- 868 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÖREV GENE EBABİL KUŞLARINA MI KALACAK?
Suriye ile çok ciddi bir kriz yaşanıyor. Uçağımızı uluslararası sularda vurdular, iki subayımız için ağlıyoruz.
Suriye suçunu örtbas etmeye çalışadursun, Türkiye içerdeki kamu oyunu bilgilendirdikten sonra; NATO, AB, BM gibi Haçlı kuruluşları harekete geçirmek için bir dizi çaba içine girdi. Zaten çabalamasına bile gerek kalmadan bu kuruluşlar tetikte bekliyor olduklarından arka arkaya kararlar alıp açıklamalarını yaptılar. Özet olarak demek istediler ki, Türkiye’nin arkasındayız, bir savaşın çıkması halinde Suriye’ye haddini bildiririz.
Tuhafıma gitti. Kıbrıs’ta haklarımız çiğnenirken, İsrail Akdeniz’in uluslar arası sularında gemimizi basıp katliama girişirken, ya da çiğnenen başka haklarımız karşısında aylarca toplanıp karar alamayan, aldıkları kararlarda da net ifadeler kullanmaktan daima kaçınan bu Haçlı kuruluşları, nasıl oluyor da Türkiye-Suriye savaşının çıkmasını arzu eder mahiyette bu kadar çabuk ve net tavır alabiliyorlar?
Pek de tuhaf bir tarafı yok aslında. Türkiye’nin Suriye’ye girip denetimi sağlamasını isteyen davranışlarını aylardır açık açık ortaya koyuyorlardı. Şimdi tam da istedikleri gibi Suriye’nin haksız olarak Türkiye’ye karşı bir suçunu yakaladılar. Emelleri konusunda bu olay onların ekmeğine yağ üzeri bal sürmüş oldu. İşin bu yönü elbette bir sürü soru işareti taşıyor, bunlar çeşitli platformlarda dillendiriliyor. Ben o konuya girmeyeceğim. Haçlı ve Siyonist ittifakının emelleri konusundaki fikirlerimi ortaya koymaya çalışacağım:
2001 yılında ABD’nin ikiz kuleler mizanseninden sonra açıkladığı gibi, Haçlı seferleri başladı. Paralel olarak Büyük Ortadoğu Projesi ile de projelendirilmiş olan bu seferler Afganistan, Irak, Libya gibi ülkeleri mahvetti. Pakistan işgal edilmedi ama Afganistan olayları bahane edilerek NATO kanalıyla hırpalanıp duruluyor. Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın da Eşbaşkanı olduğu Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde bir çok ülkede bahar adı altında değişik mizansenler ortaya konuluyor, insan kitleleri manüple ediliyor, kanlar akıtılıyor, senaryolar gerçeğe dönüştürülüyor. İslam dünyasında yürürlüğe konulan bu senaryoların Müslümanların lehine gelişmekte olduğu da bol bol propaganda ediliyor. Ama ne hikmetse bu ülkeler bir türlü istikrara kavuşamıyor. Daha da çok kanlar döküleceğe benziyor.
Amerika, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere bir çok Haçlı ülke yetkililerinin, başlattıklarını defalarca açıkça söyledikleri Haçlı seferlerinin başarıya ulaşmış sayılması için, onlar açısından İslam dünyasının iki güçlü devleti, İran ve Türkiye’nin diz çöktürülmesi gerekir. Bunun için Haçlı askerlerini kullanmaya gerek kalmadan bu iki ülkeyi kendi aralarında savaştırmak onlar açısından en ucuz ve en karlı yol olacaktır. Suriye ortaya yem olarak konulacak, ülkemizde kurdukları radar istasyonları ile de şimşekler Türkiye’ye yönlendirilecek, sonunda İran-Türkiye karşı karşıya getirilecek. Suriye-Türkiye arasındaki olaylara bu gözle baktığımızda, bu Haçlı çevrelerinin nasıl süratle karar alıp savaş kışkırtıcılığı sayılabilecek tutumlarını açıklayabildiklerini anlamak mümkün oluyor.
Yine kendilerine göre İran ve Türkiye diz çöktürüldüğünde, Büyük Ortadoğu Projesi başarılmış, sıra artık İslam’ın çekirdeği saydıkları Kabe ve Mescidi Nebevi’ye gelmiş olacaktır. Bu hedeflerini gizliyorlar falan da sanmayalım. Herşey açık açık yürütülüyor.
Hatırlayalım; 2001 yılında İkiz Kuleler mizanseninden sonra Haçlı seferlerini başlattıklarını açıklamışlardı. Hemen arkasından Kolorado Milletvekilleri Tom Tancredo aracılığı ile bir açıklama daha yapmışlardı. Buna göre Haçlı seferleri başarıya ulaştıktan sonra, Müslümanların mukaddes şehirleri olan Mekke ve Medine’nin de vurulacağını ifade etmişlerdi. Bunun da hayata geçirilebilmesi için ABD’de kurmay subay yetiştiren okullara Mekke ve Medine’nin nasıl bombalanacağı konusunda ders konması dahil, bir takım hazırlıklar yapmışlardır, yapmaktadırlar. Mesela “Müslümanları ehlileştirmek için” topyekün imha savaşlarına girişmek, mesela Kabe ve Mescidi Nebevi’yi Hiroşima ve Nagazaki benzeri atom bombalarıyla yok etmek, mesela Ilımlı İslam’ı yürürlüğe sokarak Müslümanların dişlerini tırnaklarını sökmek gibi. Okuyucularım şayet zahmet edip birazcık araştırırlarsa buna dair sık sık haber ve belgelerin yayınlanmakta olduğunu göreceklerdir. Ben bir tanesini hatırlatmakla iktifa edeceğim:
Sabah Gazetesi’nin 12 Mayıs 2012 tarihli Dünya Raporu adlı sayfasındaki haberler…
Ayrıca internet arama motorlarından yukarıdaki konu başlıkları ve kişi isimleri girilirse ne kirli oyunlar oynandığının ipuçları açıkça görülebilir.
Aslında tarihe bakmak bile yeterlidir. Haçlı zihniyetliler ne zaman güçlenseler veya silahlansalar, hemen Müslümanların kutsal mekanlarını hedef almışlardır, saldırmışlardır. Ama asla muvaffak olamamışlardır. Her defasında Hakk’a bağlı kuvvetlerce engellenmişlerdir. Nureddin Zengi, Selahaddin Eyyubi, Selman Reis, Yavuz Sultan Selim Han, Kanuni Sultan Süleyman Han, 3. Selim Han, Cezzar Ahmet Paşa, 2.Abdülhamid Han, Fahrettin Paşa gibi kahramanlar, Haçlıların Müslümanların kutsal mekanlarına yaptıkları saldırıları engelleyen “Ebabil Kuşları” olarak tarihe geçmişlerdir.
Öyle anlaşılıyor ki, modern Ebrehe ordusu yine Kabe’ye yönelmiştir. Yakmak yıkmak için. Bu yeni modern Ebrehe ordusunda NATO, BM, AB gibi organizasyonlar yerlerini almaya hazırlanıyorlar.
Bu durumda merak edilen konular arasında şunlar var:
Bu yeni Ebrehe ordusuna yol gösterip mihmandarlık edecek Ebu Rigal rolünü kimler oynayacaktır?
Şu kadar milyar Müslüman Kabe’nin yıkılması girişimlerini maç seyreder gibi mi seyredeceklerdir?
Kabe ve Mescidi Nebevi’nin Allah tarafından korunuyor olduğunu biliyoruz. Bu güne kadar Haçlıların bu kutsal mekanlara saldırılarını Allah adına Hakk’a bağlı kuvvetler engellemişlerdir. Bu tür saldırıları engelleyecek kuvvetlerin bulunmadığı zamanlarda, yer yarılıp saldırganların içine geçmesi, güneş tutulup zifiri karanlık içinde saldırganların dehşete düşüp dağılmaları, ebabil kuşlarının getirdiği küçük taşlarla saldırganların mahvolmuş ekin tarlaları şeklinde perişan olmaları gibi, Allah tarafından engellendiğini de biliyoruz.
Kutsal mekanlarımıza karşı tasarlanan bu saldırılar karşısında, bu mekanları koruyacak Ebabil Kuşu rolünü üstlenecek Hakk’a bağlı güçler kimler olacaklardır? Müslümanların güçlerini birleştirmelerinden başka çıkar yol olmadığına göre, İslam Birliği’ni kurabilecek beceriyi gösterebilecekler midir?
Ya da bu saldırıları durduracak Hakk’a bağlı güçler bulunmayacaksa, görev yine Ebabil kuşlarına kalacaksa, Müslümanlar bunun vebalinin altından nasıl kalkacaklardır?
Can alıcı, ya da can yakıcı sorular.
Her Müslüman’ın aynaya bakıp sorması gereken sorular…
TAYRAN EBABİL
İslam Dünyası yanıyor, insanlar sersefil,
Modern Ebrehe bunlar, füzeleri sanki fil;
Gelip dayanmışlar koruduğun mekanlara,
Allah’ım, gelir mi acaba “Tayran Ebabil”?
Ekrem Şama
ekremsama@
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.