- 8115 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YENİ EDEBİYAT (DÖNEMLER ÖZET)
Tanzimat Edebiyatı:(1860-1896)
Adını 1839 Tanzimat Fermanı’ndan alır.
Edebiyatın başlangıcı Şinasi’nin çıkardığı Tercüman-ı Ahval gazetesiyledir(1860)1839’dan 1860’a kadarki süre hazırlık dönemidir.
Tanzimat edebiyatı ikiye ayrılır.
I.Dönem Tanzimat Edebiyatı(1860-1878)
Şinasi’nin 1860’ta Agâh Efendi’yle birlikte kurduğu ilk özel Türk gazetesi Tercüman’ı Ahval’in ilk sayısıyla başlar ve 1877’ye kadar sürer.“Toplum için sanat” anlayışı etkindir.
Dilde sadeleşme savunulur; ama bu konuda başarı sağlanamaz.
Ulusal ölçümüzün hece ölçüsü olduğu savunulur; ama Ziya Paşa’nın yazdığı birkaç şiir dışında hece ölçüsü örneklerine rastlanmaz.
Aruz ölçüsü yaygın biçimde kullanılır.
Beyit nazım biçimi bu dönemde de kullanılır.
Tanzimat edebiyatında da Divan edebiyatı nazım biçim ve türleri kullanılır.Asıl yenilik içerik yönünden yapıldı. Divan şiirinin klasik konuları terk edildi.
Şiirde “hak,adalet,hürriyet,meşrutiyet,eşitlik,vatan,millet” gibi yeni konular işlenmeye başlandı.
Düzyazıda ve şiirde noktalama işaretleri ilk defa bu dönemde kullanıldı.Büyük ölçüde gazeteye bağımlı olduğundan şiirden ziyade düzyazı önem kazandı.
Divan şiirinde görülmeyen konu bütünlüğü bu dönemde sağlandı.
Edebiyatımız”hikaye, roman, tiyatro, eleştiri, makale, fıkra, deneme”gibi yeni yazı türleriyle ilk kez bu dönemde tanıştı.
İlk roman çevirisi Yusuf Kamil Paşa tarafından yapıldı. Fenelon’dan Tercüme-i TelemakBatıdan ilk şiir çevirileri Şinasi tarafından yapıldı.
İlk yerli roman, tiyatro, makale, eleştiri, öykü örnekleri bu dönemde görüldü.Yanlış batılılaşma, esaret hayatı, kadın ticareti, görücü usulüyle evlenme, mirasyedilik, genç yaşta evlenmenin zararları… bu dönemin roman ve tiyatrolarında işlendi.
Tiyatro önem kazandı. Birçok tiyatro yazıldı. Bu tiyatrolar oynanmaktan ziyade okunmak için yazıldı. Oynanmak için yazılan tiyatrolar da vardır.Bu dönem romanları teknik açıdan kusurludur. Yazarlar romana müdahale ettiler.(tesadüf olaylar, gereksiz betimlemeler…)
Bu dönem sanatçılarının siyasi yönleri de vardır. Birçok şair devletin değişik kademelerinde çalışır.
II.Dönem Tanzimat Edebiyatı:((1878-1896)
Abdülhamit’in 1878’de I. Meşrutiyet’e son vermesiyle başlar.1896’ya kadar sürer.
Abdülhamit bu dönemde II: Meşrutiyete kadar sürecek bir istibdat yönetimi uygular. Basına sıkı bir sansür getirir. Sanatçıların toplum sorunlarına eğilmelerine izin verilmez. Yazarların seyahat özgürlüklerine sınırlama getirilir. Bu nedenle bu dönem edebiyatı toplumcu bir özellik göstermez.
I.Dönemdeki “Sanat toplum içindir” görüşü yerini, “Sanat sanat içindir”.Görüşüne bırakmıştır.
Dilde sadeleşme görüşünden vazgeçilmiş, ağır ve süslü bir dil kullanılmıştır.
Aruz ölçüsü, birinci dönemde olduğu gibi, kullanılmaya devam edilir.
Şiirde:“hak, adalet, hürriyet, eşitlik, vatan, millet, meşrutiyet kavramlarından hiç bahsedilmez. Daha çok kişisel aşklar, acılar, ayrılıklar, dertlenmeler, yalnızlıklar, bunalımlar işlenir.
Tiyatro I.Dönemdeki gelişme hızını yitirir. Oyunlar okunmak için yazılmaya başlar.
Roman Realizm’den az da olsa Natüralizm’den etkilenir.
Realist etkili ilk romanlar: Sergüzeşt, Karabibik, Araba Sevdası bu dönemde yazıldı.
Nabızade Nazım’ın Karabibik adlı uzun öyküsü (roman) köy gerçeğine değinen ilk eser olma özelliği gösterir.
Şiirde daha çok Romantizm’in etkileri görülür.
Önemli sanatçıları: Nabızade Nazım,Abdülhak Hamit Tah-ran,Samipaşazade Sezai,Şemsettin Sami, Recaizade Mahmut Ekrem…
Servet-i Fünün Edebiyatı(1896-1901)
Recaizade Mahmut Ekrem, Ahmet ihsan Tokgöz’ün çıkarmakta olduğu Servet-i Fünun adlı bilim dergisini bir sanat edebiyat dergisi haline getirdi ve Tevfik Fikret’i de derginin yazı işleri müdürü yaptı. Böylece Servet-i Fünun Edebiyatı fiilen başlamış oldu.
1878’de başlayan istibdat yönetimi bu dönemde de devam ettiğinden Servet-i Fünun edebiyatı II. Dönem Tanzimat edebiyatından pek farklı özellik göstermez.
“Sanat sanat içindir” anlayışıyla hareket edilmiş ve toplumsal konulara pek değinilmemiştir.
Fransız edebiyatına büyük bir hayranlık duyulmuştur.
Fransa’daki sanat hareketleri günü gününe takip edilmiştir. Bu edebiyatının bütün özellikleri edebiyatımıza aksettirilmeye çalışılmıştır.
Recaizade Mahmut Ekrem’in savunduğu “Her konuda şiir yazılabilir” görüşü bu dönemde etkili olmuştur. Şiir alanı genişletilmiştir.
Edebi ürünlerde, divan edebiyatının dilinden çok daha ağır bir dil kullanılmıştır.
Divan edebiyatı nazım biçim ve türleri terk edilmiş Batı’dan alınan sone, terza -rima, triyole gibi yeni nazım biçimleri kullanılmıştır.
Divan edebiyatının temel nazım biçimlerinden “müstezat”ın kimi kuralları terk edilmiş “serbest müstezat” adı verilen yeni bir nazım biçimi kullanılmıştır. Böylece serbest şiirin ilk adımları atılmış oldu.
Şiirde Parnasizm ve Sembolizm etkili oldu.
“Kafiye göz için”anlayışı bu dönemde “Kafiye kulak içindir” anlayışına bıraktı.Sözün bir beyit içinde tamamlanması anlayışı bu dönemde kırılmıştır. Böylece şiir düzyazıya yaklaştırılmıştır.Beyit nazım birimi bu dönemde çok az kullanıldı.Aruz temel nazım ölçüsü olma özelliğini bu dönemde de sürdürdü. Hece ölçüsü horlandı. Tevfik Fikret dışında hece ölçüsünü kullanan olmadı.
Fransızcanın sözdiziminden yararlanılarak özellikle romanda ilk defa devrik cümle kullanılmaya başlandı. Böylece roman türü, anlatım yönünden çeşitlendirilip geliştirildi.Roman bu dönemde çok gelişti. Romanda gerek dil gerekse de teknik yönden ilk olgun örnekler bu dönemde verildi. Gereksiz betimlemeler yapılmadı.Yazarlar eserlerinde kendi kişiliklerini gizlediler.Konu dışı bilgiler vermekten kaçındılar.Abartılı tipler oluşturmamaya iyi-kötü karşıtlıklarını ön plana çıkarmamaya özellikle dikkat ettiler. Tesadüf olaylar yerine gerçekçi tiplemeler oluşturdular.Romanlarımız konu yönünden İstanbul dışına çıkmadı.Bu dönem Tanzimat edebiyatının aksine gazete değil dergi edebiyatıdır.Topluluk Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Edebiyat ve Hukuk” başlıklı yazısı yüzünden 1901’de kapatıldı.
Temsilcileri:Halit Ziya Uşaklıgil,Mehmet Rauf,Cenap Şahabettin,Hüseyin Cahit,Tevfik Fikret,Ali Ekrem,Süleyman Nazif….
Fecr-i Ati Edebiyatı(1909-1912)
Geleceğin Şafağı anlamına gelen akım Batılılaşmada öncü olmayı amaçlar.Servet-i Fünun’un dağılması bu akımı izleyen genç şairleri bir hayli üzdü.Bu genç şairler bir süre bu akımı yeniden oluşturmaya çalıştılarsa da başarılı olamadılar.
1909’da yaptıkları ortak bir basın açıklamasıyla kendilerini Fecr-i Ati topluluğu olarak topluma tanıttılar.Amaçları Servet-i Fünun’un yapamadıklarını yapmaktı.Sanat şahsi ve muhteremdir.
Amaç, edebiyata ve sanata hizmettir.Servet-i Fünun’un yapamadıkları Batıcılığı yapmayı amaçlarlar.
Fransız edebiyatını örnek alırlar.Edebiyatın önemini halka anlatmayı amaçlarlar.Eserlerinde doğa ve tabiatın anlatımı ağır basar.
Duygulu ve romantik bir aşkı dile getirdiler.Gerçekten uzak tabiat betimlemeleri yaptılar.Sembolistlerden etkilendiler.
Servet-i Fünun’dan dil ve üslup yönüyle farklı olamadılar.Ağır ve sanatlı bir dilleri vardır.Çok bir yenilik yapamadılar.
Birlik ve bütünlük sağlayamadıklarından dağıldılar.
Sanatçılar dağıldıktan sonra bir kısmı Milli edebiyata geçti bir kısmı da bağımsız kaldı.
Temsilcileri:
Refik Halit Karay, Ali Canip Yöntem, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Haşim, Celal Sahir Erozon, Fuat Köprülü..
Milli Edebiyat Dönemi:(1911-1923)
20.yy’ın ilk yıllarında ortaya çıkan “Türkçülük” akımı ve bunun sonucunda oluşan “Milliyetçilik” akımı Milli edebiyatın oluşumuna zemin hazırlamıştır.
Bu konuda ilk adımı Mehmet Emin Yurdakul attı.Hece ölçüsü ve dörtlüklerle yazdığı halka halk diliyle seslenen didaktik şiirleriyle Milli edebiyatın öncüsü oldu.
Milli edebiyatın bilinçli bir akım olarak ortaya çıkması Ömer Seyfettin’in Selanik’te çıkmakta olan Genç Kalemler dergisinin Nisan 1911 sayısında yayımlanan “Yeni Lisan” başlıklı yazısından sonra oldu.
Dil en kısa sürede sadeleştirilmeli ve bütün eserler halkın anlayabileceği bir dil ve anlatımla yapılmalıdır.
Şiirde ulusal ölçümüz olan hece ölçüsü kullanılmalıdır.
Bizim temel nazım birimimiz, halk ozanlarının yüzyıllardır kullanageldiği dörtlük nazım birimidir.
Türkçe karşılıkları bulunan yabancı sözcüklerin tümü dilimizden atılmalıdır.
Türkçe karşılığı bulunmayan üstelik dilimize iyice yerleşmiş bulunan halkında rahatlıkla anlayabileceği yabancı sözcükler Türkçeleşmiş kabul edilmeli ve bunlara dokunulmamalıdır.
Arapça Farsça terkip kullanma alışkanlığına tümüyle son verilmeli,bunların yerine Türkçe ad ve sıfat tamlamaları kullanılmalıdır.
Sanatçılarımız konularını yerli yaşamdan ya da ulusal tarihten seçmelidirler.
Yazı diliyle konuşma dili arasındaki uçurumu kapamak için İstanbul ağzı yazı dili olarak kullanılmalıdır.
Türk dili ve tarihi araştırma çalışmalarına en kısa sürede başlanmalıdır.İhtiyaç duyulan yeni kavramlar için halk ağzından derlemeler yapılmalıdır.
Batı edebiyatını taklide son verilmeli ulusal kaynaklara dönülmelidir.
Böylece bize ait olan bir edebiyat doğacaktır.
Toplum sorunlarına duyarlı ve gerçekçi bir edebiyat oluşturulmalıdır.
Halka dönmek gerekliliği “Halka Doğru” sözüyle özetlenmiştir.
Böylece “Memleket Edebiyatı” denilen bir çığır başlamıştır.
Bu çığır Cumhuriyetin ilanından sonrada etkili olmuştur.
Temsilcileri:Mehmet Emin Yurdakul, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Yahya Kemal Beyatlı(bağımsız),Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Peyami Safa, Refik Halit Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Mehmet Akif Ersoy(bağımsız)
Beş Hececiler: (Hey Of)(1917..)
Beş sanatçı da şiirlerini heceyle yazdığı için bu şairlere Beş Hececiler denir.Mehmet Emin Yurdakul ve Rıza Tevfik’in öncülük ettiği yoldan yürümek amaçlanır.
Halka halk diliyle seslenmek, halkın sorunlarına tercüman olmak amaçlanır.Anadolu gerçeklerine yüzeysel yaklaşmaları ve biçime aşırı bağlanmaları yüzünden başarılı olamamışlardır.
Beş hececileri taklit edenler: Ömer Bedrettin Uşaklıgil, Ahmet Kutsi Tecer, Behçet Kemal Çağlar’ da başarılı olamadı.
Şiirde sade ve özentisiz olmayı, süsten uzak kalmayı tercih ettiler.
Şiire Birinci Dünya savaşı ve Milli Mücadele yıllarında başladılar.
İlk şiirlerinde aruzla yazdılar daha sonra heceye geçtiler.
Şiirlerinde memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık, yiğitlik gibi temalarını işlemişlerdir.
Yerli-milli sanat ve tarih motiflerini ele alarak yaşanan hayat dilimleriyle örülü bir memleket edebiyatı oluşturmaya çalışmışlardır.
Heceyle serbest müstezatı da denemişlerdir.
Dize kümelerinde dörtlük esasına bağlı kalmamışlar yeni biçimler aramışlardır.Düzyazıyı şiire aktarmışlardır.
Temsilcileri:Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Orhon Seyfi Orhon
Cumhuriyet Dönemi (1923..)
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının Genel Özellikleri:
Yazı diliyle konuşma dili arasındaki fark ortadan kalkmış,dilde sadeleşme çalışmaları aralıksız olarak sürmüştür.
Edebiyatımız bu dönemde toplumcu bir karakter kazanmış edebiyatta gerçekçi bir anlayış güdülmüştür.
Aruz ölçüsünün yerini hece ölçüsü almış,şiirlerde de günlük konuşma dili kullanılmıştır.
Bu dönemde şiirin biçimce daha da serbestleşmesi sağlanmıştır.
Şiir , roman , hikaye ve tiyatro gibi türler gelişmiş bu türlerde başarılı ürünler verilmiştir.
Edebiyat sadece ayrıcalıklı bir kesimin ilgi alanı olmaktan çıkmış İstanbul dışında da birçok edebiyatçı yetişmiştir.
Uluslar arası düzeyde şair romancı ve eleştirmenler yetişmiştir
Öykü ve romanda toplumsal gerçekçilik egemen olmuştur.
Yedi Meşaleciler:(( Zevkimse Ceyo )(1928)
Cumhuriyet döneminin en kısa ömürlü topluluğudur.
1928’de ortaya çıkar.5 Hececileri yeterince memleketçi olmamakla suçlarlar.
7 kişiden oluşan topluluk kısa sürede dağılır.
Yedi kişiden altısı şair biri öykücüdür. Kenan Hulusi öykücüdür.
Şiire yeni bir soluk getirme hevesindedirler.
Harçlıklarından artırdıkları parayla ortak bir kitap çıkararak seslerini duyurmak isterler. Canlılık içtenlik sürekli yenilik amaçlarlar.
Şiirde ölçü ve uyağa karşı çıkarlar. Serbest tarzda yazarlar.
İlkelerini “samimilik, içtenlik, canlılık ve devamlı yenilik” olarak açıklarlar.
“Beş Hececileri eleştirdiler ve onlara karşı çıktılar.
Batı edebiyatını izleyeceklerini söylediler ama Beş Hececiler’i izlediler.
Fransız sembolistlerini izlediler.Mallarme,Verlaine,Reinbaud…
1928’de Meşale dergisinin kapatılmasıyla son bulur.
Ne dünü ne de bugünün Ayşe,Fatma’sını anlatırlar,Yeniyi kovalarlar.
Temsilcileri:
Ziya Osman Saba, Sabri Esat Siyavuşgil ,Kenan Hulusi Koray ,Yaşar Nabi Nayır ,Cevdet Kudret Solok ,Muammer Lütfi , Vasfi Mahir Kocatürk
Garipçiler(I.Yeniciler)
Eski şiire ve 1930’da ilk örnekleri verilen toplumcu şiire tepki olarak doğmuştur.
Ölçüye uyağa karşı çıktılar.Şairanelikten ve süsten uzak şiirler yazmışlardır.Günlük konuşma dilini şiirde kullanmışlardır.
Bu durumlar garip karşılanmıştır.
Tek destekçileri Nurullah Ataç’tır.
1937’de “Garip” adlı kitap yayımladılar.Bu kitap ortak yayımlanmıştır.
Orhan Veli bu kitaba “Önsöz” yazarak topluluğun sanat yaşamını ortaya koyar.Günlük konuşma dili şiire girmiştir.
Şiirin konusunu günlük yaşam ve sıradan insanlar oluşturur.
İnsanı karamsarlığa itmeyen şiirlere varılmak bir amaçtır.
Söz ve anlam sanatları boşverilmiş açık yalın bir dil amaçlanmıştır.
Ölçü ve uyak boşverilmiştir.
Espriden şaşırtmadan yararlanılmıştır. Duygudan çok akla önem verilmiştir.
Anlamı önemseyen sıradan insana da seslenilmiştir.
Halk deyişlerinden yararlanılmış toplumsal yergiye de yer verilmiştir.
Kuralsızlığı kural edindiler.
Batı edebiyatında “Sürrealizm”den etkilenmişlerdir.
Temsilcileri:
Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu
İkinci Yeni Hareketi:
Bu şiir hareketi Garip şiirine tepki olarak doğmuştur.
Hareketin ortaya çıkışında “Sürrealizm” akımının da etkisi olmuştur.
Garip şiirinin açık yalın söyleyişine karşı çıkmışlardır.
Karmaşık anlaşılması zor bir söyleyişe varılmak istenmiştir.
Çağrışım gücü zengin güç anlaşılan soyut bir şiir dili kullanıldı.
Günlük konuşma dili halk zevki boşverilmiştir.
Dil işçiliğine önem verilmiş. Yeni bileşimler oluşturulmaya çalışılmıştır.İçeriğe değil biçime önem verilmiştir.
Mantık devre dışı bırakılmıştır.Tam anlamıyla bir edebiyat topluluğu değildir.1955-1965 yılları arasında bir kısım şairlerimizi etkilemiştir.
Şiirde imgecilik vardır.
Edebi sanatlara kapılarını açtılar.Halkın diline sırt çevrilmiştir.
Nükte, şaşırtma ve tekerlemelerden uzaklaşılmıştır.Tamamıyla soyut da değildirler.Şiiri bütününden sezgi yoluyla yarı karanlık bir anlam gizli bir güzellik çıkarmak okuyucunun hazırlığına dayanmaktadır.
Temsilcileri:( Ece Süit )
İlhan Berk, Turgut Uyar, Cemal Süreyya, Sezai Karakoç, Ece Ayhan, Edip Cansever, Ülkü Tamer
Hisarcılar(1955..)
Mehmet Çınarlı ve Arif Nihat Asya önderliğindeki bu akım milli edebiyatın ilkelerine dönüşü savunmuştur.
Maviciler: Atilla İlhan önderliğindeki akım toplumsal gerçekçi görüş çerçevesinde ask, ayrılık vb. tarzda serbest şiirler yazmışlardır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.