- 787 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gönül Fukarası Zenginler
Derler ki;
İki iyiliği bir arada vermiyor Allah. Sanırım Allahın örfü bu. Yoklarımızın sayısı her zaman zahirde var olanlarımızın çok üstünde. Hiçbir şekilde yeterli bulmuyoruz elimizle tuttuklarımızı, hep daha fazla hep daha fazla. Memnun olsak da olmasak da gerçek bu. İstediğimiz her şeyi elde etsek bile, Elimizdeki bir başka şeyi kaybediyoruz. Suyumuz olur bardak bulunmaz, bardak bulunur suyumuz olmaz. Gezip dolaşmak isteriz aracımız olmaz, Araç sahibi oluruz, heyecanımız bitmiştir aracı süresimiz bile gelmez.
Çok şey beklememek lazım arkadaş dünyadan.
Paramız yoktu eskiden ama merhametimiz ve hassasiyetimiz vardı yoksula. Ne zaman ki azıcık zengin olduk merhamet mi alındı yüreğimizden ne, paralarımızdan başka bir şey görmez olduk.
Keşke fukara kalsaydık… bölerek çoğaltabileceğimiz neyimiz varsa onu bölerek yeseydik. Nedendir bilmem azıcık mal mülk sahibi olan kendini Karun zannediyor. Elindeki her şeyi kendinin zannediyor ve hiç bitmeyecek gibi davranıyor. Ve bitirmemek içinde sıktıkça sıkıyor ellerini. Ben bunların hiç İslam tarihi okumadıklarını düşünüyorum. Şu bizim Yunus un bir dörtlüğünü dünya görüşü edindim. Çok hoşuma gider, paylaşayım sizinle;
“ Mal sahibi mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi.
Malda yalan mülkte yalan,
Var birazda sen oyalan.”
İşte yaşamın sırrı bu dörtlükte gizli. Hakikat oyalanıyoruz farkında mısınız?.
Siyer tarihine bakıyoruz orada da her şeyini infak eden Ebubekir çarpıyor gözümüze. Peygamberin;
- Evine ve çocuklarına ne bıraktın ey Ebubekir sorusuna bakın ne cevap veriyor infak öğretisinin başöğretmeni.
- Allah ve resulünü bıraktım onlar bize yeter. Tarihi cevabını veriyor. Peki örneğimiz kim bizim arkadaş bu kadar bencilleştik, dünyevileştik.
Hele birde ben çalıştım ben kazandım. Hem de çok kazandım teraneleri yok mu? İfrit oluyorum arkadaş. Farkında değil misin? Sen kendin kazanırken de sen kazanmıyordun aslında. Çok çalışan çok kazanmıyor ki. Bunu kimse iddia edemez. Tamamen kısmetinle, nasibinle alakalı bu durumdan söz etmeliyiz burada arkadaş. Her bir taksim mülkün sahibinin elinde. Alır, verir, vermez, çok verir azdırır, az verir süründürür, şükredersin, isyan edersin, sabredersin, sitem edersin. Hayat bu imtihan diyoruz ya. Aslında bilinmesi gereken bir şey varsa o da yüreğin enerji kaynağı olan merhametin olmasa olmaz bir değer olduğu gerçeğidir. Hiçbir şeyimiz olmasın ama yüreğimizden merhamet eksik olmasın değilse en azılı zalimlere, diktatörlere taş çıkartırız zalimlikte.
Para güç göstergesi değildir arkadaş. Konuşurken sen değil de paran konuşuyorsa şahsiyetten söz edemezsin. Senin elinde ki her metada senden sıkılarak isteyen ve ya istemeye dahi utanan her fukaranın hakkı var. Sana ümitle gelene tepeden tepeden bakarak ümidini avucuna verip geri gönderemezsin. Hepsinden öte en yakınların açlığın kurak harmanında kavrulurken her gün, sen burnunu kıvırarak geçip gidemezsin. Her Cuma hutbesinde okunan “Allah akrabaya iyiliği emrediyor”. Ayeti sana hiçbir şey ifade etmiyorsa bana İslamlık iddiasında da bulunamazsın. Hadise keyfe keder bırakılmamış ki. Namaz gibi oruç gibi haç gibi zaruret. Azıcık merhamet arkadaş. O günlerin aranızda döndürülüp durduğunu unutma ki keserin döndüğü, sapın döndüğü ve devranın döndüğü günü acı bir şekilde yaşayarak öğrenme.
Birde “Benim param” klasiği var ne acı bir savunma şekli. Ve de çok bencilce bir ifade. Kutsal kitapların hiç birinde göremesin bu ifadeyi. Allah bile tüm mülkün sahibi iken kendinden söz ederken tevazu ile biz der ben demez. Biz ile başlayan her cümlesi tesadüf değildir elbet. Seninde biz demen için uğraşıyor Allah seninde merhamet şemsiyesi altında kucaklamanı istiyor herkesi ve paylaşmanı istiyor yüreğini onlarla.
Bizden hatırlatması. Biraz mükerrer oldu ama. Eh ne demişler? “tekrar güzeldir, seksen kere bile olsa”.
Selam ve dua ile.
25.06.2012 Bağlaraltı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.