- 4272 Okunma
- 4 Yorum
- 7 Beğeni
Sevgiliye Mektup / İç Çürüklerim
Bir damla aşk’ınla
bir ömür yansam!
Diye diye başlıyorum sana sevgili.
Bu gece düş’tüğüm uçurumlarından yara almadan kırık yanlarımla nasıl çıktığımı anlatacağım.
Kavuran bir yaz gecesi
yalnız nefesler
avuntusuz sessizliğin sarmışken benliğimi...
-ve dahası...
Yusuf kadar karanlıklarda kaldım hiç korkmadım, İbrahim’in ateşi sarmıştı dört yanımı sırf seni sevdiğim için yanmadım.Gözlerinden ayrıldığımda Hamza’nın kanı bulandı ellerime, ayaklarımdan giden bütün yollardan, beni bir türlü çıkamayan merdivenlerden kaçtım. Hani demişlerdi ’Bilal’in sesi ve gücü’ takâtim ondandı ...
Kaya nasıl acıtmadıysa canını Bilal’in, ağırlığınca yokluğun düşünce üzerime yaşamasını becerdim bende yâr.
Daha gece doğmadan, ay yıldızlarla sevişmeye başlamadan, içim öyle karışıyor ki, benliğimi yok eden cümleler eşliğinde diyarına göç ediyorum. Tüm cümlelerini heceleyerek bağrıma basıyorum! Taaa uzaklara duyulur mu sence kalbimin atışı?
Bilirsin, Aşık’lar uyumaz. Senli gecelerin tenhalığında hâyâl bozumu bir rüyanın tam da ortasına düşmüştüm. Oradan oraya vururken ayaklarım beni senli sevdaların süvarisi olmaktan korktum. Biliyordun ben seni seviyordum!
uzadık.
uzandı..
uzadı...
Kendi gözlerine baktığın ayna da silmek kimin haddine silüetimi, her bakışta farkındalıklarım lâl kesilirken gözlerine. Biliyor musun en az sen kadar uzağım kendime, ve en az sen kadar zulama yarınların acısını biriktiriyorum.
Korkuyorum, gülmeye nedenim olan bütün nedenler kaybolur gider diye. Sıkı sıkı tutunmak parmak uçlarına, kopartırcasına kendime çekmek sonra yetimce düştüğüm yerden bir ’damla’ mutluluk için kalkmak... Sırf öksüzlüğüme inat.
Çok zaman önce anlamıştım, topuk iniltilerinin sokağı yankılattığını, bir de kırık üşüyen sesin ilişince ahvalime bütün şehirler içime akardı. Bırak kanasın dizlerim, ellerim ve aklıma gelecek sıradan bir saçmalığın acısı... Sonra hâlâ çocuk olduğum aklıma gelsin, yeminlere inanacak kadar çocuk, şekerlemelere kanacak kadar saf olduğum gelsin aklıma. İşte o zaman sevdalı çocuk gözlerinden bak sokaklara, ne kadar kalabalık olduğunu anlarsın.
Her adım sensizliğe çıksa bile bir türkü doladım dilime, yolların ne kadar kısa olduğunu anladım. Bitiminde o çıkacak dediler, inandım... Sadece sen misin mutluluğu arayan? Düşlerini çoktan kaybetmiş bir adam daha var desem inanır mısın?
Geçecek dediler, içime diz çöküşlerimde acıyan yanlarını saracak dediler inandım, kandım bütün kanacaklarıma. Yokluğundaki bütün sözlerini künye niyetine taşıdım. Sen yâr her s/özüme inan! Bütün denizleri geçer gölgende gölgelenmeye gelirim ben. Bakışlarındaki yabancı misafir huysuzluğunu kaybet. Ufacık bir parıltıda bile gözlerin kadar aydınlanan oda da beklediğini göreceksin inan!
Rüzgâr sadece ağacın yapraklarına zarar verir, hiç gördün mü kökünden söküp metrelerce yükseklere fırlattığını, sonra acımasızca yere doğru bıraktığını? Esse de içimde yokluğunun rüzgârı... İşte mektubumun muhattabı kadar insaflı, iğfal edilen sen kadar onun özlemi, hasreti, hele bir de gözlerime vuran yağmurları...
Nakşedilen karşılıklı bir umuttur.
Üşüyen ısınmaya hasret başka bir eldir.
Her boşluğa yokluğunu dolduracak kadar cümleler kusan kaç kalem var, hangi kalem kelamlarını yazmaya cesaret edebilir?
Ağlar mı?
Acır mı?
Kanar mı sandın?
Her neyse o işte doğru sandın tüm yazacaklarımda...
Hiç kimsenin bir şeyi bilmediğini bilmek
Onca her şeyle seni-beni anlatabilmek
duygulara fermuar çekerek kapatmak
işte toplamı sevgiye çıkan bir yol
-du...
Bilmedin!
Ama ne çok paramparçayım!
Öyle derin derin bakma, sandığın kadar sağlam değilim! Çözemediğim onca kördüğüm olup, arapsaçı hikayelerin yıkılmayan kahramanı olmanın sancısı doluyor avuçlarıma.
Kaç kez bağrımı susturdum, avaz avaz susuşlarına kazma kürek olup kaç kez bilmediğim mezarlıklara gömdüm tümcelerimi. Ayaz dediğin sokaklar benim mezarımın başından geçiyor, sensiz dediğin sokaklar benim mezarım kadar karanlık...
Başladığın şiirler ’bir damla aşk’ diye baş taşıma yazılanlar...
Ateş kesilen sulara gölgen fısıldayınca, bir köşede sızlayışlarım gelir aklıma.
Kime dert yansam benden dertlilerin omuzlarıma yaslanmasından korktum.
Göz yağmurlarından ıslanmaktan korkmadım, yağan yağmurun kim olduğunu bildikce ferahladım.
Umursamazlığımı sel alıp gitti aldırmadım. Çünkü farklı bir şehirden farklı bir ülkeye yol yol uzuyordum. Nasılsa bir gün yol bitecek dedim, kandım bütün kanacaklarıma bir günü daha yaktım.
Bekle sevgili daha yazacaklarım çok var sana.
Daha ben ölmedim.
Sevgiliye mektup.
Yalnızlık Abidesi...
Lefkoşa/Kıbrıs
YORUMLAR
harika bir iç ses yansıması olmuş umarım o sevgili duyar kutlarım üsadım kaleminizi tebriklerimle yaradan o güzel kaleminize çalıntı sevdaların izdüşümünü değilde ger.ek aşların yansımasını versin siz aşkınıza seslenin aşkı birde sizden öğrenelim okurken... Saygılarımla
Yalnızlık Abidesi
Merhaba Hocam, teşekkür ederim. Sevgili sağır olsaydı eğer daha uzun yazardım.
Her kalemi elime alışımda O'mu bana yazar ben mi O'na anlamadım.
Aşk bu olsa gerek, ne zaman uzunca yazsam,düşürür uzunca bir yorum onun için yazdıklarıma...
Aşk' b/aşka'dır. B/aşka mutasyon geçirmek, bu aşk'ı büyütmektir her kelam da .
Ölüm dahi ölür de, bu ''aşk'' sonsuzlukta dahi ebedi yaşamak için doğdu.
Tıpkı har gibi,
N(y)ar gibi,
düşen Çiçek tohumu gibi...
Teşekkür ederim hocam varlığınıza.
Ve bir mektup ile bitmeyecek bir hikayenin baslangıcına hasreti gözünden vuran bir saatin tik-takında özlem derinliğinde başlamak...
Sevgiliye şiirlerden sonra mektup ile seslenmek,
ilişmek satır satır sayfaya, sarılmak özlem havli ile cümlelere, yazarak- yaşayarak-anlatarak...
Kimi zaman üç nokta, kimi zaman ünlem ile sunmam yürektekileri ki en çok hoşuma giden soru işaretsiz olmasıydı yüreğin anlatımında.
Bir damla aşk için bir ömür yansam tutuşsam yalnızlığım(n)ın abide suskularında demişsin kırılmış kalemin beli
ki yanmak yazmaktı, yazar insan bir üstadın dediği gibi "yazarsın çünkü parmak uçlarına kadar iner acı" burda da yazamıs şair'im çünkü parmak uçlarına kadar inmiş vuslat ağrısı.
Biliyor musun şairim
insan yaşama sevdikleri ile bağlanıyor, inanmazsin belki ama annemi gördüm dün gece rüyamda, ona;
herşeyi bırakıp yanına gelicem anne dediğimde, henüz değil, henüz değil der gibi başını sallayıp sus işareti yapışı sonra elimi tutuşu yine her rüyamda gördüğüm gibi...
Nasıl birşeydir bilir misin şairim sevgi?
Sevgi nefesi aldığında aşk ile bırakacağını bilmektir sevgilinin yüreğine
ya da gözlerini uzağa çevirdiğinde sevdayı salise yakınlığında düşürmektir içine sevdiğinin.
Velhasıl
sevmek hayattır
hayat bir sevda...Kimi dünyaya tutulur kimi ahirete
kimi paraya kimi huzura o misal.
Ama birşey daha var hayat derin bir nefes kesiği ölümün az öncesinde ve bu hayatı ölümden az önce yaşamak istiyorum hayatımın en güzel yalnızlığı ile. Annemsiz belki ama en büyük desteğimle.. Bazen şiir bazen hüzünle ..
Gök'yüzünde karabulutlar dolanmasin yaz!
ki
yazdıkça sen içindeki bulutlar dağılacak
yandıkça belki sönecek içindeki özlem ateşi taa uzaklardan da olsa...
Ah şairim, Kıbrıs ne bü'yük bir yalnızlık yaşamı senin ile...
Yanan yürege bir tavsiye; sabır suyu akıyor sevgilinin gönlünde, almak içmek istersen, ilaç gibi...
Yeter ki iste...
Umut derinlerdedir inci gibi, vazgeçmemek lazım aramaktan - ki ucunda mutluluk bulununca..
Ne çok savurdun beni yazı ile
şiirlerinde ve sesinde savurduğun gibi şairim...
iyi ki varsın
iyi ki...
Ah Yalnızlık Abidesi, sana yalnızlıktan da öte sevmek ne cok yakışıyor bilsen..
Yalnızlık Abidesi
iyi ki varsın
iyi ki.
Ah Nar-ı Çiçek , Sana hardan da öte sevmek ne çok yakışıyor bilsen...