- 294 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
GURURLANMA PADİŞHIM SENDEN BÜYÜK ALLAH VAR
Makam ve Mevki Gelip Geçici Unvanlar, apoletler, makamlar, rütbeler bunların hepsi kişilik değeri değildir. İnsan kendini bunlarla ifade etmez, etmemelidir. Kişi mevkide yükseldikçe Mütevazi olamıyorsa, yükseklik onun için bir makam olabilir, ama değerlerimizi düşündüğümüzde bir şey ifade etmez’
Makam büyüdükçe, mütevazilik bizim dinimizde var. İnsan çok çalışıp didinip başarılı da olunca makam ve mevki sahibi oluyor. Sahip oldukları makam ve mevkiler üstünlük sebebi değildir. Bu geçici unvanlar dünyada kazandığımız ama öbür tarafta hiçbir işe yaramayan bilakis yük olacak şeylerdir.Sadece burada bizim işlevimizi belirleyen kolaylaştırıcı bir belirteçtir. Unvanlar insanlığımızı kazanmak ve başka insanlara yardım etmek için verilen birtakım nişanelerdir. İnsan o nişanı ancak insanlığı ile taşıdığında saygı kazanır. Aksi takdirde insanlık göstermeyen kişi o makamdan alınır. Biz bunu işten atılma veya başka sebepler yüzünden diye bahane gösterebiliriz. Ama bunların hepsi de doğrudur fakat esasında altında yatan neden o makama layık olmamaktan kaynaklanan sebepler silsilesidir. İnsan olmak için can atan ve o makamla insanlığa ulaşmak isteyen onca insana nihayetinde kapı açılmalıdır.
İnsan, yapısı gereği, malı sevdiği gibi makamı da sever. İnsanına göre değişir belki ama makam, maldan da etkilidir. Günümüzde de insanımız, maldan çok makamı istiyor ve seviyor. Aslında unutmamak lazım ki hayatta sahip olduğumuz birçok şey gibi, sahip olduğumuz makam ve mevkilerde gelip geçicidir. Her makamın ve her imtiyazlı ve itibarlı yerin kişiye yüklediği sorumluluklar vardır. Ulaşılamaz yanına yaklaşılamaz bir kimlik takınıyorsa kendini vaz geçilmez zannedip büyüklenmemeli Makamlar ve mevkiler insanları yüceltmek için değil, insanlar makamları ve mevkileri yüceltmek için çalışmalıdır. Makamlar kalıcı ama insan olarak bizler ise gelip geçiciyiz. O makamlara da gelince başarı neyi gerektiriyorsa o şekilde çalışıp, seni o makama getirenlere karşı borcumuzu ödemeliyiz. Şahsiyet oluşturmuş insan çöplükte de olsa yamalı da giyse yeri geldiğinde öyle bir söz söyler ki hayat kurtarır.
Bilge kişi ben bilgeyim diye avaz avaz, pazarcı gibi bağırmaz. Ağırbaşlı olup yerini bilen kişi bilgeliği ile makamı da onurlandırır. Bırakın herkes kendi işini yapsın. Sıradan bir vatandaşken yüzüne bakmadığınız insanın, makam, mevki, yönetici konumuna geldiği zaman kuyruk olmaya da gerek yok. Sanma ki bunlar görülmez, duyulmaz, bilinmez, Herkes herkesi tanır, herkes herkesin de ne olduğunu bilir. Hiçbir sahiplik, insanı gerçek anlamda güçlü kılmaz. İnsan ne kadar çok şeye sahip olursa olsun, içinden gelen bir gücü yoksa, sahip oldukları ona gerçek bir güç vermediği gibi hiçbir zaman yeterli de gelmez; kendini güçsüz hissedenler -ne kadar imkana sahip olurlarsa olsunlar- hep daha fazlasına sahip olma ihtiyacı duyarlar. Esas olan, insan kendisini yüceltirken makama da halel getirmemesidir. İkisi bir bütündür. Ölçülü ve dengeli bir duruş sergileyen insanların, oturmuş yerli yerindeki halleri, kendisine hayran bırakan bir ışıltılı kişilikleri vardır. Bu kişiler kimi insanlar tarafından kıskanılır kimileri tarafından da örnek alınır.
Öfkesi yoktur hazmetmiştir. Tecrübesi ile basiret ve feraset ustalığına ulaşmışlardır. Sırtını hiçbir makama, falanca kişiye yaslamamıştır. Güvendiği tek şey ilahi kudretten aldığı güçtür. Kendine inancı tamdır, tereddüte düşmez. Bütün bu vakar ve yüce gönüllülük adanmışlığından ileri gelir. Bu yüzden taş yerinde ağırdır sözümüz bilgeliğin mihenk taşıdır. Her ortamda duruşunu koruyabilen ve yerini bilen insanlardan olmak nasip olsun.
Mutasarrıf ile köylü karşılaşmış. Köylüye soruyor ne iş yaparsın hiç demiş, köylü mutasarrıf tarafından önemsenmediğini görünce “Sen kimsin?” “Mutasarrıfım demiş adam kabara kabara. “Sonra ne olacaksın?” diye sormuş . “Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam... “Daha sonra?..” diye üstelemiş köylü. “Vezir” demiş adam. “Daha daha sonra ne olacaksın?” “Bir ihtimal sadrazam olabilirim.” “Peki ondan sonra?” Artık makam kalmadığı için mutasarrıf boynunu büküp “Hiç.” Demiş Köylü hemen lafı yerleştirmiş “Daha niye kabarıyorsun be adam, demiş. Ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım, gururlanma padişahım senden büyük Allah var. demiş.
===========================AR==============================