- 1207 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Özgürlük Değil, Şeytana Tutsaklık
Şeytan kendisini yoktan var eden Yüce Rabb’imize karşı büyük bir nankörlük içindedir. Bu nankörlükle başkaldırır ve isyan eder. O, Kur’an’ın ifadesiyle, ‘ itaatten çıkmış’tır. Şeytan gibi isyankar ve nankör olmaktan korkan insan, her durumda kayıtsız şartsız itaat eder.
Şeytan, insanların çoğunluğuna din ahlakını yaşamayı zor ve imkansız gösterir. Hatta toplumda, Allah’ın tavsiye ettiği ahlakın, sadece peygamberler ve elçiler tarafından taviz vermeden uygulanabildiği bir üstünlük olduğu gibi bir inanış kabul görür..
Ayrıca şeytan, Allah’a ve elçisine itaat etmenin, insanın özgürlüğünü kısıtlayan bir yaşam tarzı olduğunu fısıldar. Kişiye sürekli olarak, çevresinde Allah’tan uzak yaşayan insanların ne kadar özgür olduklarını, kendisinin de bu yaşam tarzını seçerse bağımsız, özgür ve mutlu olacağını telkin eder. Ancak bu, sinsice sokulup vesvese veren şeytanın yaldızlı telkinlerinden biridir. Gerçekte Allah’ın dini çok kolaydır. Ve Allah kullarını ‘kolay olan için başarılı kılacağını’ vaat eder:
Allah (ağır yükleri) sizden hafifletmek ister: (Çünkü) insan zayıf olarak yaratılmıştır. (Nisa Suresi, 28)
Allah’ın emirlerine uymadan, yalnızca nefsinin bencil tutkularını gözeterek yaşayan bir kişi özgür bir yaşamı umarken, yaşadığı cahiliye toplumunun koyduğu birçok zorlayıcı kural tarafından zincirlendiğinin farkına bile varmaz. Oysa Allah, elçilerini vesile kılarak insanların yüklerini ve üzerlerindeki zincirleri indirdiğini bildirmekte, onları hayat verecek kurtuluş yoluna davet etmektedir:
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor münkeri (kötülüğü) yasaklıyor temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (A’raf Suresi, 157)
Ayette haber verildiği gibi, insana gerçek özgürlüğü kazandıracak tek vesile Rabb’imizin bildirdiği din ahlakına uymak, Allah’a ve elçisine itaat etmektir.
Bediüzzaman bu çok önemli noktaya şöyle dikkat çeker:
"Bazı sefih ve lâübaliler hür yaşamak istemediklerinden, nefs-i emmarenin esaret-i rezilesi altına girmek istiyorlar." (Hutbe-i Şamiye)
Bediüzzaman bu sözleriyle, zevk ve eğlenceye düşkün, ciddiyetsiz ve umursamaz insanların gerçek özgürlük yerine, kötülüğü emreden nefislerinin esareti altına girdiklerini, ona itaat ettiklerini belirtir.
Özgür olmak adına imanı yaşamaktan kaçınan insanın, ahirette zincirlere vurulacağını ve üzerine kilitlenmiş daracık mekanlarda sonsuza kadar hapis hayatı yaşayacağını düşünmesi gerekir:
Boyunlarında demir-halkalar ve (ayaklarında) zincirler olduğu halde sürüklenecekler;
(Mü’min Suresi, 71)
Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar. (Furkan Suresi,13)
Gerçek anlamda özgürlük yalnızca Hakk’a kulluktur.
YORUMLAR
Fuat Türker
Ayşe şasa adlı yazar ""'Delilik Ülkesinden Notlar' adlı eserinde (yanlış hatırlamıyorsam adı böyleydi kitabının) " Bir tek ot'a muhtaç olarak yaşayan insanı kim köleleştrebilir?" diye soruyor.
Hakikatten bizim dünya köleliğimiz ihtiyaç zannettiğimiz şeyler sebebiyle oluyor.
Bize ihtiyacımız olduğunu dayatan tüketim sistemi , ihtiyaç zannetiğimiz şeylere sahip olabilmemiz için bizi köleleştiriyor.
Oysa Ayşe Şasa 'nın dediği gibi bir tek ot'a muhtaç olarak yaşayan insanı köleleştirecek kim var?
Ot'un sahibinden başka.
Selam ve saygı ile.
erolabi tarafından 6/22/2012 4:05:29 PM zamanında düzenlenmiştir.