- 314 Okunma
- 5 Yorum
- 8 Beğeni
Kırılma Noktası "II. Bölüm - Hesap Ödendi"
Dedem rahmetli Bekir Çavuş bir ayak ağrısı sebebiyle hastane işleri için doktora gitmek istediğinde ondört yaşımdaydım. Okullar yaz tatiline girmişti. Babam ve annem her ne kadar onunla birlikte gitmek istedilerse de o kimsenin işine gücüne engel olmak istemediği için benimle yetinmişti.
Yola çıktıktan hemen sonra ilk iş olarak kendisinin eski semti olan Çeliktepe’de bir camiye gittik. Randevu saatine daha vardı. Öğlen namazını kılıp ondan sonra hastaneye geçecektik. Galiba benim imtihanım da burda başlayacaktı.
Abdest alıp camiye girdiğimizde çok farklı duygular yaşadım. Dedem on yıldır bu semte gelmemiş olmasına rağmen onu daha dün görmüş gibi tanıyordu herkes. Bana çikolata ikram ettiler, oralet içirdiler. Ben de tanrı misafirinin yanında onunla beraber ağırlanıyordum.
Hastane işimizi halledip eve geçecektik. Oysa öyle olmadı. Dedemi apar topar ameliyathaneye aldılar ve bir saat sonra bir erkek doktor o ölüm haberini bana verdi. Ondört yaşımda bir çocuk olarak ne yapacağımı bilemedim. Onu morgda yanağından öperek ağladığımı hatırlıyorum. Oysa hiç korkmayacaktım.
Bir taksiye atlayıp eve gidebilmeyi akıl edebildim. Hiç kimse böyle ani bir ölüm beklemiyordu. Herkes bir anda toparlanmış ve biz yaklaşık elli kişilik kadınlı erkekli çocuklu bir aile iki saat sonra hastane bahçesindeydik. Ölen Bekir Çavuşdu. Kalabalık ilerleyen saatlerde daha da artacak ve dedem rahmetliyi son gören kişi olarak herkes beni soru yağmuruna tutacaktı.
Bir gece önce..
Evimizde sadece iki oda olduğundan dedemle beraber kalıyorduk. O gün cebime yirmi lira para sıkıştırmış ve ben de abur cubur almıştım. Onları yerken dedem birden bire bir "ah" çekti. Ben de ayağı ağrıyor diye düşünerek hemen ayaklandım. Oysa onun ağrısı çok başkaydı.
Yıllardır dedemi rüyamda görürüm ve o "ahı" hiç unutmam. İşte asıl bu sebeple dedemin köyümüzdeki mezarını ziyaret için çıkmıştım o yola. Behice Teyze’yle karşılaşmamızın bir tesadüf olduğuna da kimse beni ikna edemez. Ben hiç bilmeden kendi imtihanımı yaşıyordum.
Behice Teyze’yle ilk meselemizi hallettikten sonra bir yıl içinde bu ikinci ziyaretim olacaktı. Dedemi her gece rüyamda görmek iyi güzeldi ama sanki birşeyler yapmam gerekiyordu. Ne aradığımı bilmeden birşeyleri bulmaya koyulmuştum.
Köye vardığımda Behice Teyze yine beni gülen yüzüyle karşıladı. Tüm ısrarıma rağmen yine kendi elleriyle hazırladığı türk kahvesini içerken sohbete başladık. Ona olanları anlattım o da bana aslında neler olduğunu.
Behice Teyze de önce bir "ah" çekti ve ben bu ahı çok iyi tanıyordum.
"Senin deden Bekir Çavuş benim eski nişanlım olur. Deden o dönem askere gitmişti ve döndüğünde evlenecektik. Çeyiz olarak o çok istediğim elektrikli süpürgeyi bile almıştı. Babam engel oldu. Beni apar topar bir başlasıyla evlendirdiler. Dedenin ağrısı bacağında değil kalbindeydi. O bunu kimseye söylemek istemedi. Sonunda kendi isteği gibi sessiz sedasız göçüp gitti".
Gözleriyle yarım asır geriye gittiği her halinden belli olan bu kadın gülümseyerek anlatmaya devam etti.
"Bir gün duydum ki deden evlenmiş. Çoluk çocuğa karışıp terketmişti buraları. Sonra bir haber geldi. Babannen erken yaşta vefat etmiş. Benim eşim de vefat etmişti. Bizi yeniden bir araya getirmek istediler. İlk başta içim cız etmedi değil. Belki de kader bizi yeniden bir araya getirecekti. Sonrasını al sen kendin oku".
Eski bir sandıktan çıkardığı sarı bir kağıdın üzerine yazılı bir mektup tutuşturdu elime.
"Evvela selam ederim Behice’m. Sonra da gözlerinden öperim. Yarın yola çıkıyorum. Her ne olursa olsun bil ki eğer ölmediysem bu mektuptan evvel sana ulaşacağım. Bu defa hiçbirşey beni engelleyemeyecek.."
Mektubun devamını okuyamadam elimden aldı. Sadece "peki ya sonra n’oldu" diyebildim. "Öğrenmek istediğine emin misin" dedi. Neye emin olduğumu bilmeden "eminim" dedim. Çünkü o an neden hemen her gece dedemi rüyamda gördüğümü anlayabileceğimi düşündüm.
"Deden mektubu yazdığı gecenin sabahına sen doğmuşsun. Sol göğsünün üzerinde patlamaya hazır bir şişlik varmış. Doktorlar "eğer bu ödem patlarsa kanı durduramayız" demişler. Deden günlerce hastane kapısından ayrılmamış. Sana beş yıl vade vermişler. Ya beş yıl içerisinde bu ödem kendiliğinden kaybolacak yada her an patlayıp ölecektin. Sadece annen yetmeyecekti sana. Gece gündüz takip edilmen gerekecekti. Deden gitmekten vazgeçmiş". Sonrasında zaten seni bırakamadı.
Ertesi gün birlikte köy camisinin arka bahçesine defnettiğimiz dedemin mezarının başına vardık. Şimdi daha iyi anlıyordum neden ölünce buraya defnedilmek istediğini.
Dedem rahmetliyle birlikte köyümüze en son gelişimizde henüz sekiz yaşımdaydım. Elektrikli bir süpürge taşımıştık yanımızda. "Dede n’apıcaz biz bu süpürgeyi" diye sormuştum. O da bana "hiç birşey yapamazsan öldüğüm zaman sen camiyi süpürürsün" demişti. Bekir Çavuş defnedildiği gün sekiz erkek torun arasında işbölümü yapılacak ve camiyi süpürme işi bana verilecekti.
Apar topar o süpürgeyi kucakladım. Behice Teyze daha ne olduğunu anlayamadan onun evine bıraktım. O gün Behice Teyze’nin ellerini öpüp vedakaştıktan sonra bir daha dedem rahmetli Bekir Çavuş’u rüyamda görmeyecektim.
"Hesap ödendi Bekir Çavuş"..
YORUMLAR
bayduygusal
Onur duydum.
Eyvallah.
Selamlar Bayduygusal,
Yazı örüntünüz her daim okuyucunun ilgisini çekmekle birlikte bizi hikaye bağlayan ortak insani duygular oluyor. Yaşamda yaşadığımız tüm tecrübelerimiz kaslarımıza ve sinir sistemimize bir iz düşümü oluyor. Kaslarımız yaşadıklarımız karşısında nasıl yanıt veriyor? Ve nesiller boyu bu bilgiyi sinir uçlarımızdaki hücrelerle bu bilgiyi aktarabiliyor muyuz?
Aslında Bekir Çavuş'un torunun yaşadığı hastalık. Torunun hastalığının sol göğsünde olması. Ödem olması. Şiş olması. "Ah" çekişlerimiz. Yazınınz eylemsel duyguların insan üzerindeki etkileri açısından sosyolojik açıdanda ışık tutuyor.
Beğenerek okuduğum ve bulunduğum andan beni kopardığınıda ifade etmek isterim.
Kaleminiz hep işlesin ve ışıldasın.
Saygılarımla.
bayduygusal
Farklı bir açıdan bakmışsınız ve bence gayet hoş olmuş.
Belki de dilimize dökülen kelimeler kim bilir kas sistemimizin içerisinde nasıl bir yol izlemiştir.
Belki mesleğiniz belki ilgi alanınız vs.. sonuç olarak güzel tespit.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
Bir solukta okudum.
Çok başarılı bir hikaye ve anlatım.
İçtenlikle tebrik ederim değerli yazarım.
Selamlar saygılar
bayduygusal
Saygıyla..
bayduygusal
Seĺam, sevgi ve saygılarımla..
Ve her hikaye bittiğinde üzülen ben...
Bu rüya konusu çok ilginç gerçekten. Bazen bir takım olaylar okuruz ya da duyarız.
Böyle birşey olamaz diye düşünür birçok kimse
Ama yıllar bana birşey öğretti, hayatta olmayacak şey yoktur. Rüyalar da dahil buna
Yazıdaki rüya konusuna benzer bir olayı ben de yaşadım çünkü.
Çok güzeldi yine okumak
Ve bu kadar akıcı yazabilmek...
Ben açıkçası imgeye boğulan yazıları değil, daha sade ve doğal yazılanları okumayı tercih ediyorum.
Tebrik ederim.
bayduygusal
Hikayeler hep yarı kurgu yarı gerçek ama o rüya meselesini bizzat yaşadım.
Sizinle aynı fikirdeyim. Zaten bazı felsefeciler ve bilim insanları da rüyaların anlam taşıdıklarını söylemişlerdir.
Ben şahsen hiçbirşeyin tesadüf olmadığına ve muhakkak bir anlamı olduğuna inanıyorum. Belki de inanmak istiyorum..
Tekrar teşekkür ederim.
Selam, sevgi ve saygılarımla..