- 1215 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Güven Sevgiye Sıkıca Sarılmış
Güven Sevgiye Sıkıca Sarılmış
Hani bir yazımda, “Sevgi güveni taktı koluna.” demiştim ya. Merak ettim doğrusu; güven ile sevgi ne durumdalar, iyi geçiniyorlar mı, birbirlerini anladılar mı, şiddetli geçimsizlik var mı?
Aldım takibe…
Baktım ki sevgi mutlu, sevginin mutluluğu nedeniyle de güven huzurlu. İzledim gıptayla hayran hayran; ama düşüncelere de dalmadım değil… Madem bu mutluluk vardı, madem huzur güvene bağlıydı, hatta bu ikiliyi örnek alacak olanların da, ilerdeki güzel hayatları buna göre olacaktı; sevgi güvene neden bu kadar naz etti ki? Ya güven? Neden o naza bu kadar inat etti?
Kızmadım desem yalan olur…
Yoksa biz insanlar önce acıyı mı tanımak istiyoruz? Kendimize ve karşımızdakine eziyetle, olumsuzlukları birer birer yaşayıp, hayata karşı bağışıklık aşısı mı kabul ediyoruz o gelişmeleri. Yaşam biçimimizde, güle ulaşmanın yolu her zaman diken midir?
Hep kabul etmişimdir ki; doğar doğmaz baklavayı tadan ve hayat boyu acı biber yemeyen bir insana, “Tatlı” sözcüğünün anlamını öğretmek mümkün değildir. Sadece kavramın tanımı olarak kalır o çalışma ve ne acıyı bilir, ne de tatlıyı. O halde insanın mutluluk kavramının ne olduğunu bilebilmesi için mutsuzluğu da tanımak zorunda olduğunu diyebilir miyiz?
Bence evet…
İrdelesek daha bir dolu örnekler üretilebilir. Sevginin nazına da, güvenin inadına da bir dolu yaşanmışlıklar eklenebilir elbette; ama bırakalım da, madem Leyla ile Mecnun gibiler, yaşasınlar güzellikleri irdelenmeden ve takip edilmeden… Baş başa…
Onları bu mutluluklarında göz ucuyla takip edip, biz dönelim yine kendi konumuza.
Amaç kola takıp da, geniş ve güzelliklerle dolu ağaçların gölgesindeki yolda, aheste ve mutlu adımlarla, birbirinin sıcaklığını hissederek yürümek değil ki… O yol sadece araç mutluluk hedefi için…
Pırıl pırıl yol sonsuza kadar sürmeyecek; bazen taşlı, çakıllı yollar da çıkacak önlerine, hatta bazen yol sona erecek ve patikalara bile kalacaklar. Bozuk yola geldiklerinde, taşlar ayaklarını acıtıyor diye, kolları ve elleri birbirinden ayırıp başlarının çaresine bakmak isterlerse ya da patika dar diye ellerini bırakıp tek tek yürürlerse…
İşte o zaman eyvah! Hem de ne eyvah!
Sevgi yine güveni kaybetmiş demektir yollar bozulunca. Güven de sevgiyi yalnız bırakarak pes etmiştir pervasızca.
Bu durumda söylenecek söz; “Al birini vur diğerine” olur kanımca.
Şu sevgiyi, asla güvensiz yapamayacağına bir inandırabilsek… Güvene de, mücadeleyi asla bırakmayıp sevgiye adeta yapışması gerektiğini, sevgi onu bırakmaya kalksa bile onun daha sıkı sarılması gerektiğini bir benimsetebilsek…
Olmaz ama… Olmaz… Böyle bir güzellik olsa dünyanın ekseni kayar.
Nasıl mı?
Dünya kurulalı beri, bir alışkanlıktır insanda sevda acısı. Güvenmeyecek, kavga edecek, barışacak, tekrar küsecek, yanlışları varsa görecek, doğrularını zaman zaman terk edecek; üzecek, üzülecek, ağlayacak, ağlatacak…
Yani acıları görüp mutluluğu kavrayacak, mutluyken acıları yaşayıp mutsuzluğun anlamıyla tanışacak.
Sürecek hayat, sürecek sevdalar.
Gerçek bir sevgi çok ender yakalanır insan hayatında. Derim ki; binlerce yıla dayalı acı ve kara sevdaları örnek almadan, gelenek diye yanlışları benimsemeden, güven dolu bir sevdayla karanlık gecelere pembe ışıklar yaysın sevgi dolu yürekler.
İzledim bir yandan sevgi ile güveni. Ne güzel yürüyorlar taşlı patikada…
Güven, sevgiye sıkıca sarılmış.
Onların mutluluklarıyla mutluluğu öğrenen sevdalılar da, peşlerine takılmış…
Suskunbiradam (Turgay)
YORUMLAR
Aslında çok doğru, acı çekmeyi çok seviyoruz, farkında olmasak da. Ağlayıp sızlansak da, ağladıkça güzelleşip büyüyoruz aslında. Hele ki aşksa bize kendimizi unutturan, tam da o karmaşık evrede besleniyor beynimiz, yüreğimiz ve ruhumuz.
Evet matematiği belli, güvenebileceğimiz birini bulup, kişilik analizlerini yapıp, aşk şiirlerine yalvarıp ona sevgi duymaya çalışabiliriz. Az risk, az üzüntü, az gözyaşı, çok mutluluk için uğraşabiliriz. Aşk, matematiğe kafa tutuyor işte. Acıyı ve gözyaşlarını cebine doldur, bildiklerini de unut ve yanıma öyle gel diyor.
Tıpkı küçük bir bebeğin, annesinin mis kokan kucağına gelmesi gibi. Bu kadar saf ve bilgisiz gel, diyor. Acı da var, hüzün de, gözyaşı da, aldatılma riski de, hiç sevgi sütü içememe ihtimali de.
Bir parça mutluluk umudu atıp çaydanlığın üst demliğine, alt demlikte kaynatıyoruz yüreğimizi delice. Bazen mutluluk çayını içmeye bile fırsat bulamadan, yüreğimiz yanıyor inceden inceye.
Aşk, sevgiyi garantilemiyor ama yüreğimizi güçlendirip, zenginleştirmemize vesile oluyor. Aşk, dünyada ki zevklerle pek uğraşmıyor. İnsanlar sadece araç onun için, yürekleri zengin olanların zenginliğine zenginlik katıyor.
Belki de aşk kıvamına getirmeye çalışıyor her yüreği. Öyle kolay değil diyor, aşk kelimesiyle ortalarda dolaşmak. Hak edin önce, acıyı bal eğlemeyi öğrenin ki kalayım yanınızda diyor.
Ne zaman ki, çaydanlıkların üstünde acıyı demlemeyi öğrenip alt demlikte de sonsuz sabır, sevgi ve hoşgörüyü kaynatmaya başlarız o zaman işte koşulsuz sevgi ve aşka ulaşabiliriz belki de.
Gerçek bir sevgi çok ender yakalanır insan hayatında. Derim ki; binlerce yıla dayalı acı ve kara sevdaları örnek almadan, gelenek diye yanlışları benimsemeden, güven dolu bir sevdayla karanlık gecelere pembe ışıklar yaysın sevgi dolu yürekler.
Bu dileğe yürekten katılıyorum bende. Her yüreğin geleneği, kendi iç sesi olsun bence. Güven dolu bir çift elle sevgiyle buluştuğunda ellerimiz karamsar renkli günlerde, bırakmamalıyız o elleri. Pembe ışıklar kendiliğinden yanmaz. Yakana kadar mutluluk ışıklarını, sevgiyle gökyüzününde dolaşmalıyız. Kısacık bir mutluluk için bile, yıllarca uğraşmalıyız gerekirse acı çekerek.
Yazınızın konusu çok güzeldi ve ben de içimde ne varsa paylaştım.
Saygılarımla.
hayal deniziii tarafından 9/10/2012 3:31:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Turgay COŞKUN
Söyleyecek laf bulamıyorum böyle bir edebi kişiliğe. Zaten edebiyatın en güzel yanları da bu ya. Yazılarla ne çok şeyler çözülebiliyor.
Tebrik ve teşekkürlerimi sunuyorum...
Saygılar...
hayal deniziii
Önce sevgi geliyor ardından güvenle sevgi pekişiyor...
Zamanla insan çok sevmesine rağmen güven duygusunu kaybedebiliyor..
..........Dünya kurulalı beri, bir alışkanlıktır insanda sevda acısı. Güvenmeyecek, kavga edecek, barışacak, tekrar küsecek, yanlışları varsa görecek, doğrularını zaman zaman terk edecek; üzecek, üzülecek, ağlayacak, ağlatacak… .........
Aslında şu yönünden ele alırsak güven duygusunu...Güven duygusunun sarsılması biraz kıskançlıktan doğabiliyor ilişkilerde..
Daha önceki yazınızı okurken de bunu sorgulamıştım..Seven mi kıskanır? Yoksa güvenmeyen mi?
Her şeyin güzel gittiği ilişkielrde bir kez güven duygusu kaybedildi mi deprem etkisi yaratıp sarsar..
Sevmese o kadar sarsmaz insanı....Bunu da sorgularsak o büyük sevgide ki güven sarsılınca sevgi tek başına ilişkiyi daim ettirir mi?
Aslında sizin dediğiniz gibi ikisi birbiri olmadan olmaz..Sevgi ve güven bir elmanın ikisi yarısı gibi..Birisi olmayınca, açıkta kalan yan çürümeye yüz tutmuştur zamanla..
Ve size bu sarsıntıdan kalan en büyük iz artık ona ya da onlara güvendiğiniz için insanlara olan güvenınizde gitmiştir...
...............
Gerçek bir sevgi çok ender yakalanır insan hayatında. Derim ki; binlerce yıla dayalı acı ve kara sevdaları örnek almadan, gelenek diye yanlışları benimsemeden, güven dolu bir sevdayla karanlık gecelere pembe ışıklar yaysın sevgi dolu yürekler.
.................
Ve bu bölüm çok güzeldi..Gelenek diye bazı yalnışları benimsemeden...Özellikle kadınlar erkek her eve geç geldiğinde yada telefonu açmadığında hemen güvensizlik ortamı oluşturmamalı..Bu sevgi o kadar kolay mı kuruldu?
İyi niyetli yaklaşın ilişkilerde vesveseler insanı yer bitirir..Zararı size olur..
Güven duygusu ile pekişmiş nice sevdalar yaşanması dileği ile...
Yazınızı kutlarım hocam...
Zümra Zen tarafından 7/2/2012 9:17:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
Turgay COŞKUN
Ben insanlarımızın, kadın erkek ilişkilerinde en çok güvensizlikten kaynaklanan sevgisizlik yaşadıklarını gözlemledim. O nedenle bu konuda ardarda yazılar yazdım.
Kaleminize saygılarımla...
Zümra Zen
Yazınızı okudum güzel ifade etmişsiniz gözleme almışsınız konu başlığındaki Güven ve sevgiyi
hülya hicran tarafından 6/24/2012 2:23:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
Turgay COŞKUN
Saygılar selamlar...
muhteşem bir konu.anlatım samimi içten.güzel yazmışsınız.siz hep yazın şairim.saygılar
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Sermin Çınar
Turgay COŞKUN
Güzel yazı ve şiirlerinizi her daim okuma dileklerimle.. :))) Çünkü gerçekten güzeller...
Saygılar...
Güven saf kalplerde sevgi ile birlikte kolayca oluşur. Düşünmek Gerek belki biraz ama O zaman sevmeye nasıl yetişeceğiz.
Turgay COŞKUN
" Şu sevgiyi, asla güvensiz yapamayacağına bir inandırabilsek… Güvene de, mücadeleyi asla bırakmayıp sevgiye adeta yapışması gerektiğini, sevgi onu bırakmaya kalksa bile onun daha sıkı sarılması gerektiğini bir benimsetebilsek…"
Bütün bunlar olsa, patikalar yol olur. Gönüller şen olur ama bir yerlerde bir şeyler hep eksik oluyor. Ya da sütten ağzı yanan ayranı üflüyor.
yazmaya devam Turgay. Gayet güzel bir yazı tebrik ederim.
selamlar...
Turgay COŞKUN
Ama işte şu sevgi ile güveni de hep sarmaşdolaş tutabilsek değil mi :)))))
Yazmaya devam işine gelince... Yıllardan beri yazıyorum; bir türlü saçlar ağarmadı... Ah bir ağartabilsem... Kalem de kırılmıyor bir türlü...
Eh.. Bu durumda mecburen yazmaya devam oluyor...
Çok teşekkür ediyorum arkadaşım... Güzel yorumunla renk kattın...
Ve buradan da kitabın hayırlı olsun diyorum...
Selamlar...
Şu sevgiyi, asla güvensiz yapamayacağına bir inandırabilsek… Güvene de, mücadeleyi asla bırakmayıp sevgiye adeta yapışması gerektiğini, sevgi onu bırakmaya kalksa bile onun daha sıkı sarılması gerektiğini bir benimsetebilsek…
keşkeee diyorum
ve
gerçek sevgi beraberinde güveni ve sadakati de getirir düşüncesindeyim
Turgay Hocam
çok güzeldi konu ve aktarımınız
kutluyorum kaleminizi
saygı ve hürmetlerimle
Turgay COŞKUN
Yıllardır edebiyat dünyasında yazılar, şiirler hep ayrılıklar, hüzünler, kıskanmalar üzerine yazılır durur... Çok inceledim, çok konuştum, çok yaşadım... Temelde sadece sevgi ve güven sorunu yatıyor...
Bu yazının temel dayanağı da bu...
Nice yazı ve şiirlere...
Selamlar...