KIRLANGIÇ BEDDUASI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
KIRLANGIÇ BEDDUASİ
Akşamüzeri balkon kapısını kapatıp salona geçerken balkonda kıyamet koptu. Bir sürü serçe balkon demirlerinin üstüne konup çığlık atmaya başladılar. Hanım bana bakıp; Gördün mü çocukları unutmuşuz , geldiler istihkaklarını istiyor diye gülümsedi…
Balkon kapısının önünde duran bulgur dolu cam kavanozu alarak balkona çıktı. Serçelerde bir sevinç, bir serenat ,o yarı güvensiz ürkek tavırlarıyla karşı binanın pervazlarına konup anlamadığım bir dille anlamadığım türküler söylemeye başladılar.
Ben de balkona çıkıp oturdum ve manzarayı seyretmeye koyuldum… Hanım kuşlarla muhabbete tutuşmuş, karşılıklı söyleşiyorlar, ben; Hanıma, laf ediyorum.
“ Bir kilo bulgur kaç para , bunlar ayda en az beş kilo yerler “ diyorum muzip bir eda ile;
Hanım çıkıştı;
Sus bakayım! Duyan da gerçek sanacak , kedilere aylık onca mama parası veren sen kuşlara laf etmezsin…diye çıkıştı…
Ayni anda kuşlardan biri hemen önümdeki demirin üstüne konarak bana döndü ve inanılmaz bir kızgınlıkla ötmeye başladı…
“Sana küfrediyor bu ufaklık , diyerek güldü hanım… Bir kahkaha da ben attım…
Kuşlar hanımın elinin dibinde hemen, elini uzatsa tutacak gibi…
Sesleri ve çığlıkları minnet dolu , hissediyorum bunu…Biraz da kıskanıyorum aralarında ki bu yakınlığı…İnanılmaz sohbetler ediyorlar, bizimki onlara söyledikçe onlarda bizimkine serenat ediyorlar…
Sabahları ve akşamları hemen hemen ayni sahne tekrarlanıyor, biz unutsak Serçeler açık balkon kapısından içeri girerek inanılmaz bir kızgınla hanıma sitemde bulunuyor hanımda yemeklerini veriyor…
Biz balkonda böyle yalandan cebelleşirken yeni gelen komşumuz yan balkondan başını uzatarak iyi akşamlar dileğinde bulundu…
“ Ay bayıldım , komşu bu muhabbete” dedi
“Sen buna bakma Ülker Hanım, bana böyle takılmazsa işleri rast gitmez bunun, ”dedi
“Biliyorum, komşu; Kedilere yaptıklarını yakından gözlemliyorum” dedi
Sonra derin bir iç çekti…
Gözleri karıncalandı, bakışları denizin gri rengine karışıp kayboldu ufukta. İri , kara gözlerinde kocaman bir damla yaş, kısa saçlarını parmaklarıyla düzelterek ;
“Rahmetli eşim ,”dedi…
Derin bir nefes aldı…Yetmişinde hala çok güzel olan bu kadın gençliğinde kim bilir ne canlar yakmış diye düşünürken , titreyen bakışlarıyla bana baktı ve ağlamaklı bir sesle konuşmaya başladı…
“ Bu daireyi aldığımızda evliğimizin onuncu yılları falandı , iki oğlumuz vardı , Mardin de müstakil bir evimiz biraz da paramız vardı…
Hayatı toparlamış , kendi yağımızla kavrulurken bir tanıdığımızın önerisiyle bu daireyi de yazlık olarak aldık…
Her sene Hazirandan Eylül’e kadar gelip kalıyorduk, çocuklar ve eşim mutlu bir hayat sürüyorduk…”
Gözleri daldı, balkondan denize baktı, derin bir iç daha çekti
“Bu daireyi aldığımızın ikinci yılında ; Yani 1978 de Haziran ayında değil de Mayıs’ da geldik yazlığa..
Tabii o zamanlar yeni bina her taraf pırıl pırıl…Bir geldik balkonların tamamı ve saçaklar kırlangıç yuvası…
Ön ve arka balkon oturulacak gibi değil, kuş boku dolu…Bir de çığlıkları var katlanabilmek mümkün değil..
“ ay bu ne rezillik, dedim, demez olaydım keşke… Eşim paspas sopasını eline alarak balkonda ve saçaklarda ne kadar kırlangıç yuvası varsa hepsini kırıp döktü… Tabii yuvalarda yavrular da vardı…
Yavrularına yiyecek getirmek için gitmiş olan anne kırlangıçlar döndü ...”
Derinden titredi.. güzel gözleri irileşti ve akşamın karanlığıyla birlikte büyüdü , büyüdü…
“Günlerce balkonda , pencereler de bir figan bir çığlık anlatamam…
Gelip , gelip camlara pike yapıyorlar ,anlamadığımız dilde bize bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar…
Bir ara eşim ; keşke yapmasaydık ,dedi
Ah keşke dedim…
Bir hafta boyunca sabah akşam balkona ve pençelere gelerek çığlık çığlığa haykırıp durdular…Resmen ağıt yaktılar, göz göze geldiğimizde öyle derin bir ah ettiler ki çığlıkları karşı mahallelerden duyulur olmuştu…
Yuvalardan düşen yavru kırlangıçlar ölmüş, saçaklar birer virane tenha olmuştu… İki oğlumuz vardı ve ben birden korktum…
Akşam eve gelsem ki ev yıkılmış olsa ve çocuklar ölmüş olsa ne yapardım… Başımı demirlere vura vura ağlamaya başlamıştım…
İçim geçmiş; bir ara kendime geldiğim de Eşim salonun ortasında boylu boyunca yatıyordu… eğildim nabzına baktım ölmüştü… Bu sitede doksan daire var , hiçbir balkonda kırlangıç yuvası yok…
Kırk yıl geçti eşim öleli… Nerde bir kırlangıç çığlığı duysam bir kırlangıç bedduası var diye kahırlanırım…”
Üçümüzün de gözleri yaşlanmıştı… Hanımın Titrek bir sesle mırıldandığını duydum…”Yok bu öyle yapamaz…”Sonra bana baktı “iyi ki de yapamaz” diye hıçkırarak içeriye kaçtı…
Kirli bir serçe gelip paslı balkon demirine konarak bana bağırmaya başladı…
“ bak annesine nasıl sahip çıkıyor serçe,” diyerek söylendi Ülker Hanım…
Bütün gece kırlangıç çığlıklarıyla boğuşarak uyumaya çalıştım ama başaramadım… Gün ağardı güneş balkonları selamladı .Balkona çıktım ne bir kuş ne bir kumru…
“ Kuşlar yok, dedim ,kahvaltı hazırlayan eşime… bir kahkaha attı… Bulgur kavanozunu alarak balkona çıktı yandaki ağaçlardan onlarca kuş çığlık çığlığa balkona üşüştü…
İşte mutluluk bu diye geçirdim içimden
Bir neşe… Bir türkü ki yaşamak üstüne… Denize baktım, güneşi selamladım ve teşekkür ettim kuşlara…
İstemem olmasın kimseye kuşların öfkesi ve kırlangıçların bedduası diye geçirdim içimden
Sonra Bedri Tokul ağabeyimi arayıp bir kaç şiir okuyayım diye geçti içimden...
içeri geçtim...
15 nisan 2024
S.Öztürk/ Alanya
YORUMLAR
Gerçek bir olaydır... Adam, sokaktaki çocukların bağırışlarını merak eder, pancereden bakar ve onların boynuna bir ip baladıkları kargayı o şekilde bir ağaca asmaya çalıştıklarını görür...
Hemen aşağıya iner, kargayı çocukların elinden alır, eve getirir, yem ve su verir... Karga bir süre sonra uçup, gider...
Bir zaman sonra adam, bir sürü karganın havadaki sesleriyle balkona çıkar... Kargaların tam evinin üstünde daire halinde uçtuklarının da görür... Nihayet içlerinden biri aşağıya süzülür, gagasındaki cevizi balkona bırakır... Peşinden karga sürüsü... Gagalarındaki cevizleri yağmur gibi adamın balkonuna yağdırırlar...
..............
Ah keşke... Bir de, sizin bu güzel anlatınız her okuyanda havayı, suyu, toprağı özenle korumamız gerektiğini, doğaya saygı, sevgi ve koruma güdüsüyle bakmanın bir insanlık vazifesi olduğunu da doğrudan çağrıştırsa!...
Evet, yazınız, anlatımınız çok güzeldi...
Saygılarımla.
Şiirin ustasısın. Kabul.
İsteyince düz yazıyı da güzel yazarsın. Bu da kabul.
Ben şiir yazmasını bilmiyorum.
Arada bir düz yazı yazıp kendimce oyalanıyorum.
Girme benim alanıma KARDEŞİM.
Bana da yazık...
Şaka şaka sen ne yazarsan yaz. İstersen bir nokta koy.
Okunur değer görür.
Dost gözlerinden öperim can dostum Koca ustam benim...
Hayvanlara eziyet edenlere her kim olursa olsun hoşgörü ile bakamıyorum. Bazı hayvanlar kincidirde gelir intikamını alır. Onlar almasa bile bazılarının tecrübeleri ile sabittir bir yerlerden çıkarır Allah eziyetlerin bedelini... Beddua almamak lazım ne insanlardan ne de hayvanlardan. Kutlarım...