- 646 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Ayrılık treni
Günlerden bir cumartesi günüydü. Hava oldukça soğuk karakışın ortalarıydı .Her taraf bembeyaz lapa lapa kar yağıyordu. Burası Koplenz şehrinin ufak bir kasabasıydı. Murat ve Suna’nın ilişkileri her evlilikte olduğu gibi inişleri ve çıkışları vardı yine de uzun yılları beraber defetmişlerdi . Çocuktan al haberi” derler. Ne kadar gizlemek istese de anne her olaya çocuklarda şahit olurdu .Çocuklar büyüdükçe bahane uydurmak zorlaşıyordu. Annelerinin bu son kararına hem şaşırmışlar hemde büyük merak içindelerdi.Bunca fırtınalara dayanmış , poyrazlarda dimdik ayakta, yağmurlarda ıslanmış yuvaları velakin her doğan güneşle yeniden doğmuştu . Herşeyin bir sonu olurmuş .O gece annelerini yolcu etmeye geldiklerinde mutfakta çay tazeleme bahanesiyle yalnız kalıp kadını ve babalarını sıkıştırdılar . “ Anne sen bu kararı ufak bir şey için vermezsin. Söyle bize “ diye yalyardılar. Konuşturmak için her oyunu denediler. Ama nafile ! Suna nasıl söylerdi o gerçeği !, söylese babalarının yüzüne bakarlar mıydı . Yapamazdı bunu yine üzülen en çok kendisi olacaktı . Gurbette bir babalarından başka kimleri vardı çocukların . Onların beyni bunu kaldıramazdı . Hepsi bir aile kurmuşlar .Murat baba olarak evlatlarına düşkün ,yufka yürekli ,çok babalardan daha iyi sorumluluğunu biliyordu. Sağlığıda iyi değil içtiği haplar kendini ayakta tutuyordu . Önemli ameliyatlar geçirmiş olduğu halde hala aklı başına gelmemişti ne yazık ki .Bir insan yedide neyse yetmişte de o olurmuş . İyi bir baba olan iyi bir eş olmayabiliyormuş. Bu sır ikisi arasında kalacaktı ve de öyle oldu . “ iki kişinin bildiği sır değil “ deselerde , Suna bu sırrı ölüme kadar taşımaya kararlıydı lakin. Zaman herşeyin ilacı idi . Değiştiremediği şeyleri insan akışa bırakmalıydı bazen ...
Bir kaç yolcudan başka kimse yoktu. Ellerinde ufak valizleriyle tren istasyonuna doğru ilerliyordu. Elli yaşlarının aşmış Suna hanım ve Murat bey bir büyük bavulla hüzünlü adımlarla istasyona gelmişlerdi. Murat bey Suna’nın elini sıkıca tutuyordu. “ Gerçeği çocuklara anlatmadığın için sana minnetkarım Suna “ dedi. Kadının yüzünde yılların yorgunluğu yüzünün her hatlarında çizilmişti. Tren beş dakika sonra hareket edecekti. Murat cebinden bir kağıt parçasını Suna‘ya uzattı. “İçimdekilerini sana anlatamadım.” Trende okursun dedi. Ayrılık saati geldi .Bavulu elinde trene bindi . Kompartımana geçip camdan tarafa oturdu Suna .Camın öbür tarafında yıllarını verdiği hayat arkadaşı vardı . İyi ve kötü anıları beraber yaşamışlardı. Çocuk yaşta evlendikleri için birbirini büyütmüşlerdi. . Camı açtı ,ikiside oldukça üzgün konuşmakta zorlanıyorlar kelimeler boğazlarına tıkanmıştı. Kadının sevgisi, fedakarlığı bu evliliği sürdürmeye yetmemişti. Hep eksik kalmıştı bir şeyler. Murat’ın oturmaz kişiliği ,uçarılığı, ve sadakatsizliği bu beraberliğin sonunu getirmişti. Her affedişlerin tekrarı gelmişti. Suna geçte olsa kendi yolunu çizmeye karar vermişti. Geri kalan ömrünü ,özgür ,güven ve huzur içinde geçirmek isterken ,hayatta bir daha şansını denemek istiyordu .Yalnızda mutlu olmayı bilmeliydi . Gitmeliydi uzaktaki memleketine, bu trenle umutlarını ,kırık dökük mazisinide götürüyordu. Koca hayatı bir bavulun içine sığmıştı. Suna ve Murat oldukça üzgün son defa elleri birbirine kavuştu.
“ Seni çok sevdim Sunam”
“Yaptığım hatalar benim sonumu getirdi” dedi
Suna da “gidiyorum ben sana olan sevgimide içimde götürüyorum ,bana ait bir şey kalmasın sende “ . dedi.
“Sana çocuklarımı ve torunlarımı bırakıyorum”
„Onlar önce Allah’a sonra sana emanet” derken ,trenin acı düdüğü çaldı ve hareket etti.
„Elveda ömrümü adadığım Murat”ım elveda” ! Suna’nın yüreğinden düşen son cümle oldu. Fakat Murat ne yazık ki bu son sözü duymadı . Tren hızla rayların üzerinden bir kuğu gibi uzaklaşıyordu.
Feride
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.