EVREN, FANİ VE EBEDİ HAYAT VE ŞEYTAN
(Şeytan da Cehennem de Yanacak mı?)
1980 yılında başlayıp günümüze kadar devam eden bir çalışma var. Dünya’nın kuruluşunu tam olarak anlayabilmemizi sağlayacak olan bir parçacıktan bahsedilmektedir. Bu çalışma yerin yaklaşık 150 200 metre derinliğinde İsviçre ve Fransa sınırında sanırım kayalık bir bölge de kurulu olan Cern araştırma merkezinde yapılmaktadır. Bu nedenle bu çalışmaya da aynı ad verilmiştir. CERN veya “Higgs bozonu” çalışması. Biz bu çalışmaya hıgs mıgs demeden alışıla gelmiş bir dille CERN dersek hem okumamız hem de yazmamız kolay olur ve yazıya okunma akışı sağlanır.
CERN nedir? bu Cern.. CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Konseyi) deneyinde aranan aslında “Higgs Parçacığı” (Higgs bozonu). 1964 yılında Peter Higgs ve arkadaşlarının geliştirdiği kurama göre, evrenin ilk oluşumu sonrasında (büyük patlama) ortaya çıkan tüm parçacıklar kütlesiz idi. Kütlesiz parçacıklar evrende yüzerken Higgs alanı içinde idi. Bu alan içinde Higgs bozonu sayesinde bir kütleye sahip olurlar. Bozulumun ağır yada hızlı oluşumu ile madde çeşitliliği oluştu. Higgs alanı parçacık olmasa da, Higgs bozonu W ve Z bozonu gibi bir parçacıktır. İşte aranan tüm kütlesiz parçacıklara hayat veren ve onları maddeye çeviren sihirli araç bozon bulunursa ne olur düşünmemiz gerek.
Bozon bulunursa dünya yeniden mi? yaratılacak. Yoksa dünya yok mu? olacak. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını biliyoruz ama şüpheden de geride kalmıyoruz. Şeytanın vesvesesi bizi bazı düşüncelere sevk etmektedir. Bir makale okumuştum. Makale soru cevap şeklinde olup cevap verenin cevabı ilgimi çektiğinden düşüncelerimde oluşan fikirler bu araştırmaya yönelmeme sebep oldu. Ve araştırdığım konularla kendi kendime oluşturduğum soru ve cevapları sizinle paylaşmayı, bir dizi bilgi birikimini aktarabilme gereğini duydum. Makaledeki cevap şöyle idi. “Dünya’nın yeniden kurulması veya sonu ancak yaratana mahsus olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Allah(cc) kuranı keriminde bunları gayet açık ve net olarak anlatmıştır. Peygamberimizin anlatımı da gayet nettir. Ancak, dünya’nın oluşumunda kaybolan bir zaman dilimi olduğunu çoğu kimse bilmez. Bu kayıp zaman sadece üç ( 3 ) saniyedir. Bu üç saniyenin bulunması demek dünya’nın gerçek manada neden ve nasıl oluşturulduğunun cevabı demektir.” Makalenin adını hatırlamıyorum. Eksik ve düşük cümle ile baz oluşturmayan kelimeleri de yazmış olabilirim. Ancak yapmış olduğum araştırma bu üç saniyenin kayboluşunu daha iyi izah etmeye yeterlidir. Benim değerlendirmem şöyledir. Bu kayıp üç saniye şeytanın lanetlendiği an olsa gerek.Bu üç saniyede yüce Allah(cc) sanırım şeytanı yaratılmışların en şereflisi olan insana biat etme konusunda uyarı ve telkin aşamalarının olduğu bir zaman dilimi. Evrenin oluşumunu çözmek mümkündür. Yine bir başka yazarın anlatımı “eğer ki yer altında devam eden bu çalışmada aranan bozon bulunurda. Bulanlar kendilerini Firavun gibi yetersiz haslete bürünmezlerse gerçek mana da çalışmalara Allah(cc) nin izin verebileceğini ifade etmekte idi. Biz gerçek mana da insan olarak faniliğimizi unutmadan gerçeklere ulaşmayı umut etmekteyiz. Umutların ardı kesilmez. Her umudun bir filizlenme şekli olacağını düşünürsek bir sıvı pıhtısıyla toprağın bütün özellikleriyle yaratılan insanın umut filizlenmesinin bir gün gerçek olacağı kanaatini akla getirmemek düşünce yoksulluğunu veya noksanlığını ifade eder.
Dünya kendi çevresinde (23 saat, 56 dakika, 4.098903691 saniye)[20] ve güneş çevresinde (365 gün, 5 saat, 48 dakika) hareket eder. Günlük ve yıllık hareketlerine bağlı olarak gece, gündüz, mevsimler, kayaçların oluşması ve diğer canlılık ve biyolojik olaylar gerçekleşir. Mevsimlerin oluşmasında etken ise yaklaşık 23 derecelik eksen eğikliğidir.
Benim asıl değinmek istediğim konu insanın yaratılışından önce yaratılmış olan evrende, bu evreni geniş bir kullanım yelpazesine sahip insan oğlunun şeytanla mücadelesinin sonucunun ne olacağıdır. İnsan yaratıcısının yardımcıları olan meleklerden bile üstün olmasının kıymetini bilirse o zaman vaat ettiği ebedi köşküne girmesi işten bile değildir. Bilindiği üzere dört büyük melek ve sayılarını bilmediğimiz kadar melek olmasına karşın şeytan da bir melek olduğunu unutmamak gerek. O sadece biz insanlara biat etmediğinden lanetlenmiştir. Dört melekten üçünün görevi insan açısından ayrı bir önem taşırken, Azrail a.s. nın insanlar ve canlılar üzerindeki görevi bir başkadır. Şeytan lanetlenmesine rağmen elinden alınan hiçbir şey olmadığı vesveselerinden bellidir. Allah(cc) onu lanetlerken meleklik sıfatını kaldırmamıştır. Şeytan sadece insanoğluna Allah(cc) tarafından verilen önemi kendisine verilmemesi nedeniyle ortaya çıkan küskünlüğün biçaresizliğinde yüce Allahtan bizlerin o’na (Allah’a) zamanla karşı gelebileceğini ispat için izin istemiştir.
Konumuzu dağıtmadan evrenin varoluşuyla şeytanın lanetlenmesi arasında bağ kurarsak ve meleklerin vazifelerinden pay biçersek asıl düşüncemiz ortaya çıkmış olacaktır. Üç melek Allahın vermiş olduğu görevleri harfiyen yerine getirirken Azrail a.s. nin görevinin ehemmiyetini de belirtmiştik. Meleklerin sorumlulukları altında bulunan görevlerinde aksama olmaz ama hatasız kul olmaz cinsinden kanatsız da melek olmaz terekesiyle verecekleri hesapları da bellidir. Bütün görevlerin aksatılması evrenin çözünürlüğünü ifade edeceği bir gerçektir.
İnsanoğlu ve diğer canlıların son durumu bellidir. Yaratılan her şeyin bir sonu olduğuna göre dünyanın da bir sonu olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Bunun ötesinde 27 km. uzunluğundaki helegonizik bir tünelde 20 devletten çeşitli deneylerde 6500 kişi ile yapılan CERN araştırmasının sonu da mutlak olarak ya hüzün ya da mübalağa edilmeyecek şevk olacaktır. Kurtuluşu olmayan sonun bir başlangıcının varlığı tartışılmayacak kadar önem taşımaktır. İşte bu önemin gerisinde kalan düşünceler bizleri ittiği tersine dürtülere gem vurmanın mümkün olmadığıdır. Her sorgunun altında bir gerçek yattığına göre biz de bir başka gerçeğe cevap arama yolcuğuna çıkmamız gerektirmektedir. Benim veya benim gibi düşünenlerin ulema olması elbette beklenmez. Ama belki de düşüncelerimiz daha önceden oluşmuş olması da ihtimal dışına çıkarmamızı da gerektirmez. Her bir yaratılanın veya yaratılmış olanın bir sorumluluğu vardır. Sorumluluğunun sorumsuz şeklinde neticelenmesi bilindiği üzere ceza gerektirmektedir.
İnsanoğlu yaratılmıştır. Neden, yaratana kulluk etmesi için. Melekler yaratılmıştır. Neden yine yaratana yardımcı olmaları için. Şüphesiz ki o’na(yaratana) yardım gerektirmez ama demek ki bir nedeni var ki 5-1 melekle birlikte sayısı belli olmayan melekler yaratmıştır. Biz bilemeyiz onların hangi görevleri icra ettiklerini sadece 5-1 meleğin görevleri bellidir. Azrail’le Şeytanı aynı kefeye koymak istemiyorum ama görevleri belli olduğunu inkar etmemiz hülasa niyetlerimizi bozon parçasıyla kıyaslamaya benzetilmesinden de korkmaktayım. Azrail a.s nin görevi gereği yarın insanla münasebetinden dolayı sorumlu olmayacağı kesindir. Ancak, lanetlenmiş olan şeytanın da biz insanlarla bir ilişki halinde olduğunu da bilmekteyiz ki yarın için merak edilen konu her sorumlunun sorumsuzluğunun bir cezası olduğuna göre bizleri alaşağı etmeye çalışan şeytanın acaba sonsuzluğun gerçekleştiği vakitte ve mahkemeyi kübra kurulduğunda bizlerin alacağı cezaya ortaklığı ne olacaktır. Allah muhafaza şeytan şerri yüzünden gark olacağımız cehennem azabına şeytan da bu azaba (cezaya ) müstahak kılınacak mı? Cern araştırmacıları bozonu bulmaya çalışırlarken bizde bu soruya cevap arayalım. Her mahkemeye çıkanın zehre miktarı kaybolmayacağı bu mahkemede insan acaba şeytandan davacı olabilecek mi? Veya şeytan da cehennemde yanacak mı?
Zekeriya Çavuş ([email protected])
(Şair Araştırmacı Yazar)
the state is lecturer at the University of
10.07.2012 Düzce
Kaynaklar : Google., Vikipedi.,CNN Türk.,haber365.,bireysel gelişim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.