Hâr
yorgunum Bella
mevsim yontarken masumane gülüşlerimi yetim bir sigaranın dumanına sarılıyorum yağmurun yağışına aşk diyorlar üstelik gökte kuş bırakmadan hiçliğin berzahında soluyorum emanet nefesleri kentime yabancılaştığım kadar yabancılaştım kendimle gözlerimde yorgun, dalgın bir otobüs kalkıyor ve kimse gelmiyor gittiği yerden yaralandığım yerden başlıyorum hayata menfur bir kurşun yarası kaplıyor solumu adını andıkça renk değiştiriyor yüzüm daha esmer bakıyorum hayata daha kızgın ve çaresiz ellerimin titreyişinde kayboluyor düşlerim yaşamak diyorum gereksiz bir yol anlamını yitiriyor başağın sarısı emeğin alın teri işçinin nasırlı eli hiç II. devriyeler kol gezerken sensizlik sokağını karanlığın puşt uğultusu kulaklarımda ketum bir şarkının notasında buluyorum kendimi ’evvelim sen oldun ahirim sensin ’ ah! Bella III. ah Bella soyundum kimliğimdeki silueti köhnemiş bir zaman aralığından seslen bana recm’edilsin dilim sesine ses olmasa ölüm tutanağında ismim zikredilince kefeye koyulan günahlarımla bakire yangınlarında yanan dilimden tenime batan tırnağına kadar senin olacağım Bella kimliksizim yüzünü soyun kalbimin karanlık avlusunda |
"Sevda sustuğunda en yüksek sesle ağlar." Ben bir de ona, anlaşılmamanın ve ulaşamamanın acısını ilave ediyorum, sevgili onemeus.
Prangaları kesip atmayı arzu eden dizelerdi. İyi ki, dedim...
Selam ve sevgiler ola.