- 820 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AHLAT VE SEVDALISININ BÜYÜK AŞKI
Sarıldılar bir anda Ahlat ve Sevdalısı birbirine sıkıca.Bir yandan ağlıyor bir yandan yılların hasretini ,özlemini,kırgınlıklarını atmak istiyorlardı içlerinden.Sıkı sıkı dediler, biraz daha sıkı sarıl, beni hiç bırakma, öyle hasretim ki sana diyerek sarıldılar.Artık hiçbir şey,hiç kimse onları ayıramayacak,onların arasına giremeyecekti.Verilen sözler tutulmuştu iki sevdalı arasında, biraz geç olmuştu ama ,olsun kavuşmuştu sonunda yüreği yanık sevdalılar. Sevdalı yaşlanmış,saçları ağarmış,beli bükülmüş dişleri dökülmüştü ama ne önemi vardı ki,sevda sadece fiziksel değildi ki ,onlar ölümüne söz vermemişlermiydi birbirlerine.Ne olursa olsun bu sevdadan vazgeçmeyecek,nerede olursa olsunlar hep yüreklerinde bulacaklardı birbirlerini.
Bir anda düşündü Ahlat; daha dün gibiydi sevdalının doğumu,bir kış günü idi , yine bir şubat ayı .Hava çok soğuk kar kış kıyamet derken sevdalının ağlaması duyulmuştu.Yeni bir sevdalı daha Ahlatta dünyaya gelmişti.Çok şanslı idi bu bebek Ahlat gibi şanlı bir diyarda, doğmuştu .Bunca yıl uygarlıklara beşik sallayan Ahlat sevdalısına da kucak açmıştı. Topraklarında koşup oynadı sevdalı ,bazen babasıyla tarlaya bazen harmana su taşıdı.Çok mutluydu sevdalı,memleketinde olmak,ata yurdu Ahlatta doğmak,bir Ahlatlı olmak ayrıcalıktı onun için.
Derken bir gün Sevdalı açılmak istedi uzak diyarlara.Yıllarca uygarlıklara beşik sallayan Ahlat sevdalısı tarafından terk edilmişti.Sebebi nedir bilinmez ama Ahlat kırılmış,incinmişti sevdalısına…Sebebi ne olursa olsun Ahlat bu terk edilişi hak etmemişti.Bu terk edilişle beraber bir taş daha eksilmişti Ahlatın yüreğinden.Giden sevdalısının peşinden öyle bakakalmıştı Ahlat sessizce.Belki kızmış,belki kırılmış belki gücenmişti sevdalısına, ama hep içine atmıştı yüreği yanık Ahlat.Belki bir gün döner umuduna bağlamıştı,hayallerini.
Van Gölünün serin suları kıyılarını döverken ,o hep gökyüzündeki beyaz bulutlarla ,kıyısında çırpınan martılarla selamını,sevdasını uçurmuştu, uzaktaki sevdalısına.
Burcu burcu bahar kokan yaylaların da ,her bahar sevdalısını arar olmuş Ahlat.Sevdalısının elini,ayak seslerini özlemiş yüreği kanayarak. Ot dağındaki bağırmasını,bazen şen türküsünü,bazen tırpan sesini,bazen de toprak cıradan akan buz gibi suyun sesini arar olmuş .
Bazen uzak diyarlardan, tarih kokan Ahlata ziyaret akınları olurmuş…Her gelenin ardında sevdalısını bulmanın umuduyla silkinir,heyecanlanır,tarihini,ecdadını,şanını,hoyratça sunar,yerle gök arasını çınlatırmış Ahlat.Memnun edermiş gelenleri,sevgiyle karşılar,hasretle uğurlarmış .Tekrar beklerim derken gidende memnundur aslında Ahlattan ,yeni bir dost eli tutmanın mutluluğu ile ayrılırmış ama, Ahlat yine de burukmuş.Çünkü yıllardır uzaklara gönderdiği sevdalıdan ne bir ses ne bir haber varmış.
Oysa ki uzaktaki sevdalı, çoktan hayat mücadelesinin peşine düşmüştür.Evlenmiştir , eşi harika birisidir ..Çoluk çocuk derken,o kadar yoğun işe güce dalmıştır ki,nüfus cüzdanına baktığında doğduğu yer olarak hatırlar olmuş Ahlatı.
Derken, sıkıntılar üst üste gelmiş,dayanılmaz acılar baş gösterdiğinde ,huzur bulmak için o küçük yüreğinde kocaman hatırlar olmuş Ahlatı.Uzakta da olsa Ahlatlı olmak bir ayrıcalıktır der kendi kendine.Buram buram tarih kokan şanlı Ahlatlı olmak .Oysaki yıllardır gitmemiştir Ahlata. Van Gölünde çimmemiş,sokaklarında yürümemiştir.Yıllardır Ahlattaki kar yağışını seyretmemiş,karda yuvarlanıp ,kızak kaymamıştır.Kahvede bir arkadaşıyla sohbet etmeyeli o kadar uzun zaman olmuştur ki ,bir dost sesine bile hasret kalmıştır.
Artık yaşlanmaya başlamıştır sevdalı…Artık daha çok çırpınır yüreğindeki Ahlat özlemi.Ondan ayrılmanın acısı çöker üzerine .Buram buram kokusu gelir tandırda pişen lavaş ekmeğinin ,fetirinin ,kavurganın kokusu.Adım adım gezdiği Ahlat sokakları,çarşıdaki esnafın sesi.Düğünlerindeki halay sesleri çınlatır yüreğini, Kulaksızda kuyu var , İçersinde suyu var ….beyin toyu var diye efkarlanır,bir anda çayı çöreği,geleneği göreneği geçer gözünün önünden.
Ahlatı sever durur uzaktan sevdalı.Memleketten gelen birilerinin sohbetinde bulur Ahlat özlemini.Tekrar tekrar sorar,Sor Çayını,Yam Düzünü,Aktaşını,Nemrutunu,Merdenini.Hele selamları duyunca komşusundan,akrabasından,buruk hasretin yerini sevinç alır.Kıpır kıpır olur yüreği,ah gözümü kapatıp açsam Ahlatta olsam diye iç geçirir.Yine de Ahlat sevdasıymış, onu ayakta tutan.
Bir yakının ölümünü bile bir başkasından duyar,içi parçalanır,Ahlatta olamamanın acısı daha çok büyür içinde.Bazen uykuları bölünür ,Ahlatın onu çağırdığını duyarak uyanır ,kan ter içinde.Beni çağırıyor der efkarlanır,yüreği burkulur.Bir sigara içimliği kadar Ahlata gitsem ,görsem der,kahrolur için için.Ve derin bir uykuya dalar …
Derken hiç hesapta yokken Ahlatı için yola koyulur sevdalı.O kadar mutludur ki bu son gidişidir Ahlata.Bir daha ayrılmayacaktır Ahlatından ,hiç kimse araya girmeyecektir.
Ahlata vardığında kocaman bir kalabalık karşılar onu,oysaki buradan bir başına ayrılmıştı,hiç kimse onu uğurlamaya gelmemiş,hatta herkes gidişine kızmıştı. Ama bu inanılmaz karşılanış çok hoşuna gitmişti..Gidişinde de yağmur vardı dönüşünde de…Sevdalıyı kucaklamışlar, hatta omuzlar üzerine almışlardı.Hiç kimse kızgın, kırgın değildi…Önce doğup büyüdüğü eve gelmişti omuzlar üzerinde ,evi değişmişti ,çocukluğunda bahçesinde koşuşturduğu yerlerde izleri bile kaybolmuştu.O giderken ,hasretine dayanamamış babası, onun ardından evini barkını satmıştı bir başkasına.
Sonra çocukluğunda , Kur’an-ı Kerim öğrendiği ve ilk namaz kıldığı orta camiye gelmişlerdi…Şöyle bir bakınır ki sevdalı, herkes buradadır.Gelmiş geçmiş tüm dostları,arkadaşları,çok mutlu olur sevdalı, benim için,beni unutmamışlar der için için.Ahlatına vardığında ilk namazını kılarken ,aslında farkındadır ki bu onun hayatındaki son namazı olduğunu.Sonra tekrar sevenlerinin omuzlarında mezarlığa gelirler…
Bir zamanlar terk ettiği Ahlatının kucağına bırakır kendini,o kadar huzurlu ve mutludur ki,sıkı sıkı sarılır Ahlatına, başını göğsüne dayar Ahlatın,o kadar özlem dolu o kadar yorgundur ki sevdalı hemen uyumak ister Ahlatın bağrında…
Uyurken bile farkındadır ki Ahlatın aslında bir mezarlık olmadığını,Ahlat yaşanması gereken bir yer olduğunu,Ahlattan ayrı geçen her günün bir zindan olduğunu bilir.Ve yine bilir ki Ahlat, her terk edip gidenleri ,hep affedip yine bağrına bastığını…Dönüşün bir gün Ahlata olduğunu bilir.Ahlat uzaktan sevilmez aslında ,Ahlatı yaşamaktır sevmek diye düşünür…
Ahlat daha sıkı sarılır hasret kokan sevdalısına. Bir zamanlar gençken uğurladığı sevdalı yine ona koşmuştur..Sarılırlar iki sevdalı ,kaybolan yıllara üzülmezler, yine de teselli ederler birbirlerini …
Çünkü bilirler ki;ölüm son değildir ,ebedi hayatı yine Ahlatta başlayacaktır, sevdalının…
BİRGÜL OTLU AHLAT