Sürü
Sürüler gelirken dağlarından, düzünden
Güneş, oklarını atıp durur özünden Bulutlar vurulur, yanar yari yüzünden Göklere küskündür, yaşlar akmaz gözünden. Taşıp duran neşesi, gönlündeki bağlardan Sürüsüyle yürürken mazideki çağlardan Tadını alıyor ovalardan, dağlardan Çobanım yedikçe yoğurtlardan yağlardan. Eşeğin üstünde bağdaş kurmuş dönerken Sürüler tepeden aşağıya inerken Yandıkça yüreği, sabırları sönerken Koyun köye geçer, harman yeri önünden. Sürü suya koşar, kalır soluk soluğa Bir toz kalkar yerden, uçup konar oluğa İçtikçe can verir, ciğerleri yanığa Kandıkça renk gelir, benizleri soluğa. Analar sağarken, serinleyen havada Aktıkça doluyor ak sütleri kovada Kuzular bağırır, tezek kokan yuvada Koyunlar doyurur kuzuları yanında. Karanlık çökmeden, obasına, yurduna Rüzgarlar esmeden yağlarına yoğurda Dağda sürüsünü kaptırmadan kurduna Çekip gider çoban gecelerin ardına. |