- 1345 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SUSKUN KIZ
Şafak sökmek üzereydi. Sokağı dinledi. Sessizdi. Balkon camı aralıktı. Balkona açılan salon kapısı da. Bitişikteki köşkün bahçesini dinlemeye koyuldu umutsuzca da olsa yine...
Ne çok sabahlar geçmişti o sabahın üzerinden. Ama onlar ne çamın dallarında ne köşkün bacasında bir daha hiç görünmediler. Bembeyaz Martıların Kara Kargaların birbirlerinin gözlerini oyarcasına yaptıkları Baca Kavgası onun kitabı yazmaya başladığı gün sona ermişti. Oysa o onların şehrin öteki ucundan duyulan çığlıklarını bile ne çok özlemişti...
Tam sekiz ayda tamamlamıştı üç yüz elli sayfalık kitabını. Yazma faslında hiç zorluk çekmemişti. Yazmak istediklerini sayfalara dökmek için ne düşünmesine ne hatırlamasına ne de yazıya birtakım edebi çeşitlemeler katmasına hiç gerek kalmamıştı. Kalem parmaklarının arasında kendiliğinden hızla gidip geliyor yazdıklarını silme gereği bile duymuyordu. Çünkü onlar adeta birer vahiy gibi kendiliğinden gelip yerlerini buluyordu bir bir.
Anlaşılması pek de kolay olmayan bu durumun asıl hiç beklemedik şaşılası yanı yazdığı her bir sözcüğe karşılık döktüğü sayısız gözyaşları oluyordu. Bütün değerler anlamını önemini yitirmiş, taşlar yerinden oynamakla kalmammış yer yerinden oynamıştı onun dünyasında…
Evrenin tüm ağırlığı gözkapaklarına gelip oturdu.
Ellerini; üzerinde parmaklarının arasında kaybolacak kadar küçülmüş üç kurşunkalem, iki silgi, bir kalem açacağı ve son satırını yazdığı kalın defterin bulunduğu Ceviz Masaya dayadı kalkmak için.
Bakışları şamdana kadar bile uzanamadı. Zor attı kendini camın önündeki kanepeye. Aynı anda kapandı gözleri...
----Merhaba!
— Merhaba!
— Adın ne senin?
— Bilmem...
— Yani şimdi sen adını bilmediğini mi söylüyorsun?
— ...
— Sen söylemesen de ben senin adını bildiğini biliyorum.
— Suskun Kız.
---Anlaşıldı Suskun Kız. Adından belli ki konuşmayı pek sevmiyorsun.
— ...
—Ama kısa da olsa ben seninle konuşmayı çok isterdim.
— Neden?
— Çünkü ben seni sevdim Suskun Kız.
— ...
— İstersen bir anlaşma yapalım seninle. Sen hangilerine cevap vermek istersen onları cevapla. Olur mu?
— Olur.
— Önce söyle bakalım kaç yaşındasın?
— Söyleyemem.
— Neden?
— Çünkü bilmiyorum.
— Bilmiyor musun?
— Bilmiyorum.
— Peki ben bir tahmin yapayım mı?
— Hayır! Yapmayın.
— Neden Hayır! Suskun Kız?
— Çünkü duymak istemiyorum.
— Peki yaşını doğru tahmin edeceğimi nereden biliyorsun?
— Çünkü bütün büyükler doğru tahmin ettiler.
— O zaman demek ki sen yaşının kaç olduğunu biliyorsun.
— Hayır! Bilmiyorum.
— Anlamadım Suskun Kız. Nasıl bilmiyorsun?
— Hemen unutuyorum çünkü.
— Unutuyor musun?
— Evet.
— Neden hemen unutuyorsun?
— Unutmak istiyorum da ondan.
— Ne için unutmak istiyorsun?
— Çocuk olmak İstemiyorum çünkü.
---Peki büyük olmak ister misin. Şöyle güzel bir genç kız örneğin?
— İstemem.
— Neden?
— Çünkü çocuk olunmadan büyük olunmaz ki.
—Peki neden çocuk olmak istemiyorsun Suskun Kız?
— İstemiyorum.
----Sen saçları lüle lüle, yanakları gamzeli çok sevimli bir çocuktun Suskun Kız. Sen hatırlamazsın. Küçük bebekken komşular seni evlerine götürürlerdi sevmek için.
—Aa! Ama siz bunları nereden biliyorsunuz?
—Biliyorum Suskun kız. Seninle ilgili her şeyi biliyorum. Suna ablanı. Nezihe ablanı da.
— Yaa!
— Evet. Senin bildiğin her şeyi biliyorum.
— Çok şaşırdım.
— Peki çocuk olup Suna ablanın koynunda uyumak istemez misin yine?
— İstemem.
—Nezihe ablanın köyünde olmak. Sıcak yağan yağmurlarında ıslanmak. Altın kumlarında oynamak da istemez misin?
— İstemem.
— Neden?
— İşte. İstemem.
— Peki kara gözlü yanakları bal dolu kardeşinle oyunlar oynamayı?
— İstemem.
— Neden Suskun Kız?
— Çünkü o beni sevmiyor artık.
— Nereden biliyorsun sevmediğini?
— Sevseydi görmek isterdi. Konuşmak isterdi benimle. Uzaklarda da olsa arar sorardı beni.
— Peki çocuk olmak istemiyorsun. Büyük olmak da. Başka bir şey olmak istemez miydin Suskun Kz?
---İsterdim.
---Ne olmak isterdin mesela?
— Ağaç!
— Nasıl bir ağaç?
— Bütün ağaçlardan. Hepsinden.
— Ama en çok?
— Ceviz ağacı.
— Neden ceviz ağacı?
— Cevizi çok severim ben.
— Tazesini mi kurusunu mu?
—İkisini de. Hem ceviz ağacının fotoğraf çektiğini biliyor muydunuz siz?
—Fotoğraf çektiğini mi?
—Evet! Eğer isterse gördüğü şeylerin fotoğrafını çekiyormuş gizlice. Kimseler görmeden.
—Sen bunları nereden biliyorsun suskun kız?
—Bahçesinde bir yığın ceviz ağaçları olan “Şişko Amca” anlatmıştı hem bana hem arkadaşlarıma biz küçükken.
— Peki bu doğru olabilir mi sence?
— Evet, doğru!
— Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?
— Çünkü...
— Çünkü? Anlat Suskun Kız.
—Bizim evde ceviz ağacından yapılmış kocaman bir yemek masası var. Çok eski.
— Evet?
—İşte onda iki tane kocaman kapkara gözleri olan küçük bir çocuğun resmi var!
—Yoo!
—Evet! Bize gelebilirseniz siz de görürsünüz. Hem sonra annem topladığı ceviz yapraklarını bizi banyo yaptıracağı suya atardı. Su öyle güzel kokardı ki. Sonra da o suyla yıkardı bizi. Biz de öyle güzel kokardık ki...
—Anlaşılan senin ceviz ağacını sevmen için çok nedenlerin varmış Suskun Kız.
— Evet, var.
— Peki daha başka ne olmak isterdin?
— Kuş!
— Nasıl bir kuş?
— Bütün kuşlardan.
— Başka?
— Çiçek!
— Hangi çiçek olmak isterdin daha çok?
— Bütün çiçeklerden.
— Başka?
— Bütün hayvanlardan.
— Yılan?
— Evet. Yılan da.
—Ama zehirli bir yılan olabilirdin. O zaman zehirleyip öldürmez miydin soktuklarını?
— Hayır, öldürmezdim. Zehrimi akıtmazdım ki onlara.
—Ama Yaratan onları öyle biçimlendirmiş. Buna mecbur olduğunu düşünsen.
— Kendi içime akıtırdım. Onlara değil.
— Ama sen zehirlenmez miydin o zaman da?
—Zehirlenmezdim. Öyle olsaydı içlerinde taşıdıkları zehir kendilerini öldürmez miydi?
—Peki kocaman ağızlı keskin dişli köpek balığı?
—Olurdum. Ağzımı kapatırdım sımsıkı. Denize düşenleri sırtıma bindirir kıyıya taşırdım. Boğulmasınlar diye.
—Aç bir aslan olsaydın ormanlarda?
— Aslan mı?
— Evet. Yiyecek bulamamış aç bir aslan.
—Olsaydım...Yine de hiç kötülük yapmazdım. Uyurdum. Açlığım geçerdi o zaman.
— Sen hiç aslan gördün mü Suskun Kız?
— Evet gördüm. Yavru aslan gördüm hayvanat bahçesinde.
— Sevdin mi?
—Çook! Onların bir adı daha var. LEO. Hem biliyor musunuz kızların saçları kısacık. Erkeklerinki upuzun.
—Oo! Sen çok şey biliyorsun aslanlar hakkında Suskun Kız. Yoksa? Anladım..Aramızda kalacak.
---Söz mü?
---Söz. Aa! Gamzelerin göründü suskun kız. Çukurları...
—Çukurları bal dolu olan kardeşimin gamzeleri. Benimki değil.
— Neden seninki değil Suskun Kız?
— ...
— Lütfen söyle Suskun Kız. Senin gamzelerin...
— Sıcak Gözyaşı Yağmurları dolu onlar....
—Son bir soru sormak istiyorum sana Suskun Kız. Sorabilir miyim?
— Evet. Son soru olacak ama. Öyle değil mi?
—Son soru Suskun Kız. En son ne olmak isterdin onu söyle bakalım.
— Dev!
— Dev mi?
—Evet. Dev!
—Ama dev ağzından burnundan alevler saçan sesi yeri göğü sarsan insanları yutan bir canavar değil mi? Sen nasıl dev olmayı isteyebilirsin Suskun Kız?
—Hayır hayır! Ben o masallardaki dev gibi olmaktan söz etmiyorum ki.
—Peki nasıl bir dev olmaktan söz ediyorsun?
—Koskocaman. Dünyalardan bile daha büyük bir dev olmak isterdim ben.
---Hadi diyelim ki oldun. Sonra?
—Sonra, gördüğümüz görmediğimiz tanıdığımız tanımadığımız ne kadar bitki ve hayvan varsa hepsini. Bir de mini minnacık bebekten en yaşlı nineye kadar bütün insanları kucağıma almak hepsiyle konuşmak isterdim. Hepsini tek tek öpmek sevmek isterdim. Güldürmek isterdim bir de. En çok da mavi boncuk gözlü hiç gülmeyen o teyzeyi. Daha sonra da hepsine kocaman ellerimdeki bütün yiyeceklerden yedirmek isterdim. işte öyle koskocaman “İyi Kalpli Bir Dev” olmak isterdim ben!
— Başka?
— Ben sizi sevmedim şimdi.
— Neden ama?
— Bu son soru demiştiniz. Sözünüzde durmadınız.
—Affet beni Suskun Kız. O zaman gel seninle bir oyun oynayalım ne dersin?
— İstemem.
— Neden?
— Canım oyun oynamak istemiyor!
— Ama bu çok kolay bir oyun.
— Olsun.
— Hiç yerinden kıpırdamıyorsun.
— Yine de oynamak istemiyorum.
— Bak! İki elimi görüyor musun?
— ...
— İkisi de sımsıkı kapalı. Ama avuçlarımda senin çok sevdiğin şeylerden var. Ne olduklarını tahmin edebilir misin?
— Edemem!
—Açıyorum. Aç-tım! Bak! Birinde ceviz öbüründe ekmek. Al İkisini de.
—Almam.
—Neden?
— Aç değilim çünkü.
— Emin misin?
— Aa!
— Ne var! Ne oldu Suskun Kız?
— Bakın bakın! Kırmızı Kamyon! Gördünüz mü?
— Kırmızı Kamyon mu?
— Evet!
—Ama siz onu hiç görmediniz. O yüzden de tanımıyorsunuz. Benim gitmem gerekiyor. Hoşça kalın.
— Dur Suskun Kız! Ben de geliyorum seninle.
— Hayır hayır! Siz gelmeyin.
— Neden?
---Çünkü O KAMYON beni...
---Biliyorum. O Kamyon çocukluğunda her gece rüyana giren ve gittiğin her yere peşinden gelip sonunda sana çarpıp seni öldüren kamyon!
---Evet ama ben ondan hiç korkmuyordum. Karşısına geçip, işte karşındayım. Gel öldür beni! diyordum. Şimdi de aynı şeyi yapacağım.
—Dur bekle! Beraber gidelim
—Olmaz!
—Koşma Suskun Kız. Ayakkabıların ayaklarını daha da çok acıtır ayaklarını sonra.
—Hayır! Hiç acıtmıyor.
—İşte! Yetiştim sana. Hadi gel. Birlikte binelim Kırmızı Kamyona.
— Ama o kamyonun görevi başka. Sizin binmemize izin vermez ki.
— Bugün verecek Suskun Kız.
— Verecek mi?
— Evet. Hem de uçarak götürecek bizi.
— Uçarak mı! Gökyüzünde mi?
— Evet. Uçarak. Gökyüzünde.
— Peki nereye götürecek bizi Kırmızı Kamyon?
— Hala dev olmak istiyor musun Suskun Kız?
— Tabii! Çok istiyorum hem de.
—Seni, dünyalardan da büyük İyi Kalpli Dev olmaya götüreceğim Suskun Kız!
— Sahi mi?
— Evet. Sahi. Hadi ver elini bana.
— Peki.
— Suskun Kız?
— Efendim?
— Gamzelerin göründü biliyor musun?
— Biliyorum.
---Çukurları...
— Çukurları bal dolu.
— Evet. Bal dolu.
---Aa! Avucunuzun biri kapalı.
— Evet. Açmamı ister misin?
— İsterim.
— A-çı-yo-rum. Aç-tım!
— İkisini de saklamışsınız.
---Evet. Sakladım. Bu çok sevdiğin CEVİZ. Bu da…Ailenin seni amcanlarda bıraktığı o buz gibi iklimli şehirde sabah ekmeğini almaya gittiğin ama hiç yiyemediğin küçücük bakkal dükkanındaki mis kokulu ESMER SICAK EKMEK! Ceviz-ekmek yemeyi çok sevdiğini biliyorum.
— Teşekkür ederim. Çok acıkmışım.
— Afiyet olsun.
— Dev olacağımdan eminsiniz değil mi?
— Eminim Suskun Kız. Hem de çok!
—Siz beni çok iyi tanıyorsunuz. Ama ben sizi...
YORUMLAR
Bir kız sevdim adı suskundu oysa okuduğum en güzel yazıydı bugün yazan gönülü kalemi ruhu yürekten kutlarım sevgilerimle
TÜLİN ÖZTUNÇ
Bol Şanslar..
Sevgili İnci Hanım; Doğru, bu bir kayıp ancak bedenen değil de ruhun ölümü daha çok. ALICISI BULUNAMADI adlı yazdığım ilk kitaptan bir alıntı. Suskun Kız karakteri ise benim. Hayatın anlamı benim için o diyalogun içindeki İyi Kalpli Dev özleminde yatıyor.
Kocaman sevgilerimle.
TÜLİN ÖZTUNÇ
Sevgili İnci Hanım; Doğru, bu bir kayıp ancak bedenen değil de ruhun ölümü daha çok. ALICISI BULUNAMADI adlı yazdığım ilk kitaptan bir alıntı. Suskun Kız karakteri ise benim. Hayatın anlamı benim için o diyalogun içindeki İyi Kalpli Dev özleminde yatıyor.
Kocaman sevgilerimle