- 927 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
YALAN DÜNYA
Adım Mehmet. Yirmi yaşındayım. Kömür madenlerinde işçiydim. Bakmayın bu kadar kara olduğuma, aslında beyaz tenli, mavi gözlüyüm. Annem beni ‘’çakır oğlum’’ diye severdi. Kömür tozu alt derime kadar ulaştığından, artık ne kadar yıkansam da ağaramıyorum. Madenden yeryüzüne çıktığımda sadece gözlerim deniz fenerleri gibi parlar. Askerdeyken de, karlı dağlarda ki görevimiz sırasında yüzümüzü siyaha boyardık. O zaman da gözlerim mavi mavi parlardı. O nedenle sınır karakolunda ki asker arkadaşlarım bana’’çakmak’’ diye seslenirlerdi.
Ailenin en büyük oğluyum. Benden küçük iki kız kardeşim daha var. Bakmayın siz ’’anne’’ dediğime, aramızda sadece 16 yaş fark var. Babam ‘’göçük’’te kaldı. Daha cesedine bile ulaşamadılar. Bu nedenle aileye yardım için beni de, daha çocuk denecek yaşta, madende işe aldılar. Evin babası oldum. İki göz odalı evimizde, anneme ve kardeşlerime sahip çıktım. Bizler öyle uzun uzun gelecek hayalleri yapmayız. Buna cesaretimiz yoktur. Annemin benim için hayali ise; askerlik sonrası eve gelin getirmekti. Bir adayı var mıydı? Bilmem. Ama ben ocaktan yeryüzüne çıktığımda o kadar yorgun ve nefessiz olurdum ki, kimseyi gözüm görmez, tek isteğim, yatıp uyumak olurdu.
Hayat sürprizlerle doludur. İnsan gelecekte başına neler geleceğini bilemez. Ben yerin kapkara derinliklerinde gökyüzü hayalleri kurarak çalışırken, kaderin beni taa sınır boylarında bembeyaz karlarla kaplı dağların tepesine atacağını bilmiyordum. Bu ironiyi, gece nöbeti görevlerimde, buz mavisi gökyüzüne bakarken çok düşündüm, ama cevap bulamadım.
Şimdi ise ‘’ŞEHİT’’ im. Terhisime üç hafta kala, annem ve kardeşlerimin sesini duyamadan, onlara veda edemeden, bakımını üslendiğim aileme sahip çıkamadan bu dünyadan ayrıldım. Daha nerede olduğumu bilmiyorum ama, ‘’Şehit’’ olduğum için çok iyi bir yere gideceğim kesin. Bize hep bu dünyanın ‘’YALAN’’ olduğunu, gerçek yaşamın ise öldükten sonra başlayacağını söylerdi büyüklerimiz. Ama ben bu yalan dedikleri dünyayı hiç yaşayamadım ki. Yerin metrelerce aşağısından çıkıp, binlerce metre yükseklerinde hiç beklemediğim bir anda ölü buldum kendimi.
Şehidim artık. Ölümlerin en şereflisine kavuştum. Ama yine de düşünmeden edemiyorum. Anadolu’nun muhtelif yerlerinden gelmiş sınır karakolunda ki arkadaşlarımın hepsi neden benim gibi garibandı? Neden aramızda, Devlet Büyüklerimizin, Holding sahiplerinin, zenginlerin çocukları yoktu? Onlar neden çocuklarının bu yalan dünyada yaşamaktansa şehit olmalarını istemiyorlardı? Otuzbin lira ödeyerek, bir gün bile askerlik yapamayacak gençlerin ‘’şehitlik mertebesine’’ erişmesine neden engel olunuyordu? Yoksa bu yalan dünya denildiği gibi ‘’yalan’’ değilmiydi? Dağlarda devriye gezerken bazen teröristlerin aralarında yaptıkları telsiz konuşmalarını yakalardık. Onlar da hep gariban çocuklarıydı. Arkadaşlarımız “şehit düştü’’ bilgisi verirlerdi üstlerine. Şaşırır kalırdık. Şimdi onlarda mı şehit oldu diye? Nasıldı yani? Ölende, öldürende şehit miydi? Birbirini öldüren bu vatanın çocuklarının ruhları gerçek denilen alemde, nasıl birbirleriyle karşılaşacaklardı? Cevaplarını hiç bulamıyordum.
Ama bu ‘’YALAN’’ denilen dünyayı biraz da olsa tanımak, zevklerini ve tasalarını yaşamak isterdim doğrusu.
YORUMLAR
bu yalan dedikleri dünyayı hiç yaşayamadım ki. Yerin metrelerce aşağısından çıkıp, binlerce metre yükseklerinde hiç beklemediğim bir anda ölü buldum kendimi.
Fakirin kimsesin garibin kaderidir Ölmek.Zengin çocukları para ödeyip askerlikten yırtarken hayatın tüm çilesini hem gariban çeker hemde hiç dünya yüzü göremeden ölür...
Belki birgün bu kader değişir ama Zihniyet ....ah o zihniyet değişmez.
Değiştiği Gün; Dünya ya Barış gelecektir.
Ayten Tekin
İnsanoğlunun çare bulamadığı tek şey ölüm. Ölümü kabullenmek zorunda olduğu içinde inanç sistemlerinde bazı ölüm şekilleri kutsanmıştır.Sıralı ölüm dediğimiz şey bir derece kabullenilebiyor da genç ölümün acısı dayanılmaz oluyor. Şehit haberleri artık (maalesef) o kadar sıradan oldu ki, insanlar vah vah deyip başka kanaldaki dizisini seyretmeye devam ediyor. Oysa o anda bir yerelere düşen ateş birilerinin ciğerini dağlıyor. Başkasının acısını hissedebildiğimiz ölçüde insanız ama başta kendim olmak üzere insanlığımızı sorgulamamız gerekiyor herhalde...
Şehitliğin şehit dilinden anlatımı etkili olmuş, kaleminize zaten diyecek bir söz yok. Tebriklerimle,
Ayten Tekin
VarolT
Yorumlar genel olarak yazarı eleştirmek, yazıdan duyulan memnuniyeti veya memnuniyetsizliği ifade etmek için yazılır. Oysa burada tam tersi bir durum söz konusu oldu. Hakkımdaki değerlendirmeleriniz beni çok mutlu etti, ne diyeceğimi bilemiyorum. Bu sitenin adı "Edebiyat Defteri". Dolayısı ile dilimizin kurallarını harfiyen uygulamak bir lüks değil, olmazsa olmaz bir gerekliliktir diye düşünüyorum. Sizin de aynı açıdan baktığınızı biliyorum. Nazik yorumunuz ve güzel dilekleriniz için müteşekkirim. Saygı ve sevgilerimle...
Yazı güzeldi; sıkılmadan okudum. Ancak şu "fakir şehit" ajitasyonunu anlamıyorum. Zengin bir ailenin çocuğu ölse mutlu mu olunacak? A bu sefer zenginlerden gitmiş mi denecek? Ölümü maddeleştirmektir bu. Şehit insandır. Fakir yada zengin olması bir şeyi değiştirmez. Bence bu çok yanlış bir yaklaşım olmuş.
Ayten Tekin
Savaşı zenginler ister, bedelini fakirler öder.
Sizin gibi düşünen ve sorgulayanlar çoğaldıkça, bu Dünya'da yaşanası olacaktır.
Yazınızı beğenerek okudum. Tebrik eder, saygılarımı sunarım.