- 51 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“Papatya Şiir Antolojisi”nde ki Gençlik İksiri
“Papatya Şiir Antolojisi”nde ki Gençlik İksiri
Papatya Dergisi, 2022 yılında hayatına başlayan, yenilerde iki yaşını doldurmuş genç bir edebiyat dergisi. Papatya’da yayınlanmış olan seçme şiirlerden oluşan antolojide kırk beş şairin, altmış üç şiirine yer verilmiş. Güvercin Yayınevi etiketiyle Eylül 2024’te okurlarıyla buluşturulmuş ve doksan sekiz sayfa hacmindedir.
Antoloji; Aykutalp Balkan, Sinan Ayhan ve Mertali Mermer tarafından kitab-ı tab’a büründürülmüş. Antoloji de on dört tane hanım şaire ismiyle de karşılaşıyoruz. Yurdumuzun dört bir tarafından şairlerin yanında, Lefkoşa, Bakü, Hamburg gibi farklı doğum yerlerinden olanların, şiirlerinin tınılarının farklı yönlerini de görmekteyiz. Benim ve eşim Vildan Poyraz Coşkun’un ikişer şiiri de antolojide yer almaktadır. Hiçbir şairimize haksızlık yapmama adına, şiirlerin içeriğine değinmeden daha ziyade etraflıca bir değinide bulunmak istiyorum izninizle.
“Edebiyattan mahrum kalanlara” mottosuyla okurlar selamlanmakta ve şiirlere girizgâh, Cemal Süreya’nın “Papatya mevsimi” şiirinden bir bölümle yapılmaktadır. “…Bak!/ Papatya mevsimi geldi/ Mevsimlerden papatyayı severim/ Sonra seni/ Sonra yine seni. /Ve hep seni...” Kitap arka kapağında da Aykutalp Balkan’ın kaleminden, bir şiir ile nasıl seyahat edinildiğini anlıyoruz. “Mesela Cemal Süreya’nın “Sürgün” şiiri ile Bilecik’e, Ahmet Hamdi Tanpınar ile Bursa’ya, Edip Cansever ile İzmir’e ve Bir Orhan Veli Kanık şiiri ile İstanbul’a gidilebilir. Hatta bir şehre gerek yok! Cahit Zarifoğlu’nun anılar defterine yahut Edip Cansever’in “Masa da Masaymış ha” dediği o meşhur masaya da gidilebilir. Belki Paul Celan’ın bulunduğu Nazi toplama kamplarına, belki de Şair Eşref’in sürekli çalınan mezar taşının yanı başına”
Antolojide dikkatimi celp eden şeyin, şairlerin çoğunluğunun 2000 sonrası doğumlu olduğudur. Antolojiyi hazırlayan, aynı zamanda şiirleriyle de yer alan Aykutalp Balkan 2001, Mertali Mermer’de 2002 doğumludur. Hatta öyle ki antoloji de kırk yaş üstü şair çok az olduğunu görmekteyiz. Kuşak sınıflandırmalarına pek inanmam ama yine de değinecek olursam; Z kuşağı doğumlarının başlangıç ve bitiş yılları 1990 yılı ve 2010 yılları arasındadır. Z kuşağının tipik özellikleri, küçük yaşlardan beri dijital ortamlarda yetişmişler ve teknoloji çağının merkezindedirler. 2010 yılı sonrası Alfa kuşağı doğumlulara el vermişlerdir. Hatta, 2008, 2009 ve 2010 doğumlu şair, şair adaylarının şiirlerini okumak, duygularına tercüman olmak ayrı bir güzellik olsa gerek. Bizden sonraki nesiller aşkı nasıl görüyor, yalnızlığı, ölümü, toplumsal bazı hadiseleri -deprem, pandemi vs.- nasıl değerlendiriyorlar? Gibi Sorulara cevaplar buluyoruz.
Alaattin Karaca’nın “Estetik Endişe” kitabından güzel bir bölümün altını çizmiştim ve defterime not düşmüşüm. İzninizle burada da bunu paylaşmak istiyorum. “Yazarın yükü ağırdır ve taşıması zordur! Yazarından büyük bir sorumluluk, fedakârlık ve ahlaki tavır ister” (s. 91) Bu bağlamda zaman içerisinde çoğu şair ve yazar muvazenesi nispetinde tavrını, biçemini ve estetiğini oluşturacaktır. Edebiyat dergileri, kitaplar, antolojiler ve çok okumayla beraber yol alınacaktır. Zaman içerisinde şairler, diğer şairlerden üslup kapa kapa kendilerini daha da geliştireceklerdir.
“Bizden sonra edebiyat ve sanat ne olacak?” türünden benlik tavırları ile olumsuzluk nakaratları zerk edip olumsuzluk zehabına kapılanlar için yeni nesiller sanatı da edebiyatı da her daim filizleyeceklerdir. Genç şairlerin, şair adaylarının yazdıklarını görmek açısından böyle antolojiler faydalı olmaktadır. Yaş olgunluğuna ulaşmış şairlerinin ruh dinginliğinin ve sadeliğinin yanında genç şairlerin münşerih ve daha sinerjik tavırları belki de birbirini tamamlayan olmaktadır. Kimileri için mazide kalmış bir anı olarak kalacak belki de bu yazılanlar. Başka birileri için ise yetenekle, çabayla ve bol okumayla birlikte kendini daha da geliştirip geleceğin kalıcı, tanınmış şairleri arasına dahil edecektir.
Sonuç olarak, Z ve Alfa kuşaklarının ruh hallerini şiir ve imgesel boyutta görme imkânı sağlamaktadır böyle antolojiler. İyi ve kâmil insan olma kıvamları bunlar gibi uğraşlarla hep güzergâh üstü tutulmalıdır. Şair Sinan Ayhan’ın tabiriyle “Güzellikler kendiliğinden sevilendir” mertebesine böylelikle ulaşılmış olacaktır. “Güzellikler ve estetik, elde olmadan göze çarpar” olacaktır. Sanat, edebiyat ve şiir; huzuru, mutluluğu arayanları, modern zamanlardan, kentsel yenişimlerden daha az zarar görme isteklilerini sarıp sarmalayacaktır. Bunlar; zamane hastalıklara karşı bir vitamin takviyesi olacaktır. İyi okumalar.
İlkay Coşkun
Papatya Dergisi
Aralık - Ocak 2025, Sayı 14
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.