- 780 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VATAN SEVGİSİ VE iMAN
VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR
“Çanakkale Geçilmez”
Vatan sevgisi ile iman arasında sıkı bir bağ vardır. İmanlı olmak vatan sevgisini gerektirir. İman; bir şeye inanmak ve bu uğurda mücadele etmektir. Türk Mille-ti, vatanına düşkün, asker, teşkilatçı bir millet olarak tarih sahnesine çıkmıştır. İslam ile tanışmadan önce de Türkler vatanı kutsal bilinmiş, uğrunda canlar fe-da etmiştir. Türklerde vatan ana demektir, yar demektir, namus demektir. Va-tana yönelen her türlü tehdit, namusa, anaya ve özgürlüğe yönelmiş tehditler olarak kabul edilmiş ve bu tehditlerin bertaraf edilmesi için çok çetin mücade-leler verilmiş; mücadeleler sonucunda Türkler, vatanlarını korumuş, sınırlarını genişletmiş ve tarihte emsali olmayan medeniyetler kurmuştur.
Türklerde vatan sevgisi İslamiyet’in kabulüyle daha da anlam kazanmış, vatan uğrunda ölenlere şehit unvanı verilmiştir. Şehitlik öyle bir unvandır ki; makamla-rın en yükseğidir. Peygamberler dahi o makama ulaşabilmek için dualar etmiş-lerdir.
Vatan savunmasında mücadele eden kahraman Müslüman askerlere Yüce Allah (c.c) o kadar yakın olmuş, o kadar manevi destek göndermiştir ki; kimi akıllar bunu anlayamamıştır. Yakın tarihimize kısa bir göz attığımızda Yüce Al-lah’ın (c.c) Türk Milleti’ne nasıl yardımlarda bulunduğunu rahatlıkla görebiliriz.
a-) Kıbrıs Barış Harekâtı’nda yaşanan ilginç bir olay:
Dereşen Köyü’ne kim olduğu bilinmeyen bir ziyaretçi gelmiştir. Herkesle selam-laşıp, tokalaştıktan sonra niçin geldiğini şu şekilde açıklamıştır: “Arkadaşlar, 1974 Temmuzunda Kıbrıs Beş Parmak Dağları’nın üzerinde uçuyordum. Yakıtı-mın bitmek üzere olduğunu fark ettim. Geriye dönme hazırlıklarına başlamıştım ki; tam o sırada sağımda ve solumda başı sarıklı iki kişi ortaya çıktı. Bana dedi ki; ‘Sen görevine devam et. Geri dönme. Uçak bizim kontrolümüzde’ Bir anda uçağın kontrolü bizden çıktı’ Görevimizi başarıyla tamamladıktan sonra uçak tekrar pilotun kontrolüne bırakılmıştır. Sarıklı kişiler pilota, kendilerinin Şeyh Ah-met Kebir ve Şeyh Muhammet Kebir olduklarını söyledikten sonra; “Eğer bizi ziyaret etmek isterseniz biz Ardahan’ın Dedeşan Köyü’ndeyiz” dedikten sonra gözden kaybolmuşlardır. Hayret içinde pilotu dinleyen köylüler, pilot ile birlikte Dedeşan Köyü’ndeki türbeye gitmişlerdir. Muhtar ve imam da bu ziyarete işti-rak etmiş ve kurban kesmişlerdir. Köylüler, pilotu bir gece misafir ettikten sonra yolcu etmişlerdir. 1980 yılında Kıbrıs’ta askerlik yapmıştım. Bu mucizevî olay ha-len Kıbrıslı soydaşlarımız tarafından hatırlanmakta ve anlatılmaktadır.
Yüce Allah’ın (c.c) yardımlarının yağmur gibi Müslüman Türklerin üzerine yağ-dığını gösteren bir başka savaşta hiç kuşku yok ki Çanakkale Savaşlarıdır:
b-) Seyit Onbaşı Mucizesi: Çanakkale Deniz Savaşları sırasında, Seddül bahir açıklarında düşman gemileri Morto Koyu ile Seddül Bahir tepesini bombardı-man altına almıştı. Müslüman Türk askeri ise şehitlik makamına ulaşmanın he-yecanıyla düşmanla dişe diş savaşıyordu. Bu sırada bir İngiliz gemisinden fırlatı-lan bomba, Morto Koyu sırtlarındaki topçu birliğimizi toptan imha etmişti. Bu birlikten sadece Seyit Onbaşı kurtulabilmişti. Etrafında gördüğü dehşet sahne-lerine aldırmayan kahraman onbaşı, yaralı olmasına rağmen dört kişinin ancak kaldırabileceği 257 kiloluk top mermisini namluya yerleştirip ateşlemiştir. Bu mermi, İngilizlerin Queen Elizabeth gemisinin bacasında girerek gemiyi ikiye bölerek batırmıştır. Bu mucize, savaşın kaderini belirleyen önemli olaylardandır
c-) Golyat’ın Batırılması Mucizesi: Türk Ordusu’na haince saldırılar planlayan Golyat, savaşın en kritik evresinde kara bulutlar tarafından kuşatılmış; Osmanlı askerleri, bu sisten faydalanarak düşman gemisini batırmıştır. Bu olayın şokuyla yerle bir olan General Hamilton, olayla ilgili şu ilginç sözleri söylemiştir. “Dün geceki kesif sis sırasında bir Türk feribotu, Çanakkale Boğazı’ndan sızıp, Golyat zırhlısını torpidoladı. Düşman madalyayı hak etti. Kahrolsunlar!”
d-) Pusula Mucizesi: Çanakkale Deniz Savaşlarındaki mucizeler sadece sis ve bulut mucizelerinden ibaret değildi. Bu mucizelere ilaveten bir de pusula mu-cizesi yaşanmıştır. İngiliz birlikleri, ellerindeki pusulalar ile yön bulmaya çalışıyor-lardı; ancak bir anda pusulaların her biri her tarafı kuzey olarak göstermeye başlamıştı. Pusulaların azizliğine uğrayan İngiliz birlikleri ne yapacaklarını şaşırı-yor ve saldırı için hangi yöne gideceklerini bilemiyorlardı. Bir İngiliz subayı olan John Hargrave, verdiği raporda, elindeki pusulanın sık sık yön değiştirdiğini ve aynı anda birçok yeri kuzey olarak gösterdiğini beyan etmiştir.
e-) Düşman Yutan Bulutlar: Çanakkale Deniz Savaşlarında bir bulut mucizesi daha gerçekleşmiştir. Üç anzak askernin yemin ederek ve Anzak Sahra Birli-ği’ndeki 19 arkadaşını da şahit göstererek anlattığı bulut mucizesi şu şekilde gerçekleşmiştir. “267 kişilik Norfolk Kraliyet Taburu, Alçıtepe’den 60. tepeye doğru ilerlemekteydi. Havada açık bulutlar vardı ve bulutlar saatte 6 veya 8 km. hızla esen rüzgâra rağmen havada sabit bir şekilde duruyordu. Bu bulut-lardan bazıları yaklaşık 250 metre uzunluğunda, 60 metre eninde ve 60 metre yükseklikteydi. Bu bulutlar bir anda tepeyi kapladı. Norfork Kraliyet alayının su-bayları ve askerleri bulutun bu bulutların içine girmeye başladılar. Son asker de buluta girince; bulut yükünü almış bir uçak gibi havalandı ve havadaki soluk renkli bulutlarla birleşerek Trakya tarafına doğru gitti.” Savaş sonrasında 267 kişinin ne ölüsüne ve ne de dirisine rastlanılmamıştır.
f-) Kara Bulut Mucizesi: Çanakkale kara savaşlarının yapıldığı Çonkbayırı’nda Allah için savaşan 57. tümene bağlı Mehmetçiklerimiz, elbiselerini yıkayarak Yüce Yaratan’ın huzuruna tertemiz bir halde varmak istiyorlardı. Mehmetçik, savaş başlamadan önce namazlarını kılmışlar, sonra düşman ile savaşmışlardır. Mehmetçiklerimizin namaz ile meşgul olduğunu gören düşmanlar, bunu fırsat bilip saldırmışlardır; ancak gökten beyaz-gri tonda bir bulut kümesi 57. tümenin üzerine inmiş ve bulut yok olduğunda düşman askerleri ne olup bittiğini anla-yamamıştır. Zira ortada tek bir Türk askeri bile yokmuş. Gemiden bu hadiseyi takip eden İngiliz Amiral Hamilton, daha sonra kaleme aldığı anılarında bu il-ginç hadiseyi de anlatmıştır.
Türk-İslam Tarihinde bu ve benzeri pek çok mucizeler yaşanmıştır. Her haklı sa-vaş sonrasında yüzlerce, binlerce ve milyonlarca kahraman Mehmetçik gazi ve şehit olma şerefine ermiştir. İşte, Çanakkale Savaşları’nda destanlaşan pek çok Mehmetçiğimizden ikisi:
a-) Bombacı Mehmet Çavuş: Seddülbahir ve Conkbayır’ın büyük kahramanla-rından biri de Bombacı Mehmet Çavuştur. Bu yiğit Anadolu Mehmetçiği, İngi-lizlerin fırlattığı el bombalarını yakalamış ve karşı tarafa fırlatırken bomba elinde patlamış ve bileğini koparmıştır. Bu yiğit Mehmetçik, hastaneden komutanına şu mektubu yazmıştır: “Sağ kolumu kaybettim, zararı yok, sol kolum var. Onunla da pekâlâ iş görebilirim. Beni müteessir eden yine kıtama ilhak edip, düşmanla çarpışmama mani olan şey, yaramın henüz kapanmamış olmasıdır. Hastane-den kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz. Affe-dersiniz, muhterem kumandanım…”
b-) Gözlerim Göreceğini Gördü: Çanakkale savaşlarında en fazla hasar gören Rumeli Mecidiyesi Bataryasıydı. Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, tab-yanın feci durumda olduğunu öğrenince, motorla Çimenlik İskelesi’nden karşı sahile geçerek, tabyanın yıkıntıları arasında dolaşmaya başlamıştır. Cevat Pa-şa, dolaşırken; bir ağacın dibinde bir askerin uzanmış olduğunu fark edip yanı-na gelerek; “Neyin var evlat” diye sormuş. Yatan kişi, sesi tanıyarak hemen ayağa fırlamış ve selam durmuş; ancak gözleri farklı taraflara bakıyormuş. Bu-nu fark eden komutan; “Gözlerine bir şey mi oldu oğlum?” Bu söz üzerine Mehmetçik; “Üzülmeyin efendim, benim gözlerim göreceğini gördü.” Gözleri-nin kör olmasına aldırmayan bu yiğit Mehmetçik, Ocean destroyerini vurarak hareketsiz kılan Mehmetçik’ti.
Çanakkale Savaşlarının büyük komutanı Kemal Atatürk, Türkiye’yi işgalden kur-tardıktan sonra vatan sevgisinin ne büyük bir sevgi olduğunu şu veciz sözleriyle açıklamıştır: O veciz sözlerden birkaçı:
-Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür.
-Türk vatanı bir bütündür, parçalanamaz.
-Yurt toprağı sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin.
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un vatan sevgisini tanımlayan şu veciz sözlerini hatırlayalım:
“Bastığın yerleri Toprak” diyerek geçme tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı;
Verme; dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.”
Milli şairlerimizden Mithat Cemal Kuntay “On Beş Yılı Karşılarken” adlı şiirinde şu cümlelerle vatan sevgisini tanımlamıştır:
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır…
İşte vatan sevgisi. Bu sevginin önünde hiçbir kudret duramamıştır. Vatan sevgisi önünde eğilmeyenler eğilmiş, mağlup olmayacağını düşünenler mağlubiyetin tadına varmıştır.
Vatan sevgisi dinimizce de kutsal bilinmiş; İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) vatan sevgisiyle ilgili şu mübarek hadislerde bulunmuştur: “Vatan sevgisi imandandır” Bir başka Hadis-i şeriflerinde de; “Allah rızası için bir gün nöbet beklemek, dünya ve dünyadakilerden hayırlıdır.” (Buhari; Cihad, 71)
Vatanımız sayesinde dinimizi rahatça yaşıyor ve yaşatıyoruz. Ezanlarımız, vata-nımız olduğu için okunuyor. Kendi kaderimizi millet olarak kendimiz tayin ede-biliyoruz. Hiç kimsenin boyunduruğu altında olmadan, ezilmeden, itilmeden, soysuzlaştırılmadan yaşayabiliyoruz. Bayrağımız, ülkemiz üzerinde bağımsızlığı-mızı haykırırcasına dalgalanıyor. Ordumuzla, milletimizle ve devletimizle bir bü-yük güç olarak dimdik bu vatan üzerinde yaşıyor ve vatanımızı dış tehditlere karşı koruyoruz.
Vatanın elden çıkması demek; dini yaşantımızın sona ermesi demektir. Özgür-lüğümüzün, kendi kaderimizi tayin etme hakkımızın yok olması demektir. Vata-nımızın elden çıkması demek, bir büyük milletin tarih sahnesinden silinmesi de-mektir. Vatanın elden çıkması demek, namusumuzun, izzet ve şerefimizin ayak-lar altına alınması demektir. Vatanın elden çıkması demek, bu büyük milletin soysuzlaştırılması demektir.
Son söz olarak; İstanbul’u işgal amacıyla bir araya gelen Haçlı Orduları, bir bü-yük iman kitlesi ile karşılaştılar; ağır kayıplar vererek def olup gittiler. Çanakka-le’yi geçilmez yapan, işte bu büyük imandır.
Halit DURUCAN
06.08.2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.