- 427 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İhanetin nefesi
Mehmet’in bakışlarından o gün ilk kez yalan söylediğini eşi Eda anladı. Fakat anladığını o an belli etmeyince rahatladı.
Mehmet ve Eda’nın ilk tanışmaları yaklaşık beş yıl önceye dayanıyordu. Garib bir rastlantı sonucu ilk görüşte birbirinden hoşlanmışlardı . Eda kültürlü ,varlıklı bir ailenin tek çocuğuydu. Babası gazeteci annesi öğretmendi. Kızlarına elinden geleni yapıp ,özgür yetiştirmişlerdi. Eda’ya küçükten beri seçimlerinde hak tanımışlar ve orta Doğu teknik üniversitesini bitirmişti. Mehmet doğu bölgesinde ,şirin bir ilde doğup büyümüş ,orta halli bir ailenin ikinci oğluydu. Üniversiteye gitmek için İzmir’e gelmiş ,okulunu bitirmiş ,genç, dinamik, bilgisayar mühendisi olmuştu. İlk görüşte anlaşılmayan ,yetiştiği bölgeden gelen gizli maçoluk duygusuda vardı.
Havanın güzel olmasıyla Eda oltasını alarak deniz kenarına gitmişti. Bunu kendine hobi edinmişti. Mehmet’e burda rastlamış, ilk sohbetleri balık konusu olmuştu. Arkadaşlıkları her hafta balık tutarken iyi bir sevgiliye dönüşmüştü. Aşk bu zamanı mekanı yoktu. Sarmalamıştı bu gençleri. Aşkın gözü kördür, ceketi insana ters giydirirdi. O pazar Mehmet acelesinden üzerindeki havai mavisi kazağını ters giymiş farkında olmamıştı. Eda gördüğünde bir gülme tufanına tutulmuştu. Mehmet “ seni bu kadar güldüren nedir” diye sordu.
Eda “ üstüne bak görürsün “ dedi. Gördüğünde ikisi birden gülmeye başladılar. Biraz ileride bankta çocuğu ile oturan kadında bu gençleri sessizce seyrediyordu. “ hey gidi gençlik “ diye yüreğinden derin bir oooff çekti.
Mehmet ile Eda’nın ilişkileri evliliğe doğru yola çıktı. Eda’nın ailesi ilk önce karşı çıktılarsada ,biliyorlardı Eda’yı ikna edemezlerdi. Her şey gönüllü olsun diye kabul ettiler. Sade bir törenle evlendiler. Mehmet’in ve Eda’nın yakın ailerinden başka kimseler yoktu. Evliliklerinin üçüncü yılı dolmuştu.
Mehmet o sabah erken kalktı. Eda’ya kahvaltı etmeyeceğini söyleyip duşa girdi. Yalnız duştan çıkmak bilmiyordu. Oysa hiç bu kadar zamanını banyoda harcamazdı. Tam bir saat sonra Mehmet sinek kaydı tıraşını olmuş, saçlarını kurutmuş ,yüzüne losyonunu sürmüş olarak kapıyı açtı.
Odaya girer girmez ağır parfüm kokusunu beraberinde getirdi. Mehmet parfüm kokusundan nefret ederdi. Eda’nın iki yıl önce doğum gününde aldığı parfümün kapağı daha açılmamıştı. Eda şaşırmış bir vaziyette ,dudağını ısırarak sessizce izliyordu. Bugün bir tuhaflık vardı. Şaşkınlığını fazla sezdirmeyerek yavaşça
“ Mehmet senin parfüm kullandığını görmedim. Hayırdır ,hangi dağda kurt öldü. “dedi
Mehmet „ Bugün önemli bir toplantım var . Yurt dışından insanlar gelecek , biraz kendime özen göstereyim” dedi.
Eda hafif zoraki gülümseyerek “ Öncede çok katılırdın toplantılara . Hiç parfüm kullanmazdın sen” dedi. Daha soru sormadan sessiz izliyordu.
Mehmet “ Akşam biraz gecikebilirim. Beni bekleme sen yat “ dedi.
Her sabah Mehmet Eda’nın yanağına bir buse kondurmadan gitmezdi. Ama bu sabah Eda’yı öpmeyi unuttu. Göz göze gelmekten Mehmet korkuyordu. Elinde sıkı tutmuş telefonuna bakıyor, kapıya doğru ilerliyordu.
Tam çıkacakken Mehmet istem dışı bir hareketle arkasını döndüğünde bir an Eda ile göz göze geldi. . Hayırlı işler diye Eda kapıyı kapattı.
Göz kalbin aynasıdır derler . Mehmet’in bakışları endişe, korku ve şüphe doluydu. Bu bakışları daha önce hiç görüp karşılaşmamıştı. Yabancıydı bu bakışlara . Beyninde binbir düşünce gezinip cirit atıyordu. İçinden haydi hayırlısı dese de gözlerin yalan söylemediğini biliyordu. Kadınların altıncı hissi ve sezgileri ,erkeklere göre daha ilerideydi. Eda’nın yüreğine kurt çoktan düşmüş içini kemiriyordu. Daha neler göreceğini ,neler yaşayacağını hiç kestirtmiyordu.
Gece boyu düşüncelerden Eda zor uykuya daldı . Mehmet sabaha doğru , anahtarla kapıyı usulca açtı. Eda uyanmıştı ama uyur gibi yaptı. Mehmet sırtını çıkarıp ,gri renkli ipek pijamalarını giyinip ,Eda’nın yanına sokuldu ve kendini uykunun kollarına attı.
Sabah kuşluk vaktini çoktan geçmişti . Eda’nın göz kabakları şişmiş , kendini güçlükle toplayıp , hiç yapmadığı hareketi yaptı. Mehmet’in baş ucundan telefonunu alıp başka odaya geçti. Telefonun mesajlarına baktı. Bir bayandan gelen mesajı okudu. “ bekliyorum seni “ yazıyordu.
Artık emindi. Mehmet uyanınca hesabını soracaktı. Aldatmanın şekli biçimi yoktu. Mehmet’in gözlerinden davranışından anlamıştı. Eda ilk aldatmayla böyle tanışmıştı. Mehmet acemi olduğundan telefonuna şifre falan koymayı akıl erdirememişti. Eda kendisine ne yalan söyleyeceğini merakla bekliyordu.
Feride
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.