- 2003 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Köpeğin Hikayesi
İlkbahardı.. Nisan ayının tam ortasıydı onu getirdiklerinde... O kadar sevimli o kadar tatlıydı ki görenler hayran kalıyordu...
O minicik patilerini tutunca sevinçten ne yapacaklarıı bilmiyordu evin çocukları.. O artık evin yeni bireyiydi ve evdeki en gözde varlıktı.. Herkes ondan konuşuyordu ve herkes onunla ilgili birşeyler anlatıyordu "bak patilerini kaldırdı, bak şöyle yaptı, bak böyle yaptı" gibilerden...
Günler su gibi akıp gitti... bir mermer çeşmeden akan su misali... Büyüdükçe evde çok şey kırıp dökmeye başladı.. Çünkü o minik bir bebekti ve hiç bir şeyin değerini bilmiyordu.. Önceleri hahahaha diye gülünüp geçiliyordu bir şey kırdığında ya da olumsuz bir şey yaptığında. Hiç önemli değildi çünkü.. Çok seviliyordu çünkü... ve sevgi iyi bir leke sabunuydu ve bütün hatalarını ve olumsuzluklarını anında yıkayıp geçiyordu.. Öyle çok seviliyordu ki her hareketi merakla bekleniyordu.. Çünkü gizemliydi.. Bir süre sonra ne yapacağı, bir şey karşısında ne tür tepkiler göstereceği belli değildi...
Ama zamanla köpeğin bilinçsiz davranışları gitgide göze batmaya başladı evde.. Herkes onun kendiliğinden öğrenmesini bekliyorlardı bazı şeyleri. Hiç bir şey öğretmediler ona.. öğretemediler... İnsan olmayı mesela.. Mümkün değildi ki bu. ve beklenmemeliydi ki.. Hiç çaba da sarfetmediler..
Zamanla onu evlerinde tutacak kadar sevmediklerini anladılar.. Onu dışarı bıraktıklarında evde hiç kimse itiraz etmedi.. Kıştı ve hava çok soğuktu.. Dışarıda kar yağıyordu.. Bir yandan keskin kar rüzgar keskin bir bıçak gibi kesiyordu.. Her nedense üşümesin diye yeni bir ev yapıldı ona. Hemen evin kapısının dışında... Uzun uzun ağlamaklı inlemeleri kulakları tırmalıyordu uzun ve bitmeyen o soğuk kış geceleri boyunca.. Havlamayı dahi bilmiyordu henüz... O tiz inleyişi sessiz kış gecesini adeta bıçak gibi ortadan ikiye bölüyordu.Öyle içten ve canlı ağlıyor ve inliyordu ki dayanamadılar bir süre sonra.. Evini bahçe kapısının kenarına koydular...biraz daha rahat uyuyabilmek için...Günler ve geceler boyunca inledi ve ağladı.. Ama hiç duyan olmadı onu.. sokaktan geçen taş atan yaramaz çocukların dışında.. O elinde değnekle onu döğen o tombul çocuğun dışında hiç ilgilenen kalmamıştı adeta... Birden bire o mutlu günleri bitivermişti.. Hiç bir şey anlamamıştı... Neden? İnsanlar hep böyle miydi? ve böyle mi olmalıydı?
Zamanla o tombul bedeni zayıflamaya başladı.. Gelip geçenlerin özellikle sahiplerinin ilgisizliklerinden o yüzündeki ve gözlerindeki ışık kaybolmuştu... Arasıra önüne konulan suyun yansımasından anlıyordu yüzü artık mutsuz bir sokak köpeği gibiydi..O sevinçli yüzünden o neşeli günlerinden hiç eser kalmamıştı.. Bir yaprak gibi solmuştu.. O bal sarısı tüyleri öyle güzel parlamıyordu bakımsızlıktan..
Günler gelip geçti... Yaz geldi... ve sonbahar.. Sevgi bir kere bitti mi geri gelmiyor.....
Hiç umudunu kaybetmedi.. Sahiplerinin her geçişinde heyecanla patilerini havaya kaldırıyor, heyecanla ses çıkarıyor, havalara zıplıyor ve sonra sahipleri o taraflı olmayınca o tiz sesiyle inliyordu...Gözleri öyle çok ıslanıyordu ki sanırım hep ağlıyordu..
Bir süre sonra sesini gürleştirerek havlamayı öğrendi. Geçenlere, "buralar benden sorulur, yaklaşmayın buraya" gibillerden havlamaya başladı.. Sahiplerinin onun bir işe yaradığını ve orada boşu boşuna durduğunu hissetmesinler ve ordan da sokaklara atılmasın istiyordu..
Bir gece bir ağırlık hissetti ayaklarında.. O gün çok güneşliydi ve çok sıcaktı.. Başında da bir ağırlık vardı.. Göz kapakları çapaklardan açılmıyordu.. Dilini ise içeri çekemiyordu.. İlk doğduğu anı düşünmek istedi... Nasıl geldiğini buralara.. Kardeşlerinden ve annesinden nasıl koparıldığını.. Bu kadar geçici insan sevgisi için herşeyi olan özgürlüğünden vazgeçişini.. Keşkeler düğümlendi boğazında kalın bir ip gibi.. Bir düğüm geçse diğeri başlıyordu... Bir köpekti ama acının ne demek olduğunu özellikle yürek acısının ne dayanılmaz bir şey olduğunu çok iyi biliyordu..Bir rüzgar esse yıkılacaktı.. Artık sevgi olmadan geriye hiç bir şey kalmadığını çok iyi anlamıştı.. Sevginin ne kadar önemli bir şey olduğunu çok iyi biliyordu.. Bir o kadar da bitiveren bir şey olduğunu.. Artık yıkılmak istiyordu.. Patilerini boş boş toprağın üzerinde sürttü bir süre.. Her zaman onları okşayan sahiplerini düşündü.. Ne kadar zaman olmuştu onlara dokunulmayalı.. Ne kadar bir köpek te olsa dokunulmaya sevilmeye o kadar ihtiyacı vardı ki..
Sonra yere çöktü ve boynunu büktü.. Başından bir şeyler sızıyordu çapaklanmış göz kenarlarına.. Bir şey göremiyordu.. Başını kaldıramıyordu.. Yere koydu usulca. Büyük bir taş parçası hissetti burnunun ucunda.. Sanırım birisi taş atmıştı başına... Ama nedense hiç bir şey hissetmemişti.. Yalnızca gözleri bulanıklaşıyordu bir de göz kenarlarına süzülen koyu sıvı amansızca akıyordu.. Böyle mi olmalıydı.. Sahipsiz miydi... Sokak köpekleri bile kendisinden şanslıydı..Günlerdir hiç kimse uğramamıştı yanına..
Gözlerini kapadı.. Nefeslerini sayıyordu adeta. Alıyor veremiyordu.. Bir nefes daha... bir nefes daha... Bittiğini hissetti.. Bir daha nefes alamayacağını.. ve veremeyeceğini....
Herşey silikleşiyordu ki tam o anda bir araç sesi duydu.. Sonra araçtan inen iki büklüm süzgün adamın kokusunu aldı.. Gözlerini açamıyordu.. Bir kısık inleme sesi çıkarabildi çaresizce. Sonra adamın onu kucağına alışını hissetti. Tanıdık biriydi ama bir türlü çıkaramıyordu..
Gözlerini açtığında yüzüne baktı adamın... Onu kardeşlerinin yanından alıp getiren kişiydi... Sahibiydi... Kıpkırmızı iki çukur gözlerine baktı.. Sanki yalnızca onun için ağlamış bir yüz değildi... Sanki günlerdir ağlıyordu ve bir de onun için ağlamıştı saatlerdir.. Kıpkırmızı olmuştu ağlamaktan.. Yüzü solmuş ve düşmüştü.. Sanki o değildi başka biriydi.. O da kendisi gibi terkedilmişti sanki.. Sokağa atılmıştı sevgisizce... Patilerini kaldırıp ona doğru uzattı.. Onun yüzüne baktıkça acısının onun acısının yanında hiç bir şey olduğunu anlıyordu.. Yüzü bir yanardağ gibi yanıyordu ve elleri.. Öyle boş kalmıştı ki..
Sevgi bu muydu? Böyle mi dönüyordu bu dünya? Acılar herkese ulaşan kara bir bulut gibiydi, samyeli gibiydi sırayla herkesi saran.. ve herkesi farklı farklı yakan.... canından can çıkaran..
Öylesine indirdi başını... Gözlerini alamıyordu ondan. Ne kadar onu sahipsiz bırakmış olsa da... ne kadar onu o kışın ortasında bile dışarıya atsa da.. ne kadar ona günlerdir yemek vermemiş olsa da... ona hiç bakmamış olsa da...
O onun tek sahibiydi..
ve seviyordu onu gerçek ve saf bir sevgiyle
sonsuz ve karşılıksız..
Hakan Zengin
.
YORUMLAR
Çok güzel bir yazıydı..Karşılıksız veren dostlarımızı görünce,sahte dostluklar korkutuyor insanı...tebrikler