- 210 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
ÖYKÜNDÜĞÜM ROMAN KAHRAMANLARI...
‘’Ölümü bilerek nasıl yaşar insan,
geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün
acıların anasıdır, de…
Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler
söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün kalıplarından. Beni duy ve anla.’’(Alıntı)
Bir düşün ki: bir düş’ ün tırnağı dahi olamazken yaşanan yaşanası gerçekler üstüme yağan külün yağmuru ve işte bir sis perdesinin ardından veriyorum selamımı.
Önce öldürdüm sonra öldüm aslında bir öncesi hatta nice öncesi Araf’ta tutuşan hayallerimden ördüğüm bir görüntü idi içimim çekmecesinde saklı çekinceler ve çıtası anbean yükselen cesaretim çünkü sevgiydi beni ihya eden ifa ettiğimden de öte tüm kırgınlıklarımı tüm hüzünlerimi ifşa ettiğim serdiğim iken ayaklarına dünyanın oysaki hali hazırda kavuşmuştum ben cennetime ne de olsa yürüyemeyen ayaklarının altındaydım cennet, dokunmaya dahi kıyamadığım annemin özdeşi dualar ön sözü ömrün ihlaslı yürekten dökülen kimyası sevginin ne kibirli ne sancılı: alabildiğine sevdalı.
Ötüşendi sesim.
Öpüşendi ellerim: ne boş ne de hoşluk dileyen sadece sıcak tutamadığım ellerim ve içime yağan karı değil dışımda saklı sıcak havayı kendimden men ettiğim kadar ben en çok üşürken sevdim insanları.
Öyle ya!
Yağmalandıkça yüreğim içime yağdı yağmur.
Yağdıkça hüzün açmadım şemsiyemi.
Ve işte nasıl da bindi mutluluk: elem yüklü bir masalın kâh kahramanı kâh anlatıcısı asla da alıntı olmayan şiirlerimim serzenişinde kimse vurdumduymaz vurucu imlerin tehdit ettiği bir mekân iken saklandığım bir o kadar zamandan ve mekândan feragat edip de boyutsuz bir minvalde konakladığım.
Yâdında dünün, aklıma esen anılar ve andaki mevcudiyetim, yarın olma ihtimalinde yarım kalan neyse içimde kâh ukde kâh umre kâh ulak; elbet kalemim benim görgüsüz sevgim elbet kalemim ucunu biledikçe ve bilemediğim coğrafyalara kanat açtığım: bazen bir şiirin bestesi iken sessizlik bazense ömrün güftesi nasıl ki hikâyesi olmuşken şiirin ve dünyada yaşanan can pazarı bense gönül tezgâhında unutulmuş bir çift kiraz gibi kulağıma küpe yaptığım büyüklerimin öğütlerini.
Bilmekle bilmemem arasında gidip geldiğim o meddücezir ki:
Ve ne çok gel-git.
Bir kumpas bir kumar bir kuantum bir de kurcaladığım duygularım.
Reşit olsam bile eşit tutulmamışken acılarım yetmedi geçit vermedikleri duygularım uyuya kaldığım sabah ertesi bir düş ya da uyumaktan kendimi men ettiğim okul yıllarım.
Otağı kurduğum okul kampüsü misal.
Ya da kurak toprakta biten ot.
Belki de ot misali yaşadığıma kani olanlar oysaki ben içime çektiğim kadar püskürttüğüm polenlerim ve hayallerim vasıtasıyla t/av olduğum kadar umuda ve işte kanayan yerimden açılası yeni bir yaranın da adı şiir iken ve içinde debelendiğim imge bataklığında geçirdiğim her atak sonrası:
Hem sitemkâr hem pişekar ve kalemin doyumsuzluğunda aniden bastıran yağmur gibi mezarımdaki toprağı dahi deşerken insanlar bir düş ile iştigal tüm ama tüm gerçeklerin propagandasını yaptığım kadar gözüm açık görmüyor muydum rüyalarımı?
Belki de karabasan.
Ya da beni çağıran karadelik.
Karanlık bir dehlizde mıhlanıp kaldığım bozguna uğratıldığım kadar da ansızın tozu dumana kattığım gençlik yıllarım.
Her daim bir metafora denk düşerken ya da melankoli yüklü renklerden firar edip önce karanlığı deldiğim sonra da gök kuşağı olup semayı ikiye b/öldüğüm kadar sergüzeşt sözcüklere meramımı anlatmak adına da aldım mı kaleme elime gel gör ki anlattıklarımdan yeni manalar türettiğim kadar bir şiirin bir hikâyeyi ya da bir masalın bir romanı çağrıştırdığı o s/onsuzluk duygusu ile hemhal ve işte genzimde de saklı iken hıçkırık nasıl da ağdalı hüzünler düşüyordu payıma yazmadığımda bir o kadar yazıp da delicesine s/alındığım Araf’ın çağrısında bir çıta daha da ekleyip eklem yerlerinde şiirin makûs talihime de serzenişte bulunup delicesine eserken içime en derine.
Başat duygularsa başak gibi süzülürken.
Sülün imgeler arazilere konup çöreklenirken toprağın dibinde.
Mevsimler dahi çağ atlarken bense ç/ağlayan yüreğimi telkin edip yeni bir boyutta sorgularken bir önceki hayatımı:
Hani…
Hani, kalemin sadece yaz dediği iken rakamlarla olan yolculuğumda kâh matematik kâh denklemler kâh trigonometri kâh formüller ve edebiyatın sadece okuyan t/arafı iken ve kitaplara duyduğum aşkla da eşleşirken yazarlar nasıl bilebilirdim ki an gelip de elimin kalem tutup bir şiirin bir yazını peşinden gideceğimi?
Öykündüğüm roman kahramanları.
Küçük kadınlarda saklı onca kahraman bir o kadar öykündüğüm hayatları:
Yazar Jo ve sevdalandığında uçuşan yaprakları adeta bir doğaüstü tabiat bellerken romanların içinde özdeşleştiğim kahramanların nezdinde sahi, neydi beni kitapların ta içine çeken?
Kıskandığım romanın yazarı mıydı yoksa kahramanı mı?
Öğrenciliğimden bu yana sevdalandığım, yanıp tutuştuğum kitapların yazarlarına yazılası ucu yanık bir mektup muydu yoksa beni bekleyen, hani kalemi elime alıp da fi tarihinde okuduğum yüzlerce kitabın yazarlarına duyduğum hayranlığın minvalinde hiç mi düşünmemiştim gün gelip de yazacaklarımın önce kahramanı sonra yazarı olup olmayacağımı?
Bazen Firuze.
Bazen Ömür Hanım.
Bazen Lavinia.
Bazense Madam Bovary.
Göğsümü kabartan o bitimsiz hayaller ve yazdıkça duyumsadıklarıma eklenenler ve bir çığ gibi büyüdüğüm büyüttüğüm kadar içimde onca kahramanı sayısız minvale sokup da kendimle olan mücadelemde de hayli yol almışken ve ben kendimi çözmek adına böylesi bir yola da baş koymuşken…
Çıt dahi çıkarmadan telaşla okuduğum heyecanla eşleştiğim.
Şimdilerde çıt dahi çıkarmadan kalemimin de yaz emrine uyup adeta sonsuzluğa meylettiğim.
YORUMLAR
Yüreğiniz dert görmesin kaleminiz daim olsun kardeşim
Sonsuz saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim.
İçten selam saygılarımla
Roman kahramanları mı?
Onlar değilse de romanların yazarları ve yazdıkları, bizim gibi yazmaya özenenlere yol gösterir.
Ama senin yazılarında gördüğüm gizli sanat okuduğum birçok romandan ileri.
Benim gördüğüm...
Kutluyorum Kızım.
Gülüm Çamlısoy
Güzel gören güzelliğidir yüreğinizin canım babam.
Çok teşekkür ederim.
İçten selam sevgilerimle