- 1927 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
BEKLE BENİ İZMİR'İM
![Günün Yazısı](/yeni/img/ribbon.png)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
![BEKLE BENİ İZMİR'İM](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/resimli_yazi/buyuk/101689.jpg)
21 Nisan Cumartesi. Ankara - İzmir - Antalya yollarında...
Sabaha karşıydı. Henüz kentin ışıkları sönmemiş, yıldızlarsa gülümsüyordu gökyüzünden. Uçak havaalanına doğru alçalırken, aşağıda İzmir gerçek bir inci tanesi gibi duruyordu. Gündüz olsa bilirdim nereye bakarsam göz zevkimin bozulacağını, içimin cız edeceğini. Şimdi gece tüm çirkinliklerin üzerini örtmüştü. Körfez boyunca ışıklar eşsiz bir gerdanlık gibi süslemişti kenti. Saat kulesi nokta kadar da olsa belli ediyordu kendisini. Uçağımızın ineceği pistin ışıkları göründüğünde Aydın yolunun üzerinden geçiyorduk. Utanmasam, tuhaf karşılanmayacağını bilsem toprağa basar basmaz eğilip öpecektim toprağının alnından güzel İzmir’i.
Sabahın bu saatlerinde heyecanım doruk yapmış olsa da, sabırla bekledim kente gidişimi. Havaalanı otelinde dinlendim birkaç saatliğine. Uyandığımda saat 10 olmuştu. Valizimi Gaziemir’de bir tanıdığıma bıraktım.
Bindiğim taksi Varyant’ın başına geldiğinde sağa çekip durmasını istedim sürücüden. Oysa Kordon’a gideceğimi söylemiştim binerken. Bundan sonrasını yaya yürüyeceğim, dediğimde bir anlam verememişti bu davranışıma.
Yürüyerek indim Varyant’ı. Önümde en güzel tarafından İzmir vardı. Pırıl pırıl limanı ayaklarımın altındaydı sanki. Karşıyaka uzaklarda da olsa içimi ürpertti güzelliği. Yoksa gömleğimin içine dolan imbat rüzgârı mıydı tüylerimi diken diken eden?
Aşağıya vardığımda her şeyi bir anda görmek, her yere bir anda dokunmak arzusunun önüne geçemeyen bir çocuk heyecanı kaplamıştı tüm ruhumu ve bedenimi. İskeleye kadar yürüdüm, büfelerden birinde imbata karşı çay içmekten son anda vazgeçtim. Bu iştahımı Pasaport’taki salaş bir kahve için sakladım. Konak’tan gemiye binip Karşıyaka’ya geçmeyi de sonraya bıraktım. Saat kulesinin etrafında kaç tur attım bilmiyorum. Gözlerimi ayırmadan, sanki ilk kez görüyormuşum sanki dünyanın yedi harikasından birinin karşısındaymışım gibi hayranlıkla izliyordum santim santim. Henüz sabahın erken saatleri olmasına karşın, kulenin dibinde ayakta durup poz veren ve İzmir hatırası fotoğrafı çektiren en çok da turist olduklarını sandığım insanları izledim tuhaf bir huzurla.
İzmir gerçekten bir huzur kentiydi ve ben burada her defasında kendimi huzurlu hissediyordum.
Bir kaymakam dostum şöyle demişti bana: Türkiye’nin hangi büyük şehrine giderseniz gidin, oraya göç etmiş insanlarımız bir türlü o şehirli olamazlar. Erzincanlıysa Erzincanlı kalır, Trabzonluysa Trabzonlu, Adanalıysa da Adanalı kalır. Ama İzmir’e göç edip gelen istisnasız her insan, en fazla üç yıl sonra artık İzmirli olur. Bu sosyolojik bir olgu, demişti. Bence bunun ciddi olarak incelenmesi gerekir, demişti ve ben de şaka yollu; demek zamanla her gelen gavurlaşıyor, demiştim. Bu bile güzeldi söz konusu İzmir olunca.
35 plakalı bir takside yolculuk etmenin tadını çıkararak Konak’dan Alsancak’a kadar tur attım bir aşağı bir yukarı. Hesapsızdı, plansızdı isteklerim. Dedim ya bir anda birçok yerde olmak istiyordum. Asıl varmak istediğim hedefi en sona bırakmıştım. Tek planlı olan buydu işte. En son oraya gidecektim.
Kordon’da, Cafe Smyrna’da, bademli kek eşliğinde çayımı yudumladım. Fuarda her zaman bir şeyler olurdu. Şimdiyse tam da gitmek istediğim zamanlardı. Kitap fuarı tıklım tıklımdı güzel yürekli, güzel gözlü, güzel İzmirli insanlarla. Her zaman yaptığımı yaptım. Tanınmış, büyük yayınevlerinin stantları yerine, yerel, İzmir’in kendisinin olan ve fuarın uzak gizli köşelerinde kendilerine yer bulmuş dergi, gazete, kitap stantlarına yöneldim. İbadet eder gibi önlerinde durdum, kitaplarını, dergilerini alıp okudum. Tanıdık simalara da rastladım stant önlerinde. Planım bozulmasın diye uzaktan izledim onları sadece. Varlığımı hissettirmedim. Saklandım adeta. Nefeslerinden değilse bile gözlerinden, beden dillerinden okuyabiliyordum heyecanlarını. Bal yapan arılar gibi bir kitaptan bir kitaba uçuyor, ellerine alıp bakıyorlardı. Kendilerinin olan, İzmir’in olan, kendilerine yakın olan yazarlarla yan yana durup fotoğraf makinelerine, cep telefonu kameralarına poz veriyorlardı birlikte ve bazen de yalnız başlarına.
Asıl istediğim yere gitmenin henüz zamanı vardı. Biraz daha oyalandım Fuar’da. Balkon katındaki kahvelerden birinde çay eşliğinde aşağıdaki güler yüzlü insan kalabalığını izledim.
Fuardan çıkıp bir taksiye biniyorum yeniden. Tilkilik semtinde mezarlık başlarının oralarda iniyorum taksiden. İzmir’e ilk kez geldiğim yılları anımsıyorum. Kaldırımdan düşük bir girişi olan ve bağlama yapan bir dükkândan içeriye giriyorum. Satın alacakmışım gibi dut ağacından oyulmuş bir bağlamayı elime alıp bir turna türküsü çalıp söylüyorum.
Kaleden, Kadifekale’den bakmalıyım İzmir’e. Etrafımı saran satıcılardan bir şey almasam da, sigaramdan ikram ediyorum kendilerine. Kalenin korunaksız burçlarındayım. Sanki buradan körfeze uçabilsin diye insanlar yıllardır bir korkuluk yapılmadı şu burçların etrafına.
Rüyada gibiyim. İzmir’de olmak rüyada olmaya eşdeğer değil mi zaten. Birden Hatay’da Üçyol’da buluyorum kendimi. Metro girişinin yanındaki kuruyemişçiden çiğdem alıp çıtlatarak yürüyorum Amerikan Kolejine doğru. Yolumun üzerinde Susuz Dede’ye uğramamak olmaz. Dilekler tutulmuş, çaputlar bağlanmış olsa da ağaç dallarına, geç kalmış sayılmam dualar edip dilek dilemede. Seyyar çaycının karanfil kokulu çayını yudumlarken Susuz Dede’den bir dilek diliyorum tek bende saklı olan.
Ne kadar çok yürüdüm. Attığım her adım sevgi dolu olunca uzaklığın ne önemi var ki. Üçkuyular’dayım. Sahi ne çok karıştırırım Üçyol ile Üçkuyular’ı!
Yoruldum. İtiraf etmeliyim. Gelsin yine 35 plakalı taksi ve beni İnciraltı’na götürmeden önce Asansöre bıraksın. Açlığımı orada dindirmek istiyorum.
Sonrasında, Asansörden bir restoranın bahçesinden körfezi izleyerek çay eşliğinde sigaramı tellendiriyorum.
Taksiyle İnciraltı’na doğru yol alırken radyodan Zülfü Livaneli ve Maria Farantouri birlikte söyledikleri iki dilli bir şarkı doluyor kulaklarıma. Merhaba diyor Livaneli, Kalimera diyor Farantouri.
İşte İnciraltı.
Ne çok şey bende.
Ne çok şey yüreğimde.
İzmir neye yarar ki İnciraltı olmayınca. İnciraltı neye yarar ki sahili olmayınca. Sahil neye yarar ki kayaları olmayınca. Kayalar neye yarar ki martılar olmayınca. Martılar neye yarar ki, offf be!…
Gün batımıdır artık. Güneş Karşıyaka’dan Yamanlar sırtından batmak üzereyken sonsuz güzelliğini bırakarak denizin üzerine, yarına kadar elveda diyor insanlara.
Gelmek istediğim yer burasıydı işte. Olmak istediğim yerdeydim de bir boşluk vardı içimde. Kocaman bir yalnızlık… Olmaması gereken bir eksiklik…
O zaman bir şey yapmalı. Tam telefonumu tuşalyıp arayacağım ki, kendiliğinden çalıyor telefon. Açmak istemiyorum. Israrla çalıyor. Bitiyor yeniden arıyorlar. Bitiyor yeniden… Defalarca çalınca açmak zorunda kalıyorum.
Çok önemli bir mesele için ne olursa olsun acilen Antalya’ya gitmeliymişim. Döndüm beni bekleyen nelerin olabileceğini düşünerek.
Ahhh İzmir!
Yine yanlış zamanı mı seçtim yoksa?
Ben buraya Kuşadası’ndan gelmeliydim.
Tam da bu saatlerde sevdiğimi alıp ya Gümüldür’e ya da Sığacık’a gitmeliydim. Sonra yeniden İzmir’e dönmek ve bir daha ayrılmamak üzere…
İzmir, İzmir.
Eksik kalan yanım benim.
Hiç soğumayacak, kabuklanmayacak açık yaram benim.
Seni seviyorum sevdiğimden ötürü.
YORUMLAR
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/27513_lc45o16qt5.jpg)
Çocukluğumu ,genç kızlığımı geçirdiğim ve hala da yaşamakta olduğum İzmir'in ve hele de sizin yazınızı görünce beni mıknatıs gibi çekip buraya yapıştırdı.
Galiba biraz cümle uzun oldu.Uzun cümleleri de hiç sevmem.
Ne ise konudan uzaklaşmayalım.Sizin üslubunuzu çok beğeniyorum.Uzun yazıları okumak bana yasak ama bu sizinkiler için geçerli değil.
Öyle güzel yazıyorsunuz ki.Hayran olmamak mümkün mü.Üstelik çok da özlettiniz kendinizi.Uzun bir süredir hasret kalmıştık.
Yaşattığınız duygulu dakikalar için teşekkürler.Selam saygılar.
![Hüseyin Akdemir](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/56827.gif)
Hüseyin Akdemir
Bana güç ve moral veriyorsunuz. Çünkü yazıyı veya öykülerimi sayfaya astıktan sonra; kimseler okumasa bile Ülkü öğretmenim okur, diye düşünüp mutlu oluyorum.
Yaklaşık üç ay oldu uzak kaldım buralardan. Şimdi artık yeniden yazma zamanı diyorum. Bir de kaçırdığım değerli yazı, şiir ve öyküleri okumak....
Sevgiyle kalın Ülkü Hanım...
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/82254_6vproly4sy.jpg)
İzmir'de yaşayan biri olarak keyifle, beğenerek okudum. Elinize, kaleminize sağlık...
![Hüseyin Akdemir](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/56827.gif)
Hüseyin Akdemir
Sayfama uğrayıp okuduğunuz için teşekkürler.
Saygı ve sevgiyle kalın...
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/116954.gif)
Değerli kalem,bu yazınız İzmirde yaşayan Erzurumlu olarak dikkatimi çekti...Yazdıklarınız hem akıcılık hemde anlatınlar olarak güzeldi...Tebrik ve takdirlerimle
![Hüseyin Akdemir](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/56827.gif)
Hüseyin Akdemir
İki kere hemşeriyiz üstelik.
Ben Tercan'lıyım.
Diğer yandan İzmirliyiz artık.
Saygı ve sevgiyle aklın....
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/11427.gif)
Sayın yazarım, sizi okumayı seviyorum biliyorsunuz. Fırsat buldukça çalışmalarınızı kaçırmamaya özen gösteriyorum. Hepsine yorum düşme fırsatım olmasa da, takip ettiğimi bilin lütfen.
Gezi ve tatil yazılarını çok seviyorum. Güzel bir örneğini verdiğiniz bu türün emek vereni çok olur inşallah diiyorum.
Tebrikler ve saygılar.
![Hüseyin Akdemir](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/56827.gif)
Hüseyin Akdemir
Teşekkürler vakit ayırdığınız için.,
Saygı ve sevgiyle kalın....
![Aynur Engindeniz](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/11427.gif)
Aynur Engindeniz
Kızımın Üniversite hayatı boyunca beş yıla yakın İzmir'de yaşadım. Anlatılan yerlerin tümünü görüp gezmiştim. Bir kez daha canlandı gözümde o yıllar. İzmir'de yaşama şansı bulan biri olarak, ne mutlu size diyorum.
Çok güzel bir anlatım. Su gibi akıp giden. Günün yazısı olmayı hak etmiş.
Tebrik ediyıorum.
![Hüseyin Akdemir](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/56827.gif)
Hüseyin Akdemir
Beğeniniz için...
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/18946.gif)
sıcak, sıcak alabildiğine.....nete girmekte bu sıralar zor...alışkanlığımın esiriyim elimde havlu bitmek bilmeyen terlerimi silerken... sevdiğim edebiyat defterindeyim..aaaa günün seçkisi... kavi kalemden..birde konuya bakarmısın. İZMİR.... dalıyorum sayfaya.... çok iyi bildiğim, sevdiğim yerleri anlatan bu güzel kalem bir kez daha içimdeki izmir sevdasını ateşliyor...ve kendimi bir kez daha kutluyorum.... kalan ömrümü bu güzel şehirde geçirmek için buraya yerleşmişim...insanlığıyla sağduyusuyla tarihiyle eşsiz güzelliğiyle izmirde yaşamanın büyük bir şans olduğunu her zaman söylediğim için.... kendimi ayrıcalıklı sayıyorum....ben izmiri sevenleri izmir kadar seviyorum...güne güzel başlattın usta.... saygılarım sonsuzdur esen kal...
![Hüseyin Akdemir](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/56827.gif)
Hüseyin Akdemir
Saygı ve sevgilerimle...