- 1147 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Kadın Geçti Ömürden
Hayat hiç de adil davranmamıştı ona. Bunu biliyor ve zaman zaman isyan ediyordu. Vakitsiz ağaran saçları hep geçmişini hatırlatıyordu. Geçmiş mi hayır daha geçmemişti. Dün gibi aklındaydı eşinin, oğlunu kucağına verip gidişi. Daha çok küçüktü oğlu. Neye üzüleceğini bilemedi bir süre. Oğlu daha çok küçüktü. Onu annesiz nasıl büyütecekti. Dahası oğlu büyüyüp annesini sorduğunda ona nasıl derdi, ’annen seni bırakıp gitti.’ Hem de eften püften bir sebepten. Evini ve kendisini terk edip gitmesine bir şey demiyordu. Ya oğlunu nasıl bırakabilmişti ardında.
Günlerce düşündü, ne yaparım diye. Eşine geri dönmesi için ısrar etmese de rica etti. Ama yararı yoktu. Oğlunu görmeye bile gelmemişti. Sebeplerini düşündü, kendince bir sebep bulamadı. Kadınların dünyasını anlamak zordu. Son kavganın sebebi o kadar basitti ki; temizlik yapıyorum diye beşikteki oğlunu ihmal etmesine dayanamamıştı yine. Bebek ağlıyor, o elektrik süpürgesiyle ev süpürüyordu. İçeri girdiğinde bebeği ağlaması içini parçaladı. Hırsla süpürgenin fişini çektiğinde ise kıyamet koptu. Eşi ona söylenirken, beşikteki oğluna koştu. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş küçük oğlanın. Kucağında onu sakinleştirmeye çalışırken bebek hâlâ içini çekiyordu. Bir şey söylemedi o an, zaten korkmuş ve ağlamaktan yorgun düşmüş oğlu yükselen seslerden korkması istedi. Oğlunun karnını doyurdu. Altını temizledi. Eşi durmadan söyleniyordu. Bebeği kucağına verirken susmasını istedi. Bu onu daha da kızdırdı, sesini yükselttikçe yükselti. Bebek yine ağlamaya başladı. Sinirle ’defol, şuradan’ diye bağırdı. İşte suçu bu olmuştu. Çocuğun ağlamasına dayanamayıp ’defol’ demesi... Belki demeliydi ama ağzından çıkmıştı bir kez. Söz bu geri alınmaz ki... Ertesi sabah eşi bir valizle dikilmişti karşısına, kahvaltı bile etmemişlerdi. Oğlu uyuyordu henüz. Gece çok zor uyumuştu, galiba evin gergin havasından etkilenmişti. Valizi oda kapına bırakan eşi karşısına geçip, onu için neler yaptığını ama kıymetinin bilinmediğini sayıp döktü. Haklı olduğu konular vardı. Kıymeti bilinmesine biliniyordu ama aşırı titiz ve temizlik hastası olması canından bezdirmişti. Ne yaptıysa vazgeçirememişti bu huyunda. En olmadık zamanlarda yer silmesi, toz alması çıldırtacak düzeye gelmişti. Bazen misafirlerin yanında bile yapıyordu bunu. Hepsi neyse de oğlunu ihmal etmesi affedilir bir şey değildi. Hangi anne, temizlik uğruna küçük bebeğinin ağlamasına göz yumardı ki...
İlk evlendikleri yıllarda böyle değildi. Kitap okur yürüyüşler yapar, sinemaya giderdi. Sonra ne oldu bir türlü anlayamamıştı. Her şeyi denemişti ama psikologa götürmeyi başaramamıştı. Bir sorunu vardı bu belliydi. Konuştuğu, danıştığı herkesten medet ummuştu. Sonunda doktora götürmeyi başarmıştı sorun bebekti. Kendisinin bir parçasıydı oysa. Hayatı paylaşamamıştı oğluyla. O da artık pes etmişti. İşte bitiyordu her şey. Gidiyordu hayatını oğluyla paylaşamayan anne. Eşi gitmek için son hazırlıklarını yaparken ’gitme ’ demedi diyemedi. Kimseyle paylaşamadığı başka sorunları da vardı. İçeriden oğlunu ağlamasını duyunca son bir kez eşine seslenip, ’iyi düşündün mü’ dedi. ’Oğlunun’ yutkundu, derin bir nefes aldı ’benim, sana ihtiyacımız var’ dedi. Eşi dudak büküp,’ siz bakarsınız başınızın çaresine’ dedi. Gidip içeriden oğlunu getirdi, kucağına bıraktı, valizi alıp sessizce çekti kapıyı. Gitmişti işte... Bir kapıya bir kucağındaki her şeyden habersiz oğluna baktı. Oğlu mutluydu gidenin annesi olduğunu bilmeden babasına gülüyordu.
Artık hayat daha da zorlaşmıştı onun için. Annesiz bir bebek vardı kucağında. Annesi değil de annesi tarafından terkedilmiş bir bebek. Hayatının bu yeni döneminin nasıl atlatacağını düşündü uzun süre. Yardım istedi eşten dosttan. Bir süre babaannesi baktı oğluna. Yavaş yavaş yeni düzene alıştılar. Babaanne köye döndü. Bir bakıcı tuttu oğluna. Ve her geçen gün oğlunun büyüdüğünü görmek mutlu ediyordu kendisini. İşten çıkar çıkmaz eve geliyor. Bakıcı gönderiyor ve tüm zamanını oğluna ayırıyordu. B u hengâmenin arsında aklından çıkmıştı pek çok şey. Ama hatırlattılar, terkedilmişliği ve yalnız kalmanın acısını. Bir gün işten eve geldiğinde girişteki masanın üzerinde resmi bir zarf gördü, heyecanla açtığında ’mahkeme celbi’ olduğunu gördü. Eşi boşanma davası açmıştı. İçini bir hüzün kapladı, kendi adına umursamadı ama oğlu adına çok üzülmüştü.
Birkaç ay sonra bir celsede boşandılar. Hayatta oğlundan başka kimsesi yoktu artık. Annesi köydeydi ve iyice yaşlanmıştı. İşin en zor yanı oğlu biraz daha büyüdüğünde bunu nasıl söyleyeceği idi. Bir süre zamana bıraktı. Birkaç yıl sonra yardım alarak anlattı oğluna. Asla kötülemedi, öyle olması gerekiyordu diyerek söyledi her şeyi. Ama iş bununla da bitmedi, görmek istedi annesini. Bu onun en doğal hakkıydı. Haber gönderdi eski eşine oğlunu görmesini istedi. Aldığı cevap hepsinden acıydı.’ Bunca yıldan sonra hayatıma girmeyin, ben de sizin hayatınıza girmeyeyim kendime bir yol çizdim, evlendim.’ Diyordu.
Duygularını anlatacak söz bulamamıştı. Kızgınlık mı, nefret mi, acımamı bilemedi. Ama oğlu adına üzüntüsü anlatılmazdı.
Çok uzun yıllar geçti. Geçti ama deldi de geçti. Oğlu büyüdü, okudu, iyi bir işi var. Saygılı, dürüst, merhametli ve çalışkan bir genç olmuştu. Şimdi tek dileği onun evlendiğini görmekti. Ama oğlu, babasının basının başına gelenlerin kendi başına gelmesinden korkuyordu. Ona başka anneleri ve kadınları anlatarak herkesin bir olmadığını gösterdi. Kendi annesini, kardeşlerini anlattı. Hepsi neyse de kardeşinin eşi çok iyi bir insandı. Kendi çocuklarına baktığı gibi onlara çok bakmıştı. Üstelik çalışan bir kadındı.
Bugünlerde iyi bir haber aldı. Çok mutluydu. Acılar çekmiş, yıkımlar yaşamıştı ama her şeyin sonu gelmişti. Şimdi mutluluk zamanı diye düşündü. İki gün sonra oğlu geliyordu. Artık aynı şehirde yaşayacaklardı. Bu arada oğlu bir kız arkadaş da edinmişti. Torun sevme zamanı geldi diye düşündü aynada kendisine bakarken.
’Çok şey kaybettim ama mükemmel bir evlat kazandım’ diye düşündü bembeyaz saçlarını eliyle düzeltirken. Saçları hâlâ gürdü ama siyah tel kalmamıştı. Aynadaki görüntüsüne gülümserken aklındaki son cümle ’ömürden bir kadın geçti’ oldu.
YORUMLAR
İlişkilerin görünen yüzlerinden biri elbette bu gerçekte olsa kurgu da olsa...ancak ben şuna inanırım ilişkileri bitiren perdenin önünde yaşananlar değildir... perde arkasıdır onu da sadece baş rolü paylaşanlar bilir hatta senarist bile habersizdir bu durumdan.. karara bağlayan hakiminde bir fikri yoktur aslında öne sürülen bahaneler dışında...
ilişkiler üçüncü kişilere her daim mahremdir...
kırılganı
YağmurGulu
Bu hikaye gerçekmi yoksa kurgumu sevgili kardeşim ?
Kutluyorum sevgilerimle