeştirme, o kısmına aklın ermez ,” diye geçiştirdiği bütün konuları peşpeşe sıraladım o gün. “Kızlar halaya çeker, diyor babaannem.” “Allahıma şükür ki öyle,” derken hiç de gülmemişti halam. “Hiçbir uşağımız Koca Memet soyuna çekmedi!” Nabza göre şerbet ayarlama yeteneğimi Koca Mehmet Soyundan almış olmalıydım. Ne de olsa annem babaannemin yeğeniydi aynı zamanda. Çift dikişli Koca Memetlerdendim ben. Kel Ali Beyler kavgacılığı, Koca Memetler uzlaştırmacılığı ile anılırlardı bizim oralarda.
“Ama… Kel Şerif diyor sana dedem.” Babaannem diyor desem, halanın öfkesi artacak. Hassas ayar çekmiştim söze. Dedeme kızmazdı halam. Kel derdi, kör derdi, hızını alamazsa gavuç derdi, ama kızmazdı, biliyordum. “O dölü herif kendi keline baksın!” Dedi. Kararlıydım. Kel Şerif halamın bürgüsünün ve nezgebinin altında sakladığı kelini o gün görecektim. “Ama benim saçlarım var hala, Koca Memetlerden miyim şimdi ben?” Öfkeli öfkeli baktı yüzüme. Sonra etrafına bakındı. İnekler ağaçların gölgesine sinmiş geviş getiriyorlardı. Koyun ve keçiler uyuşuk uyuşuk otluyor, çoban çocuklar az ötemizde kendi aralarında hareretli harerteli konuşuyorlardı. "Iramazan!” Diye bağırdı Halam. “Kaşa var da bak bakıyın, gelen giden var mı? “Benim iki dakika oturmam sana batıyor mu hala!” Diye terslendi genç irisi Ramazan. “Kaşın öte yanı köy! Kurt dağdan gelir, köyden gelse gelse adam gelcek! O da seni mi yiycek!”Diye de ekledi ardından. “Homur homur etme buban gibi de var bak da gel!” Diye Hastoğluların keçileri kadar aksi olan çobanını azarladı hala.
Ramazan, köy tarafındaki kaşa doğru yönelince, başındaki bürgüyü sıyırdı açtı. Bürgünün altında, saçlarını derli toplu tutsun diye giydiği nezgepin bağını hızlaca çözdü.
O güne kadar, öyle gür, öyle güzel saç görmemiştim. Kel Şerif Halamın saçları, a ltın sarısından bir şalele gibi omuzlarından beline, aşıp gidiyordu. Ne sorduğumu çoktan unutmuş, hayran hayran bakıyordum. “Senin kel dedenin karısında var mıymış bu saç, git sor,” dedi. Şaşırdığım doğruydu. Halamın saçlarını gördüğüm an içimi kaplayan sevincin nedenini bilmesem de saçına başına söz söyletmeyecek kadar çok seviyordum babaannemi. “Var tabi!” diye tersledim Halayı. “Var, ama onunkiler kara.” “Kendi de süt beyaz sayılmaz zati” dedi, halam. “Hiç de bile! Bembeyaz benim babaannem,” deyip, olayı tekrar gelin görümce itişmesine çekmenin anlamı yoktu. Akça pakça bir kadındı benim babaannem ve halam da bunu pekâlâ biliyordu.
Ramazan, gidişine bakıldığında kendisinden beklenmedik bir hızla geri döndüğünde Şerif Halam, nezgebini çoktan başına geçirmiş, bürgüsünü örtünüyordu. “Senin bu goca halan kel mel değil guzum!” derken, azarlıyor mu, yoksa kendinden olanı sarıp sarmalıyor muydu, karasız kalmıştım.
“Halam seni börek diye açarmış de, o dili saçından uzun babaannene, e mi! İkimizde gocadık gittik; benimle uğraşmaktan vazgeçsin zilli," diye bir de selam saldı. Söylesem de birşey fark etmezdi, bu iki kadın, hem böyle itişir hem de garip bir şekilde kollarlardı birbirlerini. İşime hiç yaramayan o selamı yerine iletmedim tabii.
Attığını vururdu halam. Tüfeği laf olsun diye taşımazdı. Kurt ya da tilki vurduğunu görmedim ancak fişeği esirgemediği günlerde, kuzguna, kargaya acımazdı. Vurmaya kıyamadığına da söverdi. O’nun sövmeleri erkeklerden duyduğum analı avratlı cümlelere pek benzemezdi. “Hacı kızı ya,” derdi annem. “Söverken Yaradan’ını incitmez Kel Şerif abum.” Uyaklı nizamlı sövgüleri, hedefini şaşırmayan övgüleri, taşı gediğine oturturken söylediği o beyit beyit incileriyle sadece benim değil, bütün akranlarımın hafızasında hak ettiği makamı almıştır halam. Benim onlardan fazlam, o vecizelerinden birinin şu an sol omzumda kazılı olmasıdır.
Not: İkinci defa okumak durumunda kalan arkadaşlarımdan özür dilerim, ama devamı için öncesini buraya almak gerekiyor, diye düşündüm.
YORUMLAR
Bir yöre veya kültür şivesiyle anlatıldı mı okurken daha çok zevk alıyor okuyucu...Hiç tevazu gösterme abla şiveli yazmak çok zordur...Şahsen benim yöremin şivesi dilime yerleşmiş olmasına rağmen kendi lehçem ile bir şiiri veya yazıyı kaleme alamam..Hadi beni geçelim ben zaten edebiyatçı sayılmam...Türkiye de bir yöreyi şivesi ile yazabilen kaç yazar var ? Bu işin hakkını vererek yazan yazar olarak ben sadece Fakir BAYKURT ve Yaşar KEMAL'i biliyorum. Gerçekten bu çok güzel ve yazılması oldukça zor bir yazı....İçten tebrik ve saygılarımla...Sevgi ile kalın...
Değerli dost harika bir yazı okudum sayfanızdan tebrik ederim sizi ve kaleminizi
Saygılarımla
Bilal YILMAZ
Aynur Baş
Selam ve saygım ile...
Adaşım, bu öyküyü çok sevdim. Devamının gelecek olması da cabası. İnşallah kaçırmam. Yalnız ben bir kısım için tekrar okumak durumundayım. Kaçırdığım birşey var gibi geldi bana.
Böyle yeteneklerin bilinmiyor oluşuna üzüldüğüm kadar, şu edebiyat adına hiç bir şeye üzülmüyorum desem inanır mısınız? Dilerim gönlünüzce olur herşey.
Çok çok tebrikler.
Sevgiler.
Aynur Baş
Tanrım,
resmen kaçamak yazıyor,kaçamak okuyorum.
Bu bir ay da geçse, daha çok paylaşım yapabilsek diyorum adaşımla...
Yazıp, şöyle bir dış gözle bakmak
ve kalemine saygı duyduğun birilerinden
beğeni almak kafi. Gerisi amatör ruha ziyan :)
Diğer türlü dönüşümler için zaman yok Aynur Hanım.
Hayat o yolda çok şans tanımıyor şimdilik ama belki bir gün
toparlarız biz de yazdıklarımızı... Zaman ne yoku var kılıyor ne varı kolay kolay yok edebiliyor, biliyorsunuz. Yani siz, ben.... Bizler...
Birbirimize yeteriz bence :)
Dost selamım ve içten teşekkürlerimle...
Aynur Engindeniz
Sevgilerimle.
Ben de böyle yazmak istiyoruuummm:))
Seviyorum bu anlatım dilini, bu sessizliği, duruluğu..
Ve bunun yazıldığı sahne yine gözlerimin önünde, belki çayla ama hızla değil. Ara ara dalıp kendine giden gözlerle..
Kelimeler, ağız kullanımı(beni toprağa gömsünler, betona değil), betimlemeler... Biraz ne derler..
Ne derler dediysem artık yolun sonu, birgün minik kütüphanemde oturmuş öykü yazıyor olacağıma inanıyorum. Hayallerim var benim de, kimse bilmese de öykülerim olacak.. Ve sakladıklarım, sakladığım güzel öyküler de..
Sizi okumak hep dediğim gibi güzel..
(Çok minik bir şey. Havine gidiyoruz..Havinden aldım..Havini de götürün. "Havin'e" söyleyin.. Allah..
"Allaha şükür ki öyle" bunu sanki "Allah'a şükür ki öyle" yapsak daha mı iyi (benim adım olsa umrumda olmaz bu kadar özenle dikkat edilerek kaleme alınan bir yazın çalışmasında ama bu kelimeyi görünce genelde birkaç saniye yutkunduğumdandır ki daha farklı görmek istiyorum hep.. Mazur görün olur mu..)
Sevgimle.
Aynur Engindeniz
Aynur Baş
Kalemini ilk okuduğumda ben senin öykü yazdığını düşünmüştüm desem?
Günlük demiştin... Ha yaşananı hikaye etmişsin ha yaşanılası olanı.
B Mükemmeliyetçilik sezinliyorum kaleminin sesinde. Ya iyi yazarım, ya hiç dokunmam der gibisin. Eminim sen güzel de çay yaparsın :) Kahveye üşensen bile, ellerin cezveye değdiğinde o da nefis olur, bahse varım.
Çekinmek, korkmak... İtinadan. Özenden o. Dahası emeğe saygıdan. Kaleme saygıdan. İddiam o dur ki, sen ne yazsan, ne türe dokunsan, güzel yazarsın...
Diğer konuda iyelik eki daha doğaldı orada ve haklıydın tabi ki.
Teşekkürlerim çokça...
Sevgim, saygım ondan daha fazla....
Sağol Havin.
Sevgili yazarım o kadar dolu ve koca bilge bir yüreğe sahip ki;
İlk okuduğumda da aynı şekilde, o anları an be an yaşamıştım sanki..
Ve kalemin gücüne anlatımına bayılmıştım..
Ve şimdi de tatlı bir anımı anımsamışcasına gülümseyerek ve haz alarak okdum..
Senden gelen her dizeye ve edebi anıya eyvallah, başımın tacıdır..
Zevkle okudum, devamını da bekliyorum, takipteyim kıymetli şair-yazarım..
Saygım sonsuz sevgim ve hürmetlerimde...
Kalemin hep yazsın inşAllah...
Aynur Baş
(Umarım doğru yazmışımdır. )
Şu online mesajlaşma sistemlerinden birini kuruyorduk kurumda.
Maksat kurum içi iletişim ve evrak dağıtımında zaman kazanmak tabi. Yazıyor arkasından yazdığımız arkadaşın odasına gidip kontrol ediyorduk. Sana mail attım geldi dimi ? :)
O günler aklıma geldi şimdi... nedense... Ki beş yıl oldu mu acaba....Ne çok, ne çabuk teknoloji şimdi... Bir sokak ötemdeki arkadaşıma ingilizce seni seviyorum diyorum dijital ortamdan. Hey gidi dünya hey.
Bayramda bari görüşür değl mi?
Sevgim ve saygımla hemşerime.
Neşe CÖMERT
gelmedi mail, halbuki yolunu gözlüyordum..
neyse can sağolsun,
sen iyi ol, var ol yeter..
sevgilerimle...
Sevgili Aynur, yazını okurken bayırdaki inekleri, halanın sırma saçlarını, dahası o güzel şiveli insanların kendi aralarındaki tatlı çekişmelerini gördüm. Şahit oldum.
Ve bu yazıyı çok başarılı buldum.
Tebrikler, sevgiler...
Aynur Baş
Selam, saygı ve sevgilerimle...
Şive daha da işlenebilirdi ama
dengeli bir anlatım olsun istedim,
İkinci bölüm biraz daha diyalog ağırlıklı
ve doğrusunu isterseniz şive konusunda hâlâ karasızdım ki
beğeniniz o bölümde de ortalama gitmemi salık verir gibiydi :)
Şiirde denemede gösterdiğin maharetin
Hikayede perçinleşmesiydi Kel Şerif
Sohbet tarzı işlenişi dili, şivesi herşeyi ile güzel bir hikaye olacak
Olacak diyorum çünki bir bölüm daha var.
Bu Kalem alkışı hakediyor
Bende alkışlı-yorum
Selam ve saygılar Dost yüreğine
Her daim sevgilerimle...
Aynur Baş
Çok şımartıyorsun usta bu kalemi sen,
çookk :(
Selamım ve teşekkürlerimle kalem arkadaşıma.