- 991 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yüreğimin Gizlilerinde Açan Bir Gül’sün Sen…/Her Gece Ay Öper Dudaklarımdan…
Yaşamın ormanlarında yalnız bir çınarım ben, yaslı gözlerimden dökülür yaş
Düşler örerim yitik mevsimlerde, bahar ayrılığa çıkar, kışlarım hüzünle sırdaş
Rüzgâra taratırım saçlarımı, yıllar saklar sevdamı, kayıp limanlarda ararım aşkı
Göğsümün gizlilerinde açan gül’sün sen, seninle söylerim yaşamak şarkılarını.
Gül bakardı gözlerin, alelacele tutuşmaların harlı yangınlarına aldırmazlığımızda. Dalıp birbirimizin özlem denizine umarsız yalnızlıkların kulaçlarıyla özlemi geçmek isterdik. O kısacık andı belki de yaşamak, yüreğimizin aşikâre sözcüklerini ayıpsız yağmurlara çocuklar gibi coşkuyla serperdik. Gülüşün dolanırdı can evimin dağınık odalarında. Biz hep o yaşamak istediğimiz kısacık süreyi düşlerdik. Gülüm susardı, aşk o suskunluğun asil bahçesinde koyu bir gölgece yorgun sırtını bize yaslardı.
Yitip kaybolan tüm günlerin karelerinde bir uhde vardır ve yaşanan her an sen varsan eğer, yaşamaktır. Bir gün daha düştü bak takvimlerden gülüm, bırak düşsün, seninle düşen her yaprak pişman olunmayacak kadar kutsaldır. Biten günün hoyrat savruluşlarıyla yıkasam da tükenmekte olan ömrümün paçalarını bir sevdanın suyu çağlar içimde. Güller açar hazin yalnızlığımın kayalarında, toprak olur sabrım, su olur yüreğimdeki aşk ve ben bitimsiz yolculukların kıyı kentlerinde seni, hep seni düşünürüm.
Yoktan örülen duvarların saydam harcıdır gözyaşı, umudun elleri gibi sıcacıktır. Sevinçler yıkarız gecelerde, her sevinç aslını inkâr ederek soyunan bir düşün en mağrur halkasıdır. Yıkılmaz yapılara ve onulmaz yaralara sargı yetmez gül’üm. Çünkü her yara aslında kendini onaran bir halkanın en son yamasıdır. Kapa gözlerini rüzgâra şimdi, ruhunu sallayan her dalga yüreğimin uzaklardan sana arsız sokuluşudur.
Bulutun sırtını yakıyor güneş, avucunda bir tutam şiir. Suyun kuytusunu arıyor yel, göğsünde haziranın öfkesi gülüşür. Dudaklarının çizgilerini dolaştım, ruhumun ezberinde adın efsane bir lir. Kapattım gözlerini öpüşlerinle, adının yolaklarından süzülerek içime doldu bir nur. Bulut yağmur olup düştü tenime, ışınla yüreğini gönlüme, ısıt bedenimi nefesinle bu sensizliğimi bitir.
İstedikçe arsızlaştığımız, hissettikçe yaşama sarıldığımız bir özlemin albenisi dolunca aşkın bahçesine gül eker ellerimiz. Avuçlarımızdaki nasırlı öfkelere gece sığınır ve yalvarılı gözlerle sözlerimiz kendine sığınır. Doymamış sevgilerin akşamı tez olur gül yüreklim, bundandır ıslak gözlerle yolları gözlememiz. Ay kıpırtıyla deştikçe bulutların gövdesini, koyu bir coşkuyla örselenir bedenimiz. Yol toz olur, kol çaresizliğe düşer, her aşk bir gül yaprağınca üç günde kendine küser.
Sevdalı terimin sisli koynundan dökülen içli sözlerimin hiç girilmemiş ormanlarında ölümle sevişirdim ben, haberin olmazdı. Usumun kırık parçalarına kuşlar tünerdi, üzünçlerimin yaprakları yaz kış çıplak bakardı. İklimini inkâr eden mevsimlerin gizlisindeki ırmaktım, ruhumun patikalarına o sisli yalnızlığımın bulutları bakardı. Unutulmuş gökkuşakları soyunurdu şiirlerimiz sarhoş zamanları özledikçe, titrerdik birbirimizden habersiz gidişlerde.
Dizginlerinden koparılmış coşkuların dudaklarından mor tutkular damlardı, hasretin sayıklamalı gecelerinde bir rüzgâr terli bedenimize çarpardı. Çelik suya hasretti, su demire, berelenmiş kavuşmaların mevsimleri hep ayrılığa çıkardı. Adının coğrafyalarına, yüreğinin kuyularına inerdi aşkın delirmiş çıkrığı. Kayardı avuçlarımızın uhdelerinden zaman, kopardı göğsümüzde o an isyan ve susardık aşka, koşardık sonsuzluğa anadan üryan.
Tüketilmiş sözlerin gül’den kurulmuş darağaçlarına serperdik birlikte, sevdanın yaşanmamışlıktan arıtılmış küllerini. Sen sustukça yangın yüreğimize yeniden ağar, ben konuştukça imgelerin dansı başlardı simsiyah gecelerde. Yenilenmiş gamların üzgün tonlarını arardık mavi denizlerde, duruşumuz aşk, bakışımız korkaktı, incinmiş sözlerin miatlarıyla çalardık eski zaman sevdalarının kapısını. Bir yangının alevi büyürdü avuçlarımızda, muştulu vakitlerin akşamı erken olurdu.
Umut makamlarının terk edilmiş vahalarında gözlerimizin kırık alyansına gizlerdik parmaklarımızın sancılarını. Yıkılmaz şehirler yükselirdi bakışlarımızın uzantılarında, sürüklenirdik yeni serüvenlere. Kanardık aşkla, taşardık hüzünlerin pazarlarında ve masalların hep aynı şavkıdığı yıldızlara uzatırdık avuçlarımızı, kuşlar kendi düşlerinin tüneklerinden uçar, yüreğimizin kapılarında bir gardiyan kelepçeli yalnızlığımızın sözlerini ipe çekerdi.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.