- 1050 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Emin Usta
Tekirdağ 153.000 Nüfuslu küçük bir yerdir. Genelde tarım ve hayvancılık yapılır . Sanayisi yoktur. Sadece çocukluğumdan hatırladığım 3,5 fabrika var. Şarap fabrikası, Tuğla fabrikası, Şeker fabrikası, Un fabrikası birde yağ fabrikası olacaktı Salat’ın. Sanırım bunların bir kaçı da şu an kapalı. Neyse efendim biz konumuza dönelim.
Bundan 35 yıl önce. 80’li yılların başı yada ortası olmalı çok fazla hatırlamıyorum. O zamanlar evlerin çatıları kırmızı kiremitliydi (keremit). Çatılar akıtma yaptığı zaman aktarılırdı. Bu işlerle uğraşan çatı ustaları vardı. Emin Usta bunlardan bir tanesidir. Bizim çatıları genelde Emin usta aktarırdı. Onu iyi tanırdım, çünkü her geldiğinde bol, bol sohbet ederdik . Yani o anlatır ben dinlerdim , ona çay yapardım. Çayı çok severdi, çaysız duramazdı hiç. Yaşıyorsa kulakları çınlasın, öldüyse Allah rahmet eylesin. Amin!
1984 Çiftlikte ki ikinci yılımız. Çatı koca kış akıttı. Babam, yaz gelince Emin ustayı getirdi her zaman ki gibi, ilk sorduğu çay var mı oldu. Efendim neyse.. Ben heyecanla Emin ustanın anlatacağı yeni hikayeleri bekliyorum tabii. Çok güzel kıssalar ve hikayeler anlatırdı. O kadar hikayeyi nereden ve nasıl öğrendi bilmiyorum ama, onu dinlerken zamanın nasıl geçtiğini, bir türlü anlamazdım. Aklımda kalan bir iki tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Unutmadan. Ama önce Biraz Emin ustadan bahsetmek istiyorum. 50’li yaşlarda zayıf, sarı tenli, yaşına göre de baya göçkün bir adamdı. Her sözü espiriliydi. Güler yüzlü ve şakayı seven bir adamdı. Başındaki kasketini hiçbir zaman çıkarmazdı. Ona dışardan bakan iki büklüm bir ihtiyar sanabilirdi ama o çok çalışan, işini de iyi yapan bir adamdı. Anlattığı hikayeler ise onun bonusu gibiydi.
İşinin arasında bana seslendi.
-Kız Emine bi çay kap gel bak sana eğri burunlu kızın hikayesini anlatacam.. dedi.
Ben çayı kaptığım gibi soluğu Emin ustanın yanında aldım. Başladı anlatmaya, pür dikkat onu dinliyorum. Şu an bile anlatırken yaptığı tüm mimikleri, gözümün önünde canlandı birden.
Eğri burunlu kız
Zamanın birinde bir baba kız varmış. Bu baba kız yalnız yaşarmış. Damları akmaya başlayınca, bir çatı ustasını evlerine getirip, çatıyı onartmak istemişler. Usta gelir ve işe başlar. Kız bu delikanlıdan pek bi hoşlanır ama bir şey diyemez. Çatı ustası delikanlıda kızı beğenir. Lakin kızın bir kusuru vardır. Bunu ona nasıl söyleyeceğini bilemez. Delikanlı
-İçim yandı fadik, hele bi yol buz gibi bir ayran getirsen de, az serinlesek .. der.
Fadik maşrapayı yayığa daldırdığı gibi, tazecik, köpükleri taşan ayranı doldurur ve götürür. Bunun delikanlıyla sohbet etmek için bir fırsat olduğunu düşünür. Ayranı verirken delikanlıya işvelenir az bişi. Tabi delikanlı uyanık hiç es geçer mi. Hemen bir söz atıverir ortaya.
-Ev çok güzel ama azıcık bacası eğri.. der
Fadik bu lafın altında kalmaz ve delikanlıya cevap verir.
-Bacanın eğri olduğuna bakma sen, onun dumanı doğru çıkar.. der.
Ve bu sözle delikanlının gönlünü fetheder. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine efendim hala tadı damağımda bu hikaye en sevdiğimdi. Diğer anlatacağım hikaye ise hepinizin bildiği klasik bir av hikayesi. Ah eh Emin usta olsaydı da onun o, o bal damlayan ağzından dinleseydik bu hikayeleri. Nasılda ballandıra , ballandıra anlatırdı bir bilseniz. Hikayelerden çok içinde geçen sözler hoşuma giderdi benim. Avcı hikayesi de aynen böyle bir hikaye işte.
Kuyruklu yalan
Köyün delikanlıları, yaşlı adamları, köy odasına toplanmış sohbet ediyorlardı. Cafer bir hışımla odaya daldı. Heyecanlı, heyecanlı selam verip hemen yerine oturdu. Telaşlı görünüyordu, arkadaşları merak edip sordu.
-Hayırdır ne oldu kurt falan mı gördün ormanda.. Cafer
-Amanin argideşler heç sormayın. Bir tilki gördüm ki, anam o ne guyruk. Ben deyim beş meture sen deyiver altu meture.
Oda halkı hep beraber kahkahayı basar ve derler ki, yavaş ol Cafer , yalan olur da bu kadar da uzun kuyruklu yalan olmaz. Bizim Cafer yeniden başlar anlatmaya beş, dört, üç, iki, bir derken ..Arkadaşlarını bir türlü inandıramaz bu hikayeye Ve dönüp onlara şöyle der
-Yahu kuyruksuz muydu bu tilki? O yalan bu yalan fili yuttu yılan, bu da mı yalan.. deyince
Ahali hep bir ağızdan bağırır
-oh hoyyy dayanın duvarlar yıkılmasın!
Efendim Cafer çok fazla sallamış elbette ki. Tabi ben sizlere Emin usta gibi anlatamıyorum. Ondan dinlemiş olsaydınız eminim gülmekten yerlere yatardınız. Tek kişilik kabare gibiydi. Bunlar benim hafızamda kalan asla unutamayacağım güzel anılarım. Sizlerle paylaşmak istedim. Kalın sağlıcakla.
Dil-ruba Emine Genç 30 Haziran 2012 /14:56
YORUMLAR
toplumda böyle ustalar vardı ,çok gezdiklerinden midir nedir hazneleri doludur.Tebrik ederim saygılarımla.
Dil-ruba Emine Genç
:)