- 985 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yanlış Şarkı, Doğru Nakarat
Niye yapıyorsun bunu?
Bir şarkının boşluğunda bırakıyorsun beni.
Biliyorsun dayanamıyorum biliyorsun.
Ben bir şarkıyı dinlerken kaçırmışım hayatı ve bana gönderdiğin diğer şarkıları. Ben o bir tek şarkıya takılı kaldım. O şarkıya kandım. Başka şarkıları görmedi gözüm, duymadı kulaklarım. Ben yine sen de takılı kaldım. Tek bir şarkıda. Bir nakarata sığdı sevdamız, bir ömre dar gelen; sevgi bir nakarata sığındı. Tek şarkılık hayattı bizimkisi. Şarkı bitince herkes kendi evine gidecekti. Dansa kalkacaktık tam da.
Sen önümde diz çöküp, dansa çağıracaktın beni, şarkı yetmedi. Herkes kendi evlerine dağıldı. Biz de dağıldık. Kaldığı yerden başlamıyor hiçbir şey, ve şarkı sustuğu kadar sessiz başlamıyor. Sona doğru sessizleşen şarkılar, başlarken aynı sessizlikle başlayamıyor, şarkılar sessizleştikçe gidiyoruz.
Yanlış zamanda karşımıza çıkan yanlış şarkıdaydı bu son nota. Durmaması gereken yerde durmuş, olmaması gereken yerde olmuştu. O şarkıya olmamıştı. O nakaratın en sonuna. Uymamıştı.
Gidip, gelmelerinin bilmem kaçıncı sahnesi, yürek çekimi!
Bilmem aynı şarkıda kaçıncı sabahlayışımız,
kaçıncı ahlarımız?.
Yerlere saçılan kaçıncı nota, kaçıncı sessizleşip, tükenen şarkı?
Kışın ortasında; cesurca açan kardelen kadar yanlış yerde duruyordum. Açıyordum karın altından, başımı çıkarıp bakıyordum. Ben karın beyazlığına vurulacak kadar kırmızıydım. Bedenimin buz tutacağını bilsem de açtım, gösterdim kendimi. Kar ile birleştik, donacağımı bilerek, kara karıştım. Rengimden bir şey kaybetmemeden karıştım hem de. Rengimle donacaktım, kıpkırmızı. Rengim bu dona rağmen, bu soğukluğa ve bu yalnızlığa rağmen solmayacaktım. O kadar inatçı, o kadar kırmızı ve o kadar cesurdum. Yanlış mevsimlerde doğmak yazılmıştı kaderime ve alnımda kırmızı çizgiler, hiç değişmedi.
Yanlış şarkıda, doğru nakarattım. Yanlış yerden başlıyorduk şarkıyı söylemeye ve herkes yalan ezberliyordu şarkıyı. Yanlış şarkının içinde doğru nakarat olmanın da anlamı yok. Şarkının adı çıkmış yanlışa, kimse nakaratın doğruluğunu sorgulamıyor. Ben yine yanlışlarımla anılacağım, bulunduğum şarkıdan dolayı.
Kim bilir gidişinin kaçıncı sırra kadem basışıydı bu?
Ben; sen gittikten sonra,
Geldiğime daha çok pişman oldum.
Bu pişmanlık gittiğimdeki pişmanlıktan daha büyüktü.
Gittiğimden daha çok pişmanım geldiğime!
Anlamı yok artık dilsiz halimle şarkılar söylemenin. Kırmızı soluk elbiseyi giymenin de anlamı yok. Gittiğinden beri kurumaya bırakıldı tüm yürekler ve bozulmasın diye muşambalara serildi. Ölüm marşı çalıyor etrafımızda, kulakları sağır edecek kadar sessiz, her yürek kendi düşündüğünden asılıyor, her yürek istediğini düşünüyor. Düşündüklerimiz öldürüyor en çok bizi.
Hadi çıkar üzerinden, şu hüzün kokan şarkıyı, grileşmiş zamanlardan gidelim, renkli şarkılara. Yeni bir şarkı dinleyelim, yanlış da olsa. Hatta biraz daha ileri gidelim, bu bizim şarkımız olsun. Hüznün rengi lacivert, biz renkli şarkılar giyelim. Unutalım lacivert zamanları, grileştiğimiz günleri. Gri sadece yağmaya hazır bulutlarda olsun. Patlamaya hazır hüzün, yağmur birbirine karışırken. Rengimiz kırmızı olsun, soluk da olsa. Her şarkıyı rengimize boyayalım, her şarkı bizim olsun.
İnatla tekrarlanan makineleşmiş nakaratlardan kaçalım, hadi tut elimi! Bilinmeyen şarkılarda, bilinmeyen yolculuklara çıkalım. Yine, yeniden. En azından bugünlük. O gri, o kötü, o karanlık ve soğuk duvarlardan kurtulalım.
Her şeyi unutup; güneşin kavurucu sıcağında yanalım, yanarsak yaşadığımızı anlarız çünkü. Yağmurun bıraktığı damlalarda ıslanalım, hadi tut elimi, çocuk sevinciyle koşalım yağmur damlalarını üzerimize sıçratarak.
Yanlış şarkılarda dans edelim,
Yanlış şarkıda yaşadığımızı unutarak.
Sen bir nota ol, ben senden sonra gelen ilk nota. Karışalım birbirimize. Yanlış nakarat da olsak, yine dans edelim, şarkılara inat, ölüme dik başlı. Sırat köprüsü kıl kadar ince, ölüme yalınayak gidilmez. Ama ben beklerim seni, yalınayak kelimelerimle, çıplak sokaklarda, bir gazete kağıdı bulamasam da örtünmek için. Beklerim.
Eskiyen şarkılara inat,
Eskimeyen yürek ile,
Altı Ağustos İki Bin On İki 16 20
Nevin Akbulut
YORUMLAR
Bence tek cümleyle Aşk budur..
"Her şeyi unutup; güneşin kavurucu sıcağında yanalım, yanarsak yaşadığımızı anlarız çünkü. Yağmurun bıraktığı damlalarda ıslanalım, hadi tut elimi, çocuk sevinciyle koşalım yağmur damlalarını üzerimize sıçratarak."
Aşk, yarını hesaba katmadan, yağmurdan, güneşten, çamurdan korkmadan yaşanınca anlamlı çünkü plastik bir kafes değil kalp onun bazen durup tekrar hızlı, daha hızlı atmaya ihtiyacı var..