Mevlana'ya Mektup 1
Sana nasıl hitap edeceğimi bilmiyorum. Önce üstadım demek geldi içimden. Ama bu kelimeyle kendimi seninle aynı kefeye koyuyormuşum gibi olur diye vazgeçtim. Sana “canım efendim” desem bir mahsuru olur mu?
Canım Efendim,
Bugün yine aklımdan geçtin. Son günlerde gönlümün maruz kaldığı çetin fırtınaların ardından acaba canım efendim de Şems’e karşı böyle hisler mi beslemişti diye düşünmeden edemedim.
Nacizade kulunuz bendeniz de hayatında ilk defa bir insana duyulan aşk duygusuyla tanıştı canım efendim. Biz baktığımızda neyi gördüğümüzü, sevdiğimizde kimi sevdiğimizi bilen kimseleriz çok şükür. Bugüne kadar canlıda cansızda, çimende bulutta, rüzgarda yağmurda hep O’nu görmüş, O’nun aşkında can bulmuştum. Bu defa ilk kez, evet hayatımda ilk kez bir fanide, bir insan suretinde O’nu gördüm. Bu aşk ile acıların en derinini yaşadım. Gözlerimden kanlı yaşlar boşalttım. Ellerimle kalbimi yerinden söküp atmak istedim. Bu acı ne derin bir acıymış canım efendim?
Acımı nasıl tarif edebilirim bilemiyorum. Kelimeler bu hissi anlatmada en az benim bu duygu karşısında kaldığım kadar aciz kalıyorlar. Sana bir soru sorabilir miyim canım efendim: Tüm yaşamın özü, sebebi ve sonucu Aşk iken, böyle yüce bir duygu neden insana en büyük acıyı veriyor? Sevmek her derde devaysa neden sevdiğinde tek hissettiğin hüzün ve keder oluyor?
Ellerime bakıyorum… Sevdiğimin ellerine dokunamayan ellerim kanıyor gibi geliyor. Aynada gözlerime bakıyorum. Gözlerinde hayat bulduğum gözler onlara bakmayınca dünyanın geri kalanını görmek istemiyorlar. Gözyaşlarımı sürekli yanaklarımdan süzülürken buluyorum. Gönlümün huzuru gitti. Ağzımın tadı kalmadı. Geceleri sımsıkı kapadığım gözlerimi sabah olunca açmak istemiyorum Söylesene bana canım efendim, bu hissettiklerim Aşk’ın belirtileri midir?
Sevdiğim fani karşımda otururken ona sahip olma arzusu duydum. Aşk’ın saf ve koşulsuz tabiatında böyle bencil bir düşünceye yer var mıdır? Eline baktım tutmak istedim, bedenine baktım sarmak istedim, yetmedi onunla olmak, onda olmak, o olmak istedim. Sonra kendime bir baktım. Kendi bedenime bile sahip değilken, gönlümdeki derin acıyı bile durdurmaya gücüm yetmez iken başka birine nasıl sahip olabilirdim ki? O ana kadar her şeyle Bir olduğunu hisseden nacizade kulunuz o anda bölündü, bir iken iki oluverdi. İşte bu ikilik beni asıl sevdiğimden uzak kıldı. Baktığımda her gördüğüm O iken her yol da beni O’na götürüyordu. Bu defa yollarım tıkandı sanki. Beni O’na götürmedi bu kez. Birlikten vazgeçip ikiliğin tuzağına düşünce, Aşk’a bencillik katınca beni O’na götüren yollar da kapandı.
Şimdi gecelerin sessizliğinde asıl sevdiğime ettiğim dualar yankılanıyor. “Lütfen beni bırakma! Tek sevdiğim ve sevilmeyi beklediğim kişi Sen iken, beni bırakma. Benim için onların her biri Sana ulaşmak için birer vesile. Ben onların güzelliğinde Seni bulmasam bir et parçası olan bedenin nesini sevebilirim ki? Onlara Senin birer parçan nazarıyla bakmasam, gördüğüme nasıl aşık olabilirim ki?”
Canım efendim… Herkes kendi kabınca sevgiyi yaşıyor, öyle değil mi? Senin Şems’e duyduğun hisleri senin ağzından dinlemeyi ne kadar da çok isterdim. Ondan ayrı kaldığın yıllar boyunca yaşadığın acıları senin gözlerine bakıp da görmeyi, ah ne kadar da çok isterdim. Hayatın maksadı bu mudur canım efendim? Sevmeyi, ama koşulsuzca sevebilmeyi öğrenmek midir? Bunu öğrenirsek dünya sınavını vermiş olur muyuz? Peki ya sevilmek? Bizi bilgeliğe götüren sevgi hep karşılıksız sevgi mi olacaktır?
Sana olan mektubumu burada bitiriyorum canım efendim.
Şimdilik…
Hep aklımda, hep gönlümdesin…
Ş.P.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.