- 134 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İslam Toplumlarının Pasifliği ve Karşı Sessizlik
Filistin’de süregelen zulüm ve soykırım, Siyonist İsrail’in, Filistin halkına karşı uyguladığı baskı ve şiddet politikalarının bir sonucudur. Bu durum hem İslam toplumlarının hem de Batı devletlerinin tutumları açısından derin bir sorgulamayı gerektiriyor. İslam ülkelerinin yönetimleri, bu zulme karşı yeterince dirayet göstermeyerek, adeta Batı’nın kuklası gibi hareket ediyor. İslam toplumlarının pasifliğini, Filistin’deki zulmün boyutlarını, Batı devletlerinin Siyonizm ile olan ilişkisini ve İslam ülkelerinin yöneticilerinin sessizliğinin arkasındaki gerçekleri ele almak için bugün buradayım…
Filistin, tarih boyunca birçok medeniyetin beşiği olmuş, stratejik konumu nedeniyle sürekli bir çekişme alanı haline gelmiştir. Ancak 20. yüzyılda, Siyonist hareketin ortaya çıkmasıyla birlikte Filistin toprakları, büyük bir kargaşa ve çatışmanın merkezi haline gelmiştir. 1948’de İsrail’in kuruluşuyla başlayan süreç, Filistin halkının sistematik bir şekilde topraklarından edilmesine ve zulme uğramasına yol açmıştır.
Siyonist İsrail, Filistin topraklarını genişletme ve yerli halkı zorla göç ettirme amacı güden politikalar izlemiştir. Bu politikalar, işgal, zorla yerinden etme, yerleşim yerlerinin inşası ve askeri operasyonlar gibi çeşitli yöntemlerle yürütülmektedir. İsrail, bu süreçte uluslararası hukuku defalarca ihlal etmiş ve insan haklarını hiçe saymıştır.
İslam toplumlarının Filistin’deki zulme karşı gösterdiği pasiflik, birçok nedenden kaynaklanmaktadır. Bu nedenler arasında siyasi çıkarlar, ekonomik bağımlılık, iç sorunlar ve uluslararası baskılar sayılabilir. Birçok İslam ülkesi, Batı ile olan ekonomik ve siyasi ilişkilerini koruma amacıyla Filistin’e yönelik desteklerini sınırlamaktadır.
İslam dünyası, mezhepsel ve etnik bölünmeler nedeniyle büyük bir zayıflık içindedir. Bu bölünmeler, İslam ülkelerinin ortak bir tavır sergilemesini engellemekte ve Filistin gibi uluslararası meselelerde etkisiz kalmalarına yol açmaktadır. Ayrıca, birçok İslam ülkesinin iç siyasi istikrarsızlıkları ve yönetim zafiyetleri, Filistin meselesine karşı ciddi bir duruş sergilemelerini zorlaştırmaktadır.
Birçok İslam ülkesi, Batı ile olan ekonomik ve siyasi ilişkileri nedeniyle Filistin konusunda sessiz kalmayı tercih etmektedir. Bu ülkeler, Batı’dan gelecek ekonomik yardımları ve siyasi destekleri kaybetmemek adına, Filistin’e yönelik zulme karşı açık bir tutum sergilemekten kaçınmaktadır. Batı’nın, Siyonizm ile olan ilişkisi de İslam ülkelerinin bu sessizliğinde önemli bir rol oynamaktadır.
Batı devletleri, özellikle Amerika Birleşik Devletleri, uzun yıllardır İsrail’e büyük bir destek sağlamaktadır. Bu destek hem siyasi hem de askeri boyutlarda kendini göstermektedir. Batı’nın Siyonizm’e olan desteği, İsrail’in Filistin’e yönelik politikalarının uluslararası alanda kabul görmesine ve bu zulmün devam etmesine imkân sağlamaktadır.
Batı devletleri, insan hakları, demokrasi ve özgürlük gibi kavramları sıkça dile getirmelerine rağmen, Filistin’deki zulme karşı sessiz kalmakta ve İsrail’in uygulamalarını desteklemektedir. Bu durum, Batı’nın çifte standartlarını ve Siyonizm ile olan derin ilişkisini gözler önüne sermektedir. Batı, İsrail’in Filistin’de işlediği insanlık suçlarına karşı sessiz kalarak, bu zulmün sürmesine dolaylı yoldan katkıda bulunmaktadır.
Siyonizm, Batı’da güçlü bir lobicilik faaliyeti yürüterek, birçok devletin İsrail yanlısı politikalar benimsemesine neden olmuştur. Bu lobicilik faaliyetleri, medya, siyaset ve ekonomi gibi alanlarda etkisini göstermektedir. Batı’nın Siyonizm’e olan desteği, Filistin’deki zulmün uluslararası alanda daha fazla ses getirmemesine ve İsrail’in uygulamalarının meşru görülmesine yol açmaktadır.
Filistin halkı, uzun yıllardır işgal, zorla göç ettirilme, yerleşim yerlerinin inşası ve askeri operasyonlar gibi sistematik baskılara maruz kalmaktadır. İsrail, Filistin halkını topraklarından zorla çıkarmak ve bu toprakları kendi yerleşimcilerine açmak amacıyla çeşitli baskı yöntemleri kullanmaktadır. Bu baskılar, uluslararası hukukun ve insan haklarının ciddi bir şekilde ihlal edilmesine yol açmaktadır.
İsrail, Filistin topraklarında sık sık askeri operasyonlar düzenlemekte ve bu operasyonlar sırasında sivil halkı hedef almaktadır. Kadın, çocuk, yaşlı demeden sivil halkın katledilmesi, Filistin’deki zulmün en acımasız boyutunu gözler önüne sermektedir. Bu askeri operasyonlar, İsrail’in Filistin halkını sindirme ve topraklarını genişletme amacını taşımaktadır.
İsrail, Filistin’e yönelik politikalarıyla uluslararası hukuku defalarca ihlal etmiştir. İşgal, zorla göç ettirme, yerleşim yerlerinin inşası ve askeri operasyonlar gibi uygulamalar, uluslararası hukuk açısından ciddi suçlar teşkil etmektedir. Ancak Batı devletlerinin desteği ve uluslararası camianın sessizliği, İsrail’in bu suçları işlemeye devam etmesine imkân sağlamaktadır.
İslam dünyasında mezhepsel ve etnik bölünmeler, Filistin meselesinde ortak bir tavır sergilenmesini engellemektedir. Bu bölünmeler, İslam ülkelerinin Filistin’e yönelik desteklerini sınırlamakta ve Filistin meselesinde etkisiz kalmalarına yol açmaktadır. Mezhepsel ve etnik çatışmalar, İslam dünyasının bir araya gelmesini ve Filistin’e yönelik güçlü bir destek vermesini zorlaştırmaktadır.
Birçok İslam ülkesi, iç siyasi istikrarsızlıklar ve yönetim zafiyetleri nedeniyle Filistin meselesine karşı ciddi bir duruş sergileyememektedir. Bu ülkeler, kendi iç sorunlarıyla uğraşırken, Filistin gibi uluslararası meselelerde etkisiz kalmaktadır. İç siyasi istikrarsızlıklar, İslam ülkelerinin Filistin’e yönelik desteklerini sınırlamakta ve bu zulme karşı sessiz kalmalarına neden olmaktadır.
Filistin, Ortadoğu’nun stratejik bir bölgesinde yer almakta ve bu nedenle bölgedeki birçok devletin ilgisini çekmektedir. Filistin meselesi, Ortadoğu’daki siyasi dengeleri ve güç ilişkilerini derinden etkilemektedir. Bu nedenle, Filistin’in geleceği, sadece Filistin halkını değil, tüm Ortadoğu’yu ilgilendiren bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ortadoğu’da son yıllarda yaşanan siyasi ve askeri gelişmeler, Filistin meselesinin bölgedeki önemini artırmıştır. Bölgedeki yeni güç dengeleri, Filistin’in geleceği konusunda belirleyici olabilir. İran, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi bölgesel güçler, Filistin meselesine farklı yaklaşımlar sergilemekte ve bu durum, Ortadoğu’daki siyasi dengeleri etkilemektedir.
Filistin’in geleceği, büyük ölçüde uluslararası toplumun bu meseleye nasıl yaklaşacağına bağlıdır. Batı devletlerinin Siyonizm’e olan desteği ve İslam ülkelerinin sessizliği, Filistin halkının geleceğini olumsuz etkilemektedir. Ancak uluslararası toplumun bu meseleye daha duyarlı yaklaşması ve Filistin halkının haklarını savunması, Filistin’in geleceği açısından olumlu bir adım olabilir.
İslam Toplumlarının Pasifliği ve Filistin Meselesinin Geleceği
İslam toplumlarının Filistin meselesine karşı gösterdiği pasiflik, hem bu toplumların kendi içsel sorunlarından hem de uluslararası baskılardan kaynaklanmaktadır. Bu pasiflik, Filistin’deki zulmün devam etmesine ve İsrail’in uluslararası alanda meşru görülmesine yol açmaktadır. Ancak Filistin meselesi, sadece Filistin halkını değil, tüm insanlığı ilgilendiren bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, İslam toplumlarının bu meseleye daha duyarlı ve kararlı bir şekilde yaklaşması gerekmektedir. Ayrıca, uluslararası toplumun da Filistin halkının haklarını savunması ve bu zulme karşı dur demesi, Filistin’in geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.
Bu makale, İslam toplumlarının Filistin’deki zulme karşı gösterdiği pasifliği ve bu pasifliğin arkasındaki gerçekleri analiz etmektedir. Filistin meselesi, sadece bir uluslararası sorun değil, aynı zamanda insanlık onurunu ilgilendiren bir meseledir. Bu nedenle, İslam toplumlarının ve uluslararası toplumun bu meseleye karşı daha duyarlı ve kararlı bir şekilde yaklaşması gerekmektedir.
Bahadır Hataylı/01.08.2024/04.30/Sancaktepe/İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.