- 514 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Standart Farkı.
İnsanın hiç bir şeyle yetinemeyişi;
Hiç bir şeyle tam manası ile mutlu olamayışı
ve yine hiç bir şeyi devamlı olarak beğenemeyişi;
İnsanın fiziksel olarak dünyada yaşayacağı bir şeklide yaratılmış olmasına rağmen, ruh, his ve yetenekleri açısından dünyaya ait olmadığını gün gibi açık bir şekilde göstermektedir.
Bu konu, dünyada insandan önce yaratılmış,
insandan daha fazla yeteneklerle donatılmış olan varlıklar ile mukayese edildiğinde kolayca anlaşılabilir.
Hayata ve hayat şartlarına, insandan daha kolay ve daha kısa zamanda intibak sağlayan, insanla basit bazı şekil farklarının dışında aynı organ ve uzuvları taşımalarına rağmen;
herhangi bir kültür geliştirememiş,
medeniyet kuramamış olan hayvanlar ile insanlar mukayese edildiğinde,
iddia ispata ihtiyaç bırakmayacak NETLİKTE görülebilir.
Bu mukayesede, canlı hayatının devamı ve korunması adına,
temel ve ortak ihtiyaçların amaç benzerliği ile temin ve kullanımındaki farklarını bilim adamlarının şüpheci ve karmaşık TEZ VE İDDİALARINA müracaat etmeden,
kendi yaşamımız ve yakın çevremizdeki yaşananlar üzerindeki gözlem ile görme şansını elde edebiliriz.
Tüm canlıların ortak temel özellikleri olan,
üreme, beslenme ve dinlenme işlevlerine, insan ile hayvan arasındaki temin ve tatbik tarzlarını dikkatlerinize arz etmek istiyorum.
Canlılar, yaşamak için beslenmek (yemek) zorundadır.
Dünya standardında yaratılmış olup,
daha üst bir hayat standardına hazırlık aşaması olmayan hayvanlar;
beslenme işini hiç dert edinmemiş, türüne göre kendisine ihtiyaç olarak ilham olunan yiyeceğinin ne temininde bir gayret ve çabası, (inek ot yer ama ot ekmez, ot stoklamaz, tohum geliştirmez.)
ne de istifade adına yiyeceklerini tüketirken damak zevkine göre herhangi işlem ve müdahalesi olduğu söylenemez.
Fakat bir de insana bakalım!..
Yiyeceklerimizin genelini doğal ortamda bulduğumuz halinde bırakmamış,
onları kendimize göre ıslah edip adına ziraat ve hayvancılık dediğimiz bir bilim dalı ve hayatımıza amaç teşkil edecek bir uğraş haline getirmişiz.
Bununla da kalmayıp,
yaratılış itibariyle en mükemmel olan mahsulleri üretim alanlarından temin ettiğimiz hali ile tüketmeyip,
onları bin bir zahmet ve gayretle bir mutfak kültürü oluşturup,
kimini soymuş, kimini doğramış, kimini pişirmiş, kimini haşlamış, kimini kızartmış öyle beslenme alanına sunmuşuz.
Bununla da yetinmemiş,
masa demişiz, sandalye demişiz, tabak demişiz, tencere, kaşık, çatal, bıçak demişiz, tuz, biber, sos demişiz.
Sonuç olarak sadece karnımız doyurmuş, yemek yemişiz.
Yani sadece beslenmişiz.
Sair canlıların hiç dert etmediği, sıkıntı çekmediği, kültür geliştirip, medeniyet kurmadığı bir alandaki bu tatminsizliğimiz ile bunca gelişmişliği yetersiz bulup arayışlar içinde oluşumuzun sebebini,
yazımızın başındaki iddiamız olan FARKINDA OLMADIĞIMIZ,
STANDARD farkımızı arama ve ona uygun bir ortam hazırlama gayretinde aramak gerektiğine inanıyorum.
Bu da gösteriyor ki,
İnsan, dünyada yaratılmış olup, yaşatılıyor olsa bile;
dünya onun için yaratılmış olduğu cennet hayatının standardını kazanabilme adına gelişimini tamamladığı bir eğitim ve sınav alanından başka bir şey değildir.
İkinci ve basit bir örneği daha dikkatinize sunmak istiyorum.
Aslında bunlar bilinmeyen şeyler olmadığı gibi,
hepimizin her gün yaşamamıza rağmen sadece dikkat etmediğimizden dolayı gözümüzden kaçan,
insanın YARATILMIŞ OLDUĞU STANDART FARKI ve insan hayatın yaratılmış olduğun günden itibaren yaşadığı gerçekleridir.
Dinlenme ihtiyacımız olan uykuyu sair canlılarla mukayese edelim.
Onlar doğal ortamlarında adına in veya yuva dediğimiz;
sade, masrafsız, zahmetsiz ve rahat ortamlarında bizden daha güvenli bir şekilde istirahatlarını gerçekleştirmelerine rağmen;
biz insanlar ben deyip kimlik edinmiş,
benim deyip mülkiyet davası ile dünyayı parsellere bölmüş,
ev demiş bir mimari kültür, karyola ve mobilya demiş, marangozluk ve sair yan kollarını meslek olarak geliştirmişiz.
Yatak, yorgan, yastık, çarşaf, nevresim vs. demişiz,
rahatımızı bozup, uykumuzu kaçırıp, çoğunlukla rüyalarımızı kabusa çevirmiş, nihayetinde doğal bir ihtiyacın temini adına SADECE UYUMUŞUZ.
Üremeye gelince;
Fazla detay ve tafsilata gerek yok.
Bazılarının hoşuna gitmese de!..
İNSAN ONURUNA yakışır aile hayatının öneminden kaynaklanan kutsallaşmış bir namus anlayışı içindeki düzenli ve disiplinli cinsel hayat ile, hayvanların doğal sınırlamalar içindeki tabii hallerini mukayeseye gerek yok.
Bu ihtiyacın farkını görmek isteyenler,
doğal hayata veya sokak hayvanlarının mevsimler ile sınırlı,
sadece ÜREME amaçlı gayrı akli ve iradi onursuz cinsel hayatlarına bakarak mukayeselerini yaptıklarında, insanın bu konudaki standart farkını da göreceklerini sanıyorum.
Materyalist mantık ile bakıldığında;
verilen bu ZORLU VE ZORUNLU hayat mücadelesi
sonucu itibariyle sadece ölüp YOK olacağını UNUTMANIN aldanmışlığımı?
Yoksa!..
Düşünen, anlayan ve yorumlayan aklın, YARATILMIŞLAR İLE YAŞANANLAR arasındaki kurmuş olduğu, sebep sonuç ilişkisi içinde,
insan ruhunun sonsuz istek ve ihtiyaçlarının,
sınırsız yetenekler ile yönlendirmesinden kaynaklanan,
Allah’a ve ahiret gününe inan inançlı insanların iddia ettikleri insanın YARATILMIŞ OLDUĞU GERÇEK HAYAT STANDARTINI özlem ile arama, gelişme ve geliştirme gayreti mi?
Ne dersiniz?
Standartları insan, ruh onur ve olgunluğuna uygun ebedi bir hayat yok ise!..
Sadece YOK olmak için kahir ekseriyetini hayattan bezdiren,
BİLMEMKİ BU DÜNYAYA BEN NİYE GELDİM türkülerini söylettiren;
meyhane bataklığının uyutucu, uyuşturucu ve onursuzlaştırıcı atmosferinde veya sınır tanımayan teknolojinin ruha pompaladığı tüketim çılgınlığının oyalayıcı ve unutturucu akımı içinde hayatın SEVİMSİZ SONUNU sülük gibi sürünerek beklemek için bunca emek, bunca zahmet, bunca eziyet ve ZİLLETE değer mi?
Necdet EREM
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.