SEVGİLİYE MEKTUPLAR (8)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sevdamın Güneşi
Gecelerimin Ilık Meltemi
Nur ve gül yüzlü sevdiceğim,
Yarın uzaklara gideceğim. Bilmiyorum ama içimde bir tuhaflık var nedenini bilemediğim. Karamsarlık aldı başını gidiyor içimde. Bu hayat öyle çok yordu ki beni, umutlarıma karlar yağdırdı, lodoslar estirdi. Gökyüzümü lacivert maviye döndüremedim. Talihsizliğin bu kadarı bilmem bir başkasında var mı? Nere gitsem boynum bükük, gezindiğim kırlarda bile kuşlar benden uzak. Bahtıma henüz cemreleri düşüremedim. Düşürebilseydim sen yanımda olurdun. Bak sende çok ıraklardasın benden. Yarın cemrenin ilki toprakla buluşacak! Ya ben? Kıraç topraklarımda güzlerin bitmesine tesbih taneleri gibi sabırlar çekeceğim. Eminim daha çok sabırlar tüketeceğim dilimde ve çöller gibi kuruyacak dudaklarım, susuzluğuna çaylaklar tüneyecek ölümümü beklercesine. İçimde sızım, yüreğimde sancım hiç bitmedi, bitmeyecekte. Kangren olmuşum ayrılıklarda... İsyan etme gibi bir yapıda değilim ama inan sana çekilen yalnızlıklarım tufanı getirtecek bana! Çıkıp dağların en zirvesine haykırmak istiyorum gücümün ve sesimin yettiğince. İnsanlar duymasın avazlarımı. Çamlar, ardıçlar, kayınlar, yaban gülleri, kuşlar duysun sesimi. Rüzgar heybesine sesimi koyarak sana ulaştırsın feryatlarımı.
Tarihe tatlı hatıralar bırakan, eski ama ruhu hala taptaze benim için eskimeyen radyomu aştım. Kısa dalgasında türküler ararken bir türkü kulaklarıma doldu! ’ Gitme, dinle!’ dercesine radyonun dalgasında tutuklu kaldı parmaklarım. Sesini biraz daha açtım, yeni demlediğim çayımı doldurdum ince belli bardağıma, sırtımı dayadım koltuğumun arkasına, gözlerimi tavana diktim! Huşu içinde dinlemeye başladım. Ne de duygulu söylüyor sanatçı. ’Senin derdin hiç bitmiyor dünya!’ Daha bir yanıyor sensizliğim dinledikçe. Solmuş bahar güllerine, mor menekşelerine dönüyorum, solmuş, perperişan! Tükenmişlik boşalıyor gözlerimden. Şimdi gel de bu kederli türkülerle ruhum yıkanırken yarına nasıl hazırlık yapacağım yolculuk için? Kokularının sindiği elbiselerimi, gömleklerimi, iç çamaşırlarımı nasıl yerleştireceğim bavuluma? Bitmesin istiyorum bu türküyü. Nasılda işliyor içime bahar yağmurları gibi. Sırılsıklamım! Yanımda olabilseydin boynuna sarılıp saatlerce ağlasaydım. Sıcacık nefesine nefesimi katıp yedi iklimi getirebilseydik sevdamızla...
Dün bir kaç uzunlu, kısalı şiirler yazmıştım. Hele bir şiir vardı ki; beni benden alıp götüren, hayallerimi perişan eden! Hani şu açılım dedikleri dönemde İzmir’de üniversitede okuyan nur yüzlü bir gencimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nu şehit etmişti emperyalizmin uşağı bir hergele. Dün yazdığım şiirlerimden biri Fırat’ımızaydı. ’Unutmak ihanettir!’i çok iyi bilen biri olarak o evladımıza yazmıştım ve yazmamın diğer bir önemi de hemşerim, Akşehir’li olmasıydı. Okulunu bitirmesine üç ay kala katledilmişti insanlık, sevgi, barış nedir bilmeyen kurdurmuş itlerce! Beni en çok üzen de anne ve babasının tek evladı olmasıydı! Bir Türk ailenin nesli tüketilmişti Türk yurdunda. Ne acı Yârab! Başlarına yıkılası açılım binlerce vatan evlatlarını yok ettirdiler. Sivil, asker, ve niceleri yok edildi bu topraklarda. Bunlara sebep olanları Allah kahretsin, iki cihanda da yüzleri gülmesin! Bu akşam onun anısına anma düzenlemiş Akşehir Ülkü Ocağı. Gideyim; hem onu anayım, hem de gençlerimize destek vereyim dedim. Akşam ezanından sonra sinek kaydı tıraşımı oldum ve siyah elbise takımımı giyerek düştüm şehrin yollarına...
Kültür sarayına vardığımda önü kalabalıktı. İçeri girdiğimde ise oturacak yer yoktu. Genelde üniversite öğrencileri doldurmuştu salonu. Gelen misafirler anons yapılırken nefretimi öne çıkaran bir şey oldu! Fırat’ı şehit edilmesine çanak tutan partisinin ilçe başkanının geldiğinide duyurunca kusasım geldi oracıkta. Sanki onlar değildi bu ülkeyi mahvedenler, Fırat’ı ve binlerce insanımızı katlettiren?! Çıkıp, kendimi en yüksek binanın tepesinden aşağıya atasım geçti aklımdan! Fırat’ımızdan utandım, hıçkırıklarım boğazımda düğümlendi. Ona yapılan saygısızlık mıydı, neydi anlamadım?! Biliyorum seninde bu duruma tahamülün yok! CHP’li olmana rağmen Fırat’ın ne için katledildiğini iyi biliyorsun aşkım. Mustafa Kemal’in bizlere bıraktığı kutlu vatana ihanet nereden gelirse gelsin biriz millet olarak ama emperyalizmin uşaklığını yapanlarla bir olmamız mümkün mü? Neyse sevdiceğim; senide üzmeyeyim durumları yazarak. Siyasete benim de, senin de, halkın da güveni kalmadı. O nedenle gerek görmüyorum daha fazla irdelemeye... Hemşerim olduğu için bahsettim Fırat’ımızdan ve onunda siyasetle ilgisi yoktu. Tek amacı vardı evladımızın. Okumak!..
Sevdiceğim,
Bahar gözlerinde yandığım,
Yarın gün doğacak mı bana? Bunalıyorum, nefesim daralıyor. Canım öyle çok sıkılıyor ki; ne yapacağımı bilemiyorum. Şarkılar dinlerken eskimeyen radyomda, hayal gücümü zorluyorum nasıl bir yol çizerim diye. Evimi, yurdumu terk edesim geliyor. Çevremde kimsem yok! Anlayacağın kalabalıklar arasında kimsesizliği yaşıyorum. Yüzlerden candan bir selam gelmiyor, sanki hayatlar karartılmışçasına insanlar, hatta akrabalar bile birbirlerine küs görünümündeler. Geçenlerde köyümün kahvesine gittim soluklanayım, çay içme bahanesiyle muhabbet ederiz, içim açılır demiştim kendime. Gittim kahveye; kapıdan içeri girdiğimde bir yabancı içeri girmiş gibi baktılar yüzüme. Selam verdim vermesine de, yürekten alana rast gelmedim. Altıma bir sandalye çekerek soba yanına oturdum. Kimse de ’gel yanımıza otur!’ demedi. Anlayacağın, ruhsuzlar aleminde buldum kendimi. Bir çayı zar zor içip fırladım dışarı. Baktım gökyüzüne; güvercinler, kumrular uçuşuyorlardı. Selam yolladım onlarla sana. Yanıma yaklaşan yavru kedi ile sohbet ettim biraz. İnan içim açıldı, daralganlığım gitti. Anladım ki; kedilerle, köpeklerle, kuşlarla muhabbet hayat veriyor!. Kitapları da demem gerek! Onlara ruhumun gıdası adeta. Okuduğum romanlar beni alıp götürüyor sana. Koklaşıyorum romanın sayfalarında seninle. Tutuyorum elinden, dolaşıyoruz Beyoğlu’nun Osmanbey’in, Pangaltı’nın sen kokan caddelerini. Hani her gittiğimizde uğradığımız kafe vardı ya? Hep haklımda. Sıcacık çayımızı yudumlarken baktığım gözlerinde renk renk kelebekler uçuşurdu... Hemen uzaklaşayım buradan. Kötü oldum yine!
Bu geceyi sağ salim geçireyim. Başka bir şey istemem! Duygularım tırmandı en doruk noktaya. Acılarda ipi göğüsleyecek bir hâl var bende. Belki yarın uzun yolculuğa çıkacağımdan olabilir. Aklımda olmayan şeylerin aklımda peydahlanması sebep olabilir. Gidip de dönmemek gibi. Onca yıl ayrılığın, çektiğimiz çilenin son bulmamasından korkarım. Vuslatı göremeden ansız vedadır beni ürperten. Çok bekledik birleşebilmeyi, dudaklarımızın birbirine çölleşmesine can suyu olmasını. Öyle özlemler doluyum ki; ne yazsam yetmez içimdeki yangınlarımı anlatmaya. Umarım bir iş icabı gittiğim diyarlardan dönerim. Biliyorum, her gün dualarınla yüreğimi, gönlümü, ruhumu besliyorsun. O yürekten duaların geliyor bana; içimdeki ferahtan anlıyorum. Beni ne çok sevdiğini, imkansızlıklarımızın önümüzde dikenli tel olduğunu biliyoruz sevgilim, can tanem...
Dalıp gidince uzaklara çayım da soğumuş. Tazeliyorum çayımı. Yudumladıkça tadın doluyor dudaklarıma, sarhoş ediyorsun yine. Ah canım, cananım, bir tanem, ela gözlüm, bahar kokulum; aşkınla yeniden doğuyorum her gün. Ah bir görsen beni. Bazen iyice çocuklaşıyorum. yatak odamda asılı fotoğrafına cimcik atıyorum. Makas attığımda oluyor ama dudağımla makaslıyorum dudaklarını. Ohhh! Ne tatlı...
Bebeğim,
Gecenin ilerleyen bu saatlerinde yine aynı şarkıyı koydular radyoya. Sanki bana nisbet edercesine. ’ Senin derdin hiç bitmiyor dünya!’ Doldu gözlerim yine. Söz; bunu dinler dinlemez yatacağım meleğim. Yola çıkmadan bu mektubu postaya veririm. Eline kaç gün sonra geçer bilmiyorum ama eline geçtiğinde ben buralarda olmayacağım. Gittiğim yerden de yazmaya çalışırım otelimin odasına gece çekilip yalnızlığımla başbaşa kalınca. Aslında yalnızda sayılmam ki! Evdeki çerçeveli büyük fotoğrafını yanımda götüreceğim. Ben nereye o fototğrafın da oraya gidecek! Ben sensiz yapamam. O cansız fotoğrafın bana can katıyor, yoldaşım oluyor, gecelerimde yalnızlığımı paylaşıyor!
Sevgilim,
Şarkım bitti. Ben yatağımıza uzanıyorum seninle birlikte kucak kucağa. Beni unutma! Seni yüreğime kazıdım, dönüşüm olmaz ise mezar taşıma ’ çok sevmişti seni selvi boylun!’ yazdırsan yeterli. Mahşerde nasılsa buluşacağız. Üzülme, olumsuz düşlerimizden. Allah bize vuslatı nasip eder inşallah. Yusuf sabrı gerek bize! Satırlarıma gönülsüz, gözlerim dolu dolu elveda derken satırımın son noktasından öpüyorum, sen de öp o son noktayı. Sana yazdığım şiirimi yüreğine ilmik ilmik işle sevgilim...
Önce seni Allah’a sonra kuşlara, doğaya, gökyüzüne emanet ediyorum bahar gülüşlüm. Alevin , aşkın granit taşları kadar sağlam yüreğimde, gönlümde...
Seni seviyorum...
AŞKINI ÖLÜMSÜZLEŞTİREYİM !..
Buraları hiç sorma, fena yangınlardayım
Alev alev harlanır içimdeki hasretin
Oturdum karanlığın en koyu köşesine
İzliyorum uzakları keyifsiz, tatsız
Hüzün duvarları çevirmiş etrafımı
Yıkamıyorum çelik zırhlı karlı buz dağları
Tepemde baykuşlar dostça
’’Durma buralarda, git ona’’ dercesine...
Sen şimdi hangi caddeleri adımlıyorsun
Belki de; sahil boyunda nefeslenirsin
Kahveni yudumlarken n’olur beni hatırla
Gülümse gecenin yıldızlarına
Aydınlat kararmış umutlarımı yeniden
El salla gökyüzünün sessizliğine
Ben hissederim, anlarım bilirsin
Çığlık at, çınlasın yıllara yazılan ayrılıklar...
O kadar çok kitap okudum ayrılıklardan yana
Hepsi de sebepsiz, anlamsız nedenler
Kıskançlığın hiç ettiği hayatlar
Ama ben seni hep kıskandım, neden
Adın, sevgin, bakışların, yani her şeyin
Seviyorsam ki ben seni çılgınca
Bırak da şeytani kem gözlerden sakınayım
Yüreğime kelepçelenmiş aşkını ölümsüzleştireyim!..
Zafer Direniş
…
21 Şubat 2019 Perşembe 01:45 KARABULUT
YORUMLAR
İlgiyle okudum dün gece ve yeniden okuyup tebriklerimi bırakmak adına yeniden konuk oldum yürek sayfanıza.
Var olun sayın hocam; var olsun kaleminiz.
Maziden yarı düşemiyor insan hele ki bilinci ve alt belleği hatıralarla ve sevdikleriyle dolu iken.
Daimi saygılarımla değerli hocam.
direniş
Var olasın
Selam ve saygı ile uzaklardan
Bizim yazım ocağımız, mektebimiz olan ve on binlerce yazar, şair ve bu yola baş koymuş değerli arkadaşlarımıza yol yordam olmuş Edebiyat Defterimizin en seçkin seçki kuruluna acizane yazımı güne getirdikleri için yürekten teşekkür ederim. Sizler ki; nice gencimize, yazmak için, şiir için gönlünü verip, burada onlara kol kanat gererek nicelerin yetişmesine sebep olan (mesela ben) lise, üniversite ayarındaki kalitenizden ödün vermeden yılarca gönüllü hizmet vermenizden dolayı gururluyum sizinle. Zaten yazılarımı paylaştığım tek (facebook haricinde) yazım ocağım burasıdır.
Bizlerin onursunuz, önderimizsiniz yazım ve şairlik alanında... Ve bir çok alanlarda bilgi sandığısınız.
Tekrar sitemizin yönetimine ve seçki kuruluna teşekkür ederim... Beni çok onurlandırdınız...
Ah mektuplar, hasret kokulu, sıla kokulu,memleket kokulu, gül ve bülbül nakışlı, ceylan bakışlı mektuplar....çok güzeldi..bizi geçmişe götürdü...saygılarımla
Aziz Remzi tarafından 2/22/2019 10:36:29 AM zamanında düzenlenmiştir.
direniş
Var olasın kardeşim
Selam ve saygı ile uzaklardan...