- 776 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ANNEDEN BİR GENÇ KIZA
Vekil Oğlu’ Krizi
“Bizim gibi “hukuk devletinin” çalışmadığı ülkelerde, ilahi adalete bel bağlanır.
Denir ki: “Allah bildiği gibi yapsın!”
Bir “vekil oğlu” için, “rütbeleri söktürülerek onur kırıcı biçimde sıraya dizdirilen polislerin krizini” okuduğumda aklıma her nasılsa Ankara Devlet Tiyatrosu’nda yaşanan Sümeyye Erdoğan krizi geldi…
Geçen yıl Ankara Devlet Tiyatrosu’nda izlediği “Genç Osman” oyunundaki aktörlerden Tolga Tuncer’e sinirlenen Sümeyye Hanım; hatırlarsınız hışımla salonu terk etmiş, tesadüf “polis gecesi” için orada bulunan 150 polis de Başbakan’ın mahdumesi ile “dayanışma” için ayağa kalkıp mekândan çıkmıştı. “
Sayın Nilgün CERRAHOĞLU’nun Cumhuriyet Gazetesi’ndeki yazısını okuyunca çok uzun zaman önce Sümmeye ERDOĞAN’a ithafen kaleme aldığım bir yazımı hatırladım. Aynen şöyleydi.
Merhaba Sümeyye Kızım;
Yaradan’nın bana emaneti ve tek evladım olan bir kız çocuğu annesiyim. Senin yaşın kızım Vuslat’ın yaşından çok küçük olduğu için bu nedenle sana karşı böyle bir hitap tarzı kullandım.
Tiyatro serüveninle ilgili yaşadığın kısacık anları, basın aracılığıyla halka duyurmak ve onları aydınlatmak amacıyla kaleme aldığın çook uzun mektubunu okudum. Bu mektuptan çok, birikmiş bir öfkenin coşup taşan deli dalgalarına benziyordu.
Oysa bu olayın ardından Oyunun başrol oyuncusunun işine son verilmiş bir süre sonra da oyun gösterimden kaldırılmıştı. Şimdilerde ise Devlet Tiyatrolarının kapatılması gündemde.
Bir konuya/olaya önyargıyla bakıp, o şekilde değerlendirmeye kalkışmakla hiç bir sonuç alınamayacağını bilmeyen kaldı mı dersin?
Bir şeyi doğru olarak anlamak ve idrak etmek için uzun uzun düşnmek, irdelemek de gerekmez bazen. Her şey çok açık ve ortadadır aslında. Yeter ki insanın ‘gönül gözü’ açık olsun.
Kendimi bildim bileli benim için insan demek; Kim olursa olsun. Nerede, nasıl ve ne şekilde yaşıyor olursa olsun. Öncelikle İnsan Kimliği’yle var olmalıdır.
Unvanları, mevkileri, konumları, şan ve şöhretleri beni zerrece etkilemez. Ve o kişilere saygı duymamı sağlayamaz. Asla.
Ben kendi dünyevi ve vicdani hesap defterimi her gün defalarca gözden geçirmeye çalıştığımda ise; ne Yaradan’a vereceğim vicdani-dünyevi bir hesabımın, ne bir kişiye olsun bir teşekkür borcumun olmadığına inanıyorum naçizane. (O’NUN Hesabı çok ayrı kuşkusuz. )
Sen bir Genç Kızsın öyle değil mi? Bu ifadenin anlamı çok derin ve çok değerlidir. Bunu sen de biliyor olmalısın.
Bak Sümeyye’ ciğim; Annen-Baban sana öğretmemiş olabilirler. Sen de önemsememişsin belli ki…
Aslında günümüzün gençleri, çağın gereği yetişkinlerden çok önde olsalar da. Pek çoğu okullar bitirmiş. Gezmiş-görmüş. Zeki, bilgili, yaratıcı ve her şeyi çok iyi gözlemleyebilen gençler olsalar da. Yine birçoğu, zamanın ‘diplomalı canavarı’ olmaktan kendilerini alıkoyamıyorlar maalesef. Bu nedenle de: “Biz ne zaman adam olacağız?” sözleri geçerliliğini korumakta bu gün de hala.
Eskiden bir kadınının hele ki bir genç kızın uluorta sakız çiğnemesi çok ayıplanır, yadırganır ve kınanırdı. Topluluk içinde yapıldığında ise büsbütün gözden düşerdi o kişi.
Sen kalkıp bir sahne gösterisine gidiyorsun. En ön sırada oturuyorsun. Ve onca emek, uğraş ve gönül verilmiş olan bir Sanat gösterisini –Ki “Tiyatro bir ülkenin yükselişini ya da çöküşünü gösteren bir barometredir. ” kendi ifadenle ‘çiğnemeyi alışkanlık haline getirdiğin’ ağzındaki sakızla seyretmekte hiç bir çekince görmüyorsun. Bunu sahneden fark eden ve seni uyarmaya çalışan oyuncuya: “O adam, başımdaki eşarba takmıştı aslında. ” Diyorsun.
Peki “O adam” dediğin Sanatçı da kalkıp sana: “Bu kızlar buraya çok başka niyetle gelmişti zaten. Tiyatro ve tiyatro sanatçılarını ülke sahnesinden silmekti asıl amaçları” diyebilirdi.
Sevgili Sümeyye’ciğim; benim kızım çok değerli bir öğretmendir. Ancak çalıştığı dershaneden aylardır maaşını alamadı. Ve hala kendi yuvasını kuramadı. Çünkü birlikte yaşadığımız evimizin geçimini o sağlıyor. Bir anne olarak ben de onun bu hayat yolunu, yanında bir hayat arkadaşıyla birlikte yürümesinin hayalini kuruyorum hala..
Duyduğuma göre sen nişanlıymışsın. Anne ve baban daha önceleri abla ve ağabeylerini adeta otağlar kurup hem dünya evine soktular hem dünyanın en şaşalı ülkesine uğurladılar gönül huzuruyla.
Bir anne-baba her ne kadar anne-baba da olsa; insanlık adına asıl yapılması gerekenleri. İyiyi, doğruyu, hakkı-hukuku ve adil olabilmeyi bilmiyor olabilirler. Sen sen ol; Yaradan’nın yarattığı sıradan kullarından biri olduğunu unutma sakın.
Gözlerinden öperim.
YORUMLAR
Bu Mektubun akibeti noldu? çok güzel yazılmış bence Muhattabına ulaşmalıydı derim:) Gerçi sonunuz ne olurdu bilmemde..
Ne Kadar Ortak Kaygılarımız var. Anne olmak bu olsa gerek Tülin Hanım. Vuslatın Mutluk dolu bir geleceği ve değerini bilecek bir eşi olsun inşallah. Rabbim bizlere bunu göstersin ve Evlatlarımızın işlerini, eşlerini bilirsek en mutlu ebeveyinlerden oluruz kesinlikle.
Sağlık ve huzurla olun daima değerli Yazım dostu.
TÜLİN ÖZTUNÇ
Ayrıca babasına da DÜŞÜNCELERİMİ İFADE DEN 90 dakikalık bir kaset doldurup göndermiştim. Ellerine ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum.
Bildiğim bir şey varsa hayatın bana karşı hiç adil olmadığıdır...
Sonsuz sevgi ve selamlarımla..