- 509 Okunma
- 7 Yorum
- 10 Beğeni
-İNSANOĞLU DOĞAL DENGEYİ BOZUP YANDIM ANAM MI DİYOR?-
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Doğanın asli halinin bir denge üzere inşa olduğu/edildiği kuşkusuz. Bu durum insan varlığını ve tüm canlıların sağlıklı biçimde yaşamasını, doğanın kendini yenileme imkânlarını garantiye almaktadır. Buna karşın tabiatla barışık yaşayan topluluklara ilkel, dengeyi türlü biçimlerde bozana modern demek en baş belası zihni yanılgılarımızdan, önyargılarımızdan biri olmaktadır. Halbuki "Doğa insan olmadan da yaşar; ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz." sözü ne kadar da muteberdir değil mi?
Belgesellerde izliyoruz. Avustralya çöllerinde yaşayan Aborjin susuzluğunu gidermek maksadıyla elindeki çubuğu toprağa vurarak, bir noktada varlığını tespit ettiği kurbağayı yer altından alıp mesanesindeki suyu içiyor ve ardından canlıyı aldığı deliğe bırakarak yine üstünü toprakla örtüyor. Suyu içerken ağzından dökülen kısmı da bir kertenkele gelip yerden emiyor. Sıfır israf. Tam bir ibret vesikası.
Tam aksine, son yıllarda da Ege ile Akdeniz’in kesiştiği noktalarda peyda olan bir vaka balıkçılıkla geçimini temin eden insanların, deniz emekçilerinin canını yakmakta, belini bükmekte.
Bu öylesine gözlerin fal taşı gibi açılmasına sebep olan bir hal ki, denize ağ bırakan balıkçı saatler sonra döndüğünde gözlerine inanamıyor. Ağlarda geriye posası kalmış, eti yenmiş vaziyette kabuk halde balık kalıntıları. Şöyle ki, balıkçının yeni baş belası vampir pire tabir edilen İsopod da denilen bir yamyam.
Hiç şüphesiz insanoğlu sebebiyet verdiği, tetiklediği negatif hallere enteresan lakaplar takabilmekte. Aşırı tüketim yaparak tetiklediğimiz enflasyon düzeylerine enflasyon canavarı adını vermemiz misalidir bu durum. Ya da vaktiyle bir siyaset adamımızca yapılan enflasyon tek kollu bir hayduttur tanımlaması akla gelebilir de.
Peki söz ettiğimiz olayda daha önceki nesillerde, devirlerde bahsi geçmeyip yahut farkına varılacak düzeylerde cereyan etmeyen, ancak son yıllarda bu da neyin nesi dedirten Amazonların Piranha balıklarından farksız bir etkileşim doğuran küçük canavarlar nereden, nasıl geldiler, peyda oldular ya da?
Evet, doğada bir denge var. Yılanlar azalınca fareler çoğalıyor söz gelimi. Egenin balıkçıları şimdilerde aman diyorlar bilim adamları incelesin, çözüm üretsin. Oysa bilim insanlarının ve çevre koruma kuruluşlarının tasvip etmediği, ikaz ettiği teknikler kullanan ve dahi doğanın kendisini yenilemesine fırsat vermeyen oranlarda avlanan balıkçılar da bu tip mikroorganizmaların, asalakların üremesine ya da çoğalma yapmasına vesile teşkil ediyor olamaz mı?
Öyle ya, balıkların öğünlerini oluşturan minimal canlılar yok mu? Demem şu ki, yavru balıklara kadar avlanırsak, balık popülasyonunun yenilenmesini zedeleyecek çizgide hareket edersek besin zincirinde dengesizliğe sebep olmamız, beraberinde ise minik ejderhaların boy vermesine yol açmamız an meselesi değil mi?
Nihayet bu hataları her balıkçının işlediğini öne sürmek mümkün mü? Zalimlerin narına yanan mazlumlarda vardır. Şu kadar ki, son derece kurallı hareket eden insan evladı da yaşın yanı sıra kuru ya da kurunun yanı sıra yaş misali mi yanıyor varın düşünün bir.
L.T.
YORUMLAR
Naçizane yazımı günün yazısı olarak değerlendiren kıymetli "Edebiyat Kurulu" başkan ve üyelerine şükranlarımı sunarken; gerek sayfama ziyarette bulunmak nezaketi gösteren, gerekse güzide beğeni ve yorumlarıyla sayfamı taçlandıran değerli hocalarımı da saygıyla selamlıyorum
Sevgiyle kalın, hoşça kalın.
Doğa Allahın kurulu nizamıdır bu nizamı ellemek bozmak Allaha isyandan daha çok bütün insanlığa kast etmek isyan etmektir bu güzel çalışmanızı yürekten kutluyorum
levent taner
Hoş geldin safa getirdin
Katılım ve katkın her dem kıymet arz eder
Yüreğine, emeğine, kalemine, kelamına bereket
Allah yar ve yardımcımız olsun
Kuşkusuz, aklı selim ve sağduyu içerisinde hareket etmek kaydıyla
Selam ve saygılarımla.
Sıkıntı şu hocam: Eseriniz Orhan Pamuğun aldığı ödüle denktir.
………………………….boşlukları doldurmak için kellenizi vermeyi göze almanız gerekir 😁🌷
Bilmem anlatabildim mi?
Saygılar sunuyorum
levent taner
Orhan Pamuk'un ödülü almasındansa Rahmetli Yaşar Kemal'in adaylığını tercih ederim, haddim olmayarak tabii ki
Çünkü Orhan Pamuk Levanten'dir ben Levent'im oysa
Demem şu ki, Pamuk İstanbul Şişli Nişantaşı muhitinin çerçevelediği marjinal bir dünyanın parçası, oryantalist çizgide yürümekte, o yüzden Nobel'e layık görüldü
Düşünsenize Körfez savaşının Amerikan başkanı George W. Bush dahi henüz ödülü almamışken Pamuk'u dünya edebiyatının kazanımı olarak dillendirmekte
Demem şu ki, hangi mahfiller var ödülün arka planında
Oğul Bush öyle aman aman sanat edebiyat söylemleriyle bilinen bir başkan değil çünkü
Oysa Yaşar Kemal Anadolu'nun sesi, nefesi, söyleyişini yansıtan eserleriyle aday gösterildi, eserlerinin kudretiyle aday gösterildi
Müşkül şu ki, yalnızca aday gösterildi, ödüle layık görülmedi, çünkü onun ayakları bu topraklara, Anadolu'ya basıyordu
Hani derim ki, Yaşar Kemal'in adaylığı Orhan Pamuk'un ödülünden değerlidir bende
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Katılım ve katkınız her dem değerlidir
Selam ve saygılarımla.
MÜSLÜM BAYRAM
YAŞAR KEMAL BAŞIMIN TACIDIR
pamuğu tarlamdan geçirmem;)
yazınızın nedenlerini nasıl yok edebiliriz ? vurgum oraya idi.
saygımla
Evet her şey denge üzeredir yaşamda, insan bile. Dengesi bozulan her ne ise doğa ya da insan buradan çıkacak sonuçlara bunlardaki dengeyi bozanların katlanması gerekir. Oysa bu konuda masum olanlar da katlanıyor. Belki onlar da engellemek adına pek bir gayrette bulunmadıkları içindir. Bilemiyorum.
Doğada denge kalmadı. Teknoloji ilerledikçe daha da bozulmaya başladı herşey. Teknoloji evet elbette gerekiyor çünkü zararları kadar faydaları olduğunu da biliyoruz.
Cehalet desek, o da pek olmuyor. Çünkü dengeyi bozanların arasında birçok zeki okumuş ve kültürlü insan da mevcut
Bilinç eksikliği olabilir mi...belki
Ama bir aç gözlülük ve doymazlık olduğu kesin. Bu da yine insanın kendi elleriyle kendi dengesini bozmaktan kaynaklı kanımca. Yazı üstündeki âyet de zaten herşeyi izah etmeye yeterli.
Düşünme konusunda çok zayıfız. Gerçek bir düşünceden bahsediyorum tabii burada. Sadece kendi menfaatleri üzerine olan bir düşünme değil. Enine boyuna, tüm canlıları da hesaba katan bir düşünce. Çağımızda bu zor mu peki...oldukça zor. Çoğullar içinde ama tekil yaşamların hüküm sürdüğü ve bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantalitesi içinde teknolojimiz bize yeter insan ve doğa da neymiş fikriyle yaşadığımız hayatlar.
Dengeyi tutturmak gerek ve buna herkesin önce kendinden başlaması gerekir. Her ne kadar bizler kendimize bakmayı hiç akıl etmeyip sürekli başkalarını dengeye oturtmak üzere gayret ediyorsak da. Bu sonuç vermeyecektir.
Çok kıymetli bir yazı düşmüş güne. Gerçekten okunası ve ders alınası. Yazıda verilen örnekler de çok yerinde. Kutluyorum Levent bey.
Kelamınıza, kaleminize ve yüreğinize bereket.
Saygım ile
levent taner
Çok şey söylüyor hakikaten
Teknoloji araç olduğunda güzel, faydalı, değerli, amaç halini aldığında, Frankenstein'e dönüştüğünde, insan kendi üretimi olan teknolojiye tutsak olduğunda ise sakıncalı ve tehditkâr elbette
Nihayet hanımefendi
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Katılım ve katkınız her vakit değerli şüphesiz
Selam ve saygılarımla.
Doğanın döngüsündeki dengeyi yine doğanın içinde yaşayan İnsanlar bozar.
Teknolojinin gelişimi ile endüstriyel atıklar ve havaya aşırı derecede bırakılan sera gazları nedeniyle iklim değişikliklerinin denizlere yansımasından dolayı canlı popilasyonunda anormal derecede değişiklikler oluşmaya başladı.
Suların normal seviyelerinden daha fazla ısınması ile tropikal iklimlerde yaşayan canlıların başka denizlere yayılması ile deniz canlı popilasyonları tehlike altına girmeye başladı.
Yazarında sözünü ettiği vampir balıklar veya balon balığı gibi zehirli canlılar ak deniz ve ege de görülmeye başlandı.
Bununla birlikte deniz altı bitki yaşamları da değişkenlik gösteriyor .
Müsilaj ve işgalci yosunlar deniz altı bitki örtüsünün çeşitliliğini tehdit ediyor.
Tabiatta her şey birbiriyle ilintilidir havaya salınan gazlardan deniz altındaki yaşamların etkilenmesi bu ilişkiye bir delildir.
Kapitalizim'le beraber aşırı tüketim buna bağlı olarak üretim Dünya kaynaklarının israf edilmesi İnsanlar içinde Adalet olgusunun parayla yer değiştirmesi içinde yaşamaya zaruri ihtiyaç duyduğumuz habitatı öldürüyor.
Dolayısıyla İnsan bilerek kendi neslini yaşayan gezegenini Dünyamızı kendi kıyametine hazırlıyor
Kaleminize sağlık olsun oldukça duyarlı güzel bir yazıydı kutlarım sizi
levent taner
Yorumunuzla derinlik kazandırdığınızı gördüm yazıya
Bütün mesele araç amaç dengesinde sanırım
Teknolojinin araç olmaktan çıkıp amaç halini alması problemli durmakta
Elbette bunun komplikasyonları (yan etkileri) bulunmakta
Ekolojik denge bozuluyor, yaşam alanı daralıyor, habitat tahribat gördüğünde silahını insana çeviriyor ve ha bi tat bakalım diyor
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Selam ve saygılarımla.
Belki kendi çözümümüzü kendimiz yaratıyoruz. Bir örneğini covid günlerinde gördük. Evlere kapandık ve bir de farkettik ki boşalttığımız alanlara doğa ufaktan dönüş yapmaya başlamış (İster Haliç, şsterse Venedik kanalları olsun) Belki sanal devrim de bizi Ready Player One'daki gibi evlerimize bağlayacak, dışarı daha az çıkacağız, bir çok eşyayı ve servisi gereksinmediğimizi farkedeceğiz. Bir de eve getirdiğimiz kısa süreli kullanımı olan sentetik ambalajlardan kurtulduk mu, bizden iyisi yok. Saygılarımla.
levent taner
Evet hocam, ilk covit yasaklarında iki buçuk ay kadar fabrikalar faaliyette bulunmadı, trafik oldukça seyreldi, şehirlerarası gidiş gelişler kalktı, vs.
Haliyle zehirli gazlar, is pas salınmadı doğaya, ve tabiat renk ve kokusunu aldı, hatırlıyorum o manzaraları, yeşilin daha bir canlandığı, coştuğu belirgindi
Birde bazı filmlerde vardır ya, insan doğayı tahrip ettiği ölçüde, doğa insana doğru hareketlenmeye başlar, diğer canlılar insanlara saldırmaya başlar
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Katılım ve katkınız her dem değerli
Selam ve saygılarımla.
Muhteşem!..Çocukken bir kıssa okumuştu rahmetli babam bizlere.Allah dostlarından biri (muhtemelen Hz.Musa as.) riyazatı sırasında birazcık sitem eder).Yarabbi der; neden yaş ile kuru birlikte yanıyor?..
Çok geçmeden alır dersini Allah dostu.Ağacın dibinde uyuya kaldığı sırada acıyla uyanır aniden.Bir de ne görsün?..Bacağında yüzlerce karınca.Bir telaş ile eliyle tepeden aşağı süpürür.Tabi ölen karıncalar olur içinde bu süpürüş ile..
Uykusuna devam ede bir rüya görür akabinde.nida gelir;Ne yaptın sen? Isıran iki karıncaydı sadece..Diğerlerini öldürdün!..Uyanır ve Tevbe eder.
Elimizle ettiğimizi elim mahkûm boynumuzla çekeceğiz.Sessiz kalmak haksızlıkları destekleyecek ve nasibimizi alacağız elbet.
Üstadı selamlıyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.
levent taner
Ağacın dibinde pinekleyen insanı sarmalarında dahi si mgesel bir mana duyuruyor kendini
Her ne kadar kendi bölgelerinde bir rota izler görünseler de; kalk, ne yatıyorsun, çalış çabala diyorlar belki de kendi lisanlarınca, en azından bu anlama açık
Kaç sene önce pikniğe gitmiştik arkadaşlarla, güzel bir doğal köşede yedik içtik, hatta gölgede kestirdik hafiften, fakat ikindi vakti dört beş köpek belirdi, hırlamaya başladılar bize doğru, gitme vaktinin geldiğini anladık oradan, öyle ya o köpekler sabahtan ikindiye kadar yoktular, karışan görüşen yokken belirdiler birden, tesadüf zannetmemek gerek bu halleri, aksi halde ya karın ağrır ya baş hesabı sıkıntıya düşülebilir de
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Katılım ve katkınız her dem değerli
Selam ve saygılarımla.